Evlilik dışı cinsel ilişki insan aklının, ahlâk ve hukuk düzenlerinin, diğer semavî dinlerin yanlış, ayıp ve kötü gördüğü bir fiil olup İslâm dininde de kesin olarak yasaklanmış, Peki Zina neden haram kılınmıştır? İşte cevabı
Bizim yerine getirdiğimiz veya kaçındığımız şeylerde gerçek sebep, Allah’ın emir ve nehiyleridir.
Allah emrettiği için yapar, nehyettiği için ictinâb ederiz. Kulluğun esası da budur. Kulluk, yolunun sağında ve solunda emir ve nehiyler bulunan bir mahiyete sahiptir. Ama Allah -celle celâlühû- emrettiği veya nehyettiği şeylere birer hikmet yerleştirir. Çünkü Allah’ın âmir (emreden) ismi olduğu gibi, bir de hakîm (hikmetle iş yapan) ismi vardır. “Hakîm” isminin muktezası odur ki, emredilen şeylerde bir kısım faydalar da olsun, fakat yapılan şeyler bu faydalar üzerine kurulmaz. Yine Hakîm isminin iktizası odur ki yasak edilen şeylerde de faydalar olsun. Fakat bu yasak etme meselesi ona bina edilmez. Öyle şeyler vardır ki sırf bizim kulluğumuz bahis mevzuudur. Sırf kulluğumuz hedef alınmıştır. Meselâ öğle namazı dört, akşam namazı üç, yatsı namazı dört, sabah namazı iki rekât farz olmuştur. Sabah namaz iki rekât farz olmuştur. Biz bütün bunların hikmetini bilemeyiz.
Sabah namazı da akşam namazı gibi üç rekât veya beş rekât olabilirdi. Çünkü onun da akşam namazı gibi vakti dardır. Görüyoruz ki bazı meseleleri akılla halletmemiz mümkün değildir. Belki bunlarda kulluk sırrı vardır. Kula düşen bu tür emirlerde Allah’a teslim olmaktır. Sadece o mevzunun içerdiği yapıcı şeyler ne ise onlar bizim mana yapımızın tamircisi, donatıcısı olurlar, onu tenvir ederler. Yani Allah’ın dediğini yaptığımız zaman, iç âlemimizde inkişaf baş gösterir. Bu durum bize yasak edilen şeylerde de böyledir. Bize bir şey yasak edilmiştir. Aklımızla o yasağın esasen maksat ufkuna ulaşamayız. Belki biz sırf nehyedildiği için onu terk ederiz ve bunun sonucunda içimizde bir nurlanma, aydınlanma baş gösterir. Temelde bu meseleler bu şekliyle anlaşılmalıdır.
Ayrıca burada üzerinde durulması gereken ikinci bir husus vardır. Allah’ın bütün emir ve yasaklarının muhatabı İslam’ı kabul etmiş Müslümanlardır. Çünkü Müslüman olmayan bir kimse önce iman etmelidir ki, İslam’ın emirlerine muhatap olsun. Dolayısıyla Müslüman bir kimsenin hal ve hareketlerinde dikkat edeceği husus, İslami sınırlar içinde hareket etme olacaktır. Yani bir Müminin bazı fiilleri yapıp bir kısmını terk etmesinin sebebi, o fiilleri aklının iyi veya kötü görmesi değil; Allahu Teala’nın emir ve yasaklarıdır. Bununla birlikte yukarıda da geçtiği gibi, her emir ve yasakta nice hikmetler bulunmaktadır. İşte zinanın da haram olmasının hakiki sebebi Allah’ın bu fiili haram kılmış olmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de;
“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çok çirkin bir iş ve kötü bir yoldur” (İsrâ Suresi, 17/32)
“Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedî bırakılırlar” (Furkân Suresi, 25/68) buyrulmaktadır. Zinayı ve zinaya götüren yolları zemmeden ve Müslümanları bundan sakındıran bunlardan başka birçok ayet vardır.
