Dr. Mehmet Rıza Derindağ
Her zaferin arkasında bilinmeyen seferler vardır. Bir göz önünde olanlar bir de batın da yaşananlar vardır. Hicret vardır, hasret vardır, şehadet vardır. MİLF(Moro İslami Kurtuluş Cephesi) 2008 tarihine kadar ne İslam Konferansı Örgütü ne de Filipinler hükümetinin ciddiye aldığı bir yapı değildi. Moro Ulusal Kurtuluş Cephesiyle imzalanmış olan bir Özerklik Anlaşması vardı (1996’da) ve İslam Konferansı Örgütü bunun garantörü idi. Gayet hülasa ve kısaca sürecin başlangıç senelerine gitmek istiyor ve bir iki anekdotu bu vesile ile paylaşmak istiyorum. MİLF lider kadrosu Manila Otelde gerçekleşecek olan 3’lü zirveye Filipinler Hükümeti, Moro Ulusal Cephesi ve İKÖ Genel Sekreteri E. İhsanoğlu ve Moro Masası Başkanı Büyükelçi El Mısri gelmişti. Ben de bu zirvede bulunuyordum. MİLF Lider kadrosunu ve beraberindeki heyeti hiçbir görüşmeye almamış ve dışlamışlardı. Hâlbuki ben sahadaydım. Ve Moro Ulusal Cephesinin Müslüman Moro halkı içinde bir karşılığı kalmadığını biliyor asıl muhatabın Moro İslam Kurtuluş Cephesi (MİLF) olması gerektiğini görüyordum. İhsanoğlu’na ulaştım, beraberindeki heyete bize 30 dakika vermeleri ricasında bulundum. Yalvar yakar otelde bir oda ayarlayıp İslami Cephe komutanlarını ve İKÖ temsilcilerini odada buluşturdum.
Asıl muhatap Moro İslam Kurtuluş Cephesi’ydi
Mawlana Alonto, Gazzali Cafar dertlerini anlatıp uluslararası camiada söz sahibi olamadıklarını yardım istediklerini ifade ettiler. Fakat tonları, anlatışları heyeti çok ikna edememişti, gençliğin de vermiş olduğu bir heyecanla ben “Efendim tükenmiş, bitmiş, karşılığı olmayan ve katiyen Moro Müslümanlarını temsil edemeyen bir heyeti muhatap alıyorsunuz, hâlbuki Moro coğrafyasında hangi camiye girseniz, hangi Müslüman ile konuşsanız size İslami Cephe taraftarı olduğunu söyleyecektir. Ulusal Cephe diye bir varlık kalmadığı halde onlar gözetmen sıfatıyla Filipinleri temsilen konferans toplantılarına katılıyorken nasıl olur Müslümanların temsil salahiyetini üzerine almış İslami cephe görmezlikten gelinir” diye serzenişte bulunmuştum. Büyükelçi El Mısri “Bizler halkların çoğunluğu değil, cami imamlarının ne diyeceği ile de değil uluslararası normlar çerçevesinde hareket ederiz, tarihi bir süreç var ve bu süreç bizi Ulusal Cepheyle çalışmaya itmiştir” gibi gayet siyasi bir açıklama ile odayı terk etmişti. Fakat İhsanoğlu’nun sekreteri “Siz bir dosya hazırlayın ve Türk hükümetine ulaştırın” dedi. Bunun üzerine MİLF bir dosya ve mücadelelerinin özetini bir kitap halinde hazırlayıp bana iletti. Haj Murad’dan da bir mektup ile dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyib Erdoğan’dan randevu talep ettik. O tarihte Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Başbakanlık Dış İlişkiler Başdanışmanı, Hakan Fidanda yardımcısı idi.
MILF ilk defa kendilerini ifade imkânı buldu
Evvela Hakan Beyin yardımcısı Ali Sarıkaya Beyefendi ile toplantı yapıp dosyayı anlattım. Ali Bey beni Hakan Fidan’a götürdü. Hakan Bey ile bir Ramazan günü 45 dakika kadar Moro’yu görüşme imkanı bulmuştum. Moro İslami Cephesini ilk defa bu kadar detaylı dinlediğini ifade etmişti. Bizi Davutoğlu’na götürdü. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Mindanao’ya ve Moro coğrafyasına özel bir alakası vardı. Malezya İslam Üniversitesindeyken Mindanao Devlet Üniversitesi Rektörü Ahmad Alonto’nun evlerinde kalmış sonrasında çocuklarının tez danışmanlıklarını yapmıştı. Bizim de onlarla olan birlikteliğimizi duyunca fevkalade yakın alakadar oldu. Başbakan’a durumu ileteceğini ifade etti. Bir kaç hafta sonra İslami Cephe Lider kadrosunu (Haj Murad ve beraberlerindeki bir heyeti) Mısır üzerinden İstanbul’a getirttik. MİLF lider Hac Murad’ın Türkiye’ye bu ilk gelişi idi. Davutoğlu ile bir görüşme yaptırttık. Kendilerini ilk defa böyle uluslararası arenada ifade imkânı bulmuşlardı. Haj Murad ve beraberindeki heyet Ankara’da medreselerimizde misafir kalmışlardı. Bir kaç hafta sonra Şam’da yapılacak olan İslam Ülkeleri Dış İşleri Bakanları Zirve Toplantısına MİLF bizim üzerimizden davet edildi. Bu inanılmaz bir husustu. Ve hakikaten Filipinler’le barış görüşmelerinin başlamasına vesile olacak tarihi bir dönüm noktasıydı. Davutoğlu MİLF’i barış masasına geri dönmeye ikna etmişti. Türkiye hükümetinin görüşmeleri yakından takip edeceği ve kendi aleyhlerinde bir durum mevzubahis olduğunda anında ikaz edeceklerini, yalnız olmadıklarını, ala külli hal Türk Hükümet ve halkının Moro halkıyla beraber olacağını ifade etmişti.
Bugün referanduma konu olan metin Ankara’da şekillendi
2008 Bahar aylarında Türkiye, Malezya, Libya gibi ülkelerin desteğini alan MİLF Ata Toprakları Üzerindeki Haklar Çerçeve Anlaşması metnini imzalama kararı aldı. 5 Ağustos 2008’de Filipinler hükümeti bu taslağı kabul etti ve Kuala Lumpur’da bu taslak imzalandı. Bugün imzalanan ve referanduma konu olan Özerkliğin Genişletilmesi oylaması işte 2008’de kabul edilen ve içerik olarak Ankara’da hazırlanıp şekillenen bu metindi. 2007-2009 seneleri arasında MİLF lider kadrosuna Türk hükümeti ile yakından çalışmaları konusunda yardımcı olmuş, sulh ve selametin Müslümanların istikbali noktasında fevkalade ehemmiyeti olduğuna ikna etmeye gayret göstermiştik. 2008 Ağustos ayında kabul edilen taslak anayasa mahkemesi tarafından iptal edilince İslami cephe içindeki radikal kanatlar tepki göstermiş ve ayrılarak çeşitli terör faaliyetlerinde bulunmuştu. Halbuki İslami cepheyi kuvvetli kılan husus sivilleri kesinlikle hedef almaması, akide olarak ehl-i sünneti kabul etmesi ve teröre asla pirim vermemesiydi. O dönemdeki şartlar altında Türk hükümeti İslami cepheyi Malezya’ daki konsolosluğumuz üzerinden takip etme kararı almıştı. Biz üzerimize düşen vazifeyi tamamlamış ve ilgili kurum ve kuruluşlara ahvali iletmiştik. İslami Cepheyi Türk hükümetinin müşfik ve alakadar ellerine teslim ettik.
Cumhurbaşkanımızın büyük emeği var
Siyasi toplantılar bir diğerini takip ederken açmış olduğumuz medreseler, yetimhaneler ve okulların, yeni Müslüman olmuş binlerce Filipinlinin eğitimi meseleleri önümüzde duruyor ve bu asli vazifemiz oluyordu. Sürecin bundan sonra ki kısmının hükümetimizce ihmal edilmeyeceği kanaati da hasıl olmuştu. 2010 sonrasında da hem Hakan Bey’e hem Davutoğlu Bey’e STK olarak İHH’ın süreci takip etmesi ile alakalı mevzuya fevkalade müspet cevap vermiştik. Hakikaten İHH’nın ümmet şuur ve bilinciyle, bir ibadet neşvesi içinde belki Moro Müslümanlarının birçoğundan daha ziyade mevzuyu içselleştirerek takibini duygulanarak ve iftihar ederek dua ile müşahede ettik. Velhasıl; Duterte hükümetiyle artık bir adım daha yaklaşılan Genişletilmiş Özerklik Yapılanması referandum ile taçlanmış ve Moro Müslümanları için yeni bir tarihi süreç başlamış oldu. Bu tarihi sürecin bu noktaya gelmesinde Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın, Eski Başbakanımız Davutoğlu’nun ve ilerleyen süreçte İHH Türkiye’nin STK olarak gözetmen sıfatıyla her türlü maddi ve manevi desteği Moro halkına ulaştırmasının emeği var. Moro coğrafyasında ayrıca manevi ümmet ikliminin oluşmasında Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı ve Erkam Yayınları’nın, Çare Yardımlaşma ve Kalkınma Derneği’nin açmış oldukları yetimhanelerin, Nur Talebelerinin Moro coğrafyasının hemen hemen her yerinde açmış oldukları medreselerin hiç kuşkusuz emeği var, duası var, gayreti var. Cenab-ı Hak hepimize ümmet şuuru, uhuvvet bilinci, İslam gayreti, iman şevki nasip eylesin. Amin.