İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, TBMM'nin 26. dönem 3. yasama yılı açılışında sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Kurtuluş Savaşı'nı sevk ve idare eden 15 Temmuz'da da çifte gazilik unvanı kazanan yüce Meclisimize başarılar diliyorum.
TBMM'nin ve hemen karşımızdaki Genelkurmay Başkanlığı çevresinde 34 vatandaşımız, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi civarında da 29 vatandaşımız şehit olmuştur.
15 Temmuz'da etten duvar ören vatandaşımız canını vermekten kaçınmamıştır. 15 Temmuz hepimizin ortak bir değeridir. Bu değere saygı duyan herkes milletimizin gönlünde yücelir, itibar sahibi olur. Bu değeri çarpıtmaya kalkan herkes de milletimizinden hakettiği muameleyi alır. Geçtiğimiz yasama döneminde Meclisimizin en önemli çalışmalarından biri de anayasa değişikliği sürecini yürütmüş olmasıdır.
SÜREÇ AK PARTİ VE MHP TARAFINDAN YÜRÜTÜLDÜ
Anayasa değişikliği süreci AK Parti ve MHP tarafından yürütülmüştür. Anayasa değişikliği gerektiren bu düzenlemenin gerçekleştirilebilmesi ancak diğer partilerden destek alınabilmesi ile mümkündü. MHP'nin gösterdiği irade 16 Nisan'a giden yolu açmıştır. Milletimiz de nihai kararını hür iradesi ile vermiştir. Türkiye, 2019'da yapılacak seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçecektir. Yasamanın, yürütme organının veya koalisyon partilerinin tahakkümü altında bulunduğu eleştirisi ortadan kalkmaktadır. Cumhurbaşkanı'nın bütçe kanunu dışında Meclis'e kanun teklifi sunma imkanı bulunmuyor.
Anayasa yasaların üzerindeyse, yasalar da Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin üzerindedir. Kararname ile düzenlenen herhangi bir konuda Meclis yasa çıkardığında, yasa esas alınacaktır.
DERHAL BAŞLANMASI GEREKİYOR
Önemli bir görev daha var. Uyum yasaları başta olmak üzere yeni sistemin en sağlıklı şekilde hayata geçmesini sağlayacak düzenlemeler üzerinde derhal çalışılmaya başlanması gerekiyor. Yeni yasama yılında çok daha önemli çalışmalara imza atacaktır. Her anlamda tarihi bir süreçten geçiyoruz. Ülkemizin son yıllarda yaşadığı sosyal, siyasi, ekonomik, diplomatik gelişmelerin hiçbiri genel fotoğraftan bağımsız değildir.
TÜRKİYE HİÇ BİR YATIRIMINI ERTELEMEDİ
Elbette bu karmaşık dönemde herkesin bir hesabı vardır. Hedeflerimiz doğrultusunda ilerlerken, Türkiye'yi hedef alan saldırıları boşa çıkartmak zorundayız. Attığımız her adımda büyük ve güçlü bir Türkiye idealine yaklaşıyoruz. Türkiye çevresinde yaşadığı istikrasızlıklar sonucunda tek bir yatırımını tek bir projesini ertelememiştir.
PKK ve uzantıları yanında ülkemize önemli zararlar vermişlerdir. FETÖ'nün devleti ele geçirmek için tüm kurumlar üzerinden yaptığı saldırıları milletimiz ile birlikte boşa çıkardık.
OHAL AÇIKLAMASI
OHAL'e yönelik bir takım nitelemeler var ki kabul edilebilir değil. Türkiye'nin olağanüstü tehditlerle karşı karşıya bulunduğunu kim inkar edebilir. Olağanüstü tehditler olağanüstü tedbirleri gerektirir. OHAL'den zarar gören kimse olmamıştır. Terörle mücadeleye yönelik ihtiyaçlar kalktığında elbette OHAL de sona erecektir. Terörle mücadelede kararlılığımızı sonuna kadar devam ettireceğiz.
KUZEY IRAK REFERANDUMU
Irak ilk Körfez savaşından bu yana istikrara kavuşamamış bir ülkedir. DEAŞ tehdidinin ilk patlak verdiği yer olan Irak'taki mezhep gerilimi pek çok sorunun ana kaynağıdır. Kuzey Irak yönetiminin yaptığı referandumun herhangi bir karşılığı yoktur. Bu süreçten ne Kürtlere ne Araplar ne Türkmenlere ne de diğer gruplara bir sonuç çıkmayacağı açıktır.
Sınırlarımızın hemen başında hem Irak halkı hem de Türkiye başta olmak üzere tehdit oluşturacak bir fitne kuyusunun kazılmasına bir göz yumamayuz. Kuzey Irak yönetimi eninde sonunda hüsrana uğramaya mahkumdur.
AVRUPA BİRLİĞİ'NE REST ÇEKTİ
Terör örgütleri ile mücadelemizde bizi en çok hayal kırıklığına uğratanların başında AB ülkeleri geliyor. Biz diyoruz ki, PKK bölücü bir örgüttür, terör örgütüdür, devletimizi yıkmaya çalışmaktadır. Biz diyoruz ki, FETÖ bir ihanet çetesidir. Başlattığı darbe girişiminde 250 vatandaşımız şehit olmuştur. Avrupa ülkeleri bunun karşılığında hiçbir şey yapmıyor. Bugün Avrupa, Türkiye'nin meşru yönetimine karşı her türlü organizasyonu yapabildikleri bir yer haline gelmiştir. Şu anda bakıyoruz, kıtanın her köşesinde teröristleri yücelten broşürler