Peygamber Efendimiz’in de zinayı kötüleyen ve zinanın ahirette sebep olacağı sıkıntıları dile getiren çeşitli hadisleri vardır. Efendimiz, bir yerde zinayı büyük günahlar arasında saymış (Buhari, Edep 6), başka bir yerde zina eden kimsenin Mümin olarak zina etmiş olmayacağını bildirmiştir. (Tirmizi, İman 11) Başka bir yerde de zinanın açıktan işlenişini bir kıyamet belirtisi olarak açıklamıştır. (Buhari, Hudud 22)
Bundan dolayı, bir Mü’mini zinadan vazgeçiren ve onu zinaya yaklaştırmayan sebep, Allah ve Resulü’nün uyarıları, kalbindeki iman nuru ve ahirette karşılaşacağı cezalar olmalıdır. Yoksa kişi, zinanın ailesinde ve toplumda yol açtığı felaketleri ne kadar iyi bilirse bilsin, eğer kalbinde onu günahları işlemekten alıkoyacak bir imanı yoksa bir şekilde bu mezmum fiili işleyecektir.
Meseleyi daha farklı bir açıdan düşündüğümüzde şu durum karşımıza çıkar. Dinimizde haram kılınmış olan zina, eğer serbest bırakılsaydı ve bunun neticesinde, ortalıkta gezen nesepsiz çocuklar, tar u mar olmuş aileler, ahlaki çöküntüye maruz kalmış fertler ve çocukların yetişeceği sağlıklı ailelerden mahrum bir toplum ortaya çıksaydı; o zaman da, İslam’da zina niye yasaklanmadı diye sorulurdu. Bununla anlatmak istediğimiz şudur: İslam’da esas olan, öncelikle vahyi kabul edip, Kur’an ve Sünnetin bizlere getirip sunduğu bütün değerleri öpüp başımıza koymak ve gereğiyle amel etmektir. Ancak bundan sonra, İslamî hükümlerin hikmet ve maslahatları nelerdir diyerek, bunların emredilişlerindeki incelikleri ve insana sağladığı faydaları düşünüp araştırabiliriz.
Bununla beraber biz zinanın haram kılınmasının sebeplerini düşündüğümüzde, -aslında her akl-ı selim sahibi insan, zinanın yol açtığı ahlaki, ailevi, sosyal, kişisel birçok zararı kavrayabilecek anlayışta olmakla beraber- şunları söyleyebiliriz:
Zina, dinin korunmasını istediği beş temel esastan (din, mal, can, nesil, akıl) neslin korunmasına halel getirmektedir. Çünkü zinanın yaygınlaştığı bir toplumda, nesiller karışacak, evlilik harici nesepsiz çocuklar dünyaya gelecektir. Babası belli olmayan çocuklar korumasız, nafakasız ve şefkatsiz kalarak sağlıksız ve dengesiz yaşayacaklar ve miras problemleri ortaya çıkacaktır.
Efendimiz hadislerinde evliliğin önemini vurgulamış ve evlenmeye teşvik etmiştir. Çünkü insan fıtratı ve psikolojisi de evliliği ister. Çünkü evlenmenin şehevi arzuları tatminden başka birçok faydaları vardır. Zina ise evlilik kurumunun önünde büyük bir engeldir.
İnsan doğuştan kıskanç ve bencil olduğundan cinsel alandaki alabildiğine serbestlik, kavgalara, çekişmelere, cinayetlere ve fitnelere yol açar. Günümüzde bunun birçok örneğini görmek mümkündür.
Ayrıca zina, toplumda birçok hastalığın ortaya çıkmasına ve yayılmasına sebep olacaktır ki, günümüzde ortaya çıkan AIDS bunun en büyük şahididir.
Ayrıca ipleri salıverilmiş cinsi duygular, insanı tamamen bedeni ve nefsi arzularının kölesi haline getirecek, bu da, manevi ve ahlaki değerlerin temelden sarsılmasına yol açacaktır.
Diğer yandan bu tür serbest ilişkilerin akrabalık, hısımlık ve arkadaşlık bağlarını zayıflatacağı da ortadadır.
Aslında konu üzerinde imal-i fikr edilse ve araştırılsa, zinanın daha birçok zararı sayılıp dökülebilir. Çünkü en ilkel toplumlar bile buna bir sınırlandırma getirmişlerdir. Ayrıca, zina bütün semavi dinlerde de haram kılınmıştır.
Bütün bunlarla beraber, zinayı “kendisine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına da yapma” kaidesiyle düşünmek, neden klasik bir cevap olsun ki? Bu bir hakikat değil midir? Kim, hangi vicdan sahibi insan, kendi kızıyla, kız kardeşiyle, annesiyle bir gece yatılmasını ikinci gece terk edilmesini ister.. Siz ister misiniz? Meseleyi bu açıdan değerlendirmeyi hiçbir zaman küçümsemeyin ve her fırsatta bu kıyası kullanın.