Yer yerinden oynamadı, normalleştik

18-19 Ekim'de Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen İstanbul Barosu seçimlerinde bu yıl bir ilk yaşandı. Daha önce başörtülerinden dolayı İstanbul Barosu'nun kapısından bile içeri alınmayan ve faşistçe staj yapmaları engellenen başörtülü avukatlar adına Genel Kurul'da Avukat Şebnem Kurt konuşma yaptı.

Av. Şebnem Kurt konuşmasında her yüz kişiden 80'inin yargıya güvenmediğini vurgulayarak, "Bu bilgi, biz hukukçular için tehlike arz eden çok önemli bir işarettir. Adaletin sağlanmadığına inananların sayısı yüzde seksenlere çıkmış bir ülkede, 'genel olarak devletin varlığı, kişisel olarak da insanın canı ve malı tehlike altına girer' dersek abartmış olmayız. İnsanlar artık mahkemelere hak aramaktan ziyade neredeyse hasmını "sürüm sürüm süründürmek" maksadıyla başvurmakta ve sadece davalı değil davacı, davalı ve avukatlar adliye kapılarını yılarca aşındırmaktır" dedi.

YARGIYA GÜVEN KALMADI

Haliç Kongre Merkezi'ndeki Genel Kurul'da söz alan Av. Şebnem Kurt, her yüz kişiden 80'inin yargıya güvenmediğini vurgulayarak,"Bu bilgi, biz hukukçular için tehlike arz eden çok önemli bir işarettir. Adaletin sağlanmadığına inananların sayısı yüzde seksenlere çıkmış bir ülkede, 'genel olarak devletin varlığı, kişisel olarak da insanın canı ve malı tehlike altına girer' dersek abartmış olmayız. İnsanlar artık mahkemelere hak aramaktan ziyade neredeyse hasmını "sürüm sürüm süründürmek" maksadıyla başvurmakta ve sadece davalı değil davacı, davalı ve avukatlar adliye kapılarını yılarca aşındırmaktır" diye konuştu.

Ömer Hayyam'ın "Adalet sadece devletlerin değil adalet evrenin de ruhudur" sözünü hatırlatan Kurt, yargıya güvensizliğin sadece devletin ya da tek başına hakimlerin sorunu olmadığını, onlar kadar savunma makamında olan avukatların da öncelikli sorunu olması gerektiğini sözlerine ekledi.

AKLEDEN BİR KALP

Yeni bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Şebnem Kurt sözlerini şöyle sürdürdü: "Hukukçuyu size tanıdık gelecek bir tabirle "cüzdanı ile vicdanı arsında bırakmayacak" hukukun ortak aklının adeta "akleden büyük bir kalbe" dönüştüğü yeni bir hukuk dili ve anlayışından bahsediyorum. Bunun inşası inanıyorum ki mümkündür."

Baroda başörtülüleri "rejimin düşmanı" olarak gördüğünü söyleyenlerin, Baro'nun kapısına "başörtülüler giremez" yazısını astığına dikkat çeken Kurt, "Duruşmalara yaklaşık bir yıldır girebiliyoruz. Fakat isterdim ki bu bağlı olduğumuz Baromuzun mücadelesiyle olsun. Oysa baromuzun değil sevgili avukat arkadaşımızın Danıştay'a açtığı dava sayesinde oldu" şeklinde konuştu.

BAŞÖRTÜLÜ AVUKATLARIN VEBALİNİ KİM ÖDEYECEK?

Adliyelerde başörtülü avukatların varlığının rejime bir tehlike oluşturmadığını ifade eden Kurt, "Uzun uzun beklediğimiz duruşma kapılarında, hukuk yanında çocuklarımızdan tutun da akşam yapacağımız yemekte ne yapacağımıza kadar başı açık meslektaşlarımızla sohbetler edebiliyoruz. Yer yerinden oynamadı yani, sadece normalleştik. Ama yıllardır bu zulümle yaşamış, mesleğini yapamamış üstelik nitelikli ve donanımlı binlerce avukatın kaybolan hayallerinin ve sönmüş umutların vebalini kim verecek" diye konuştu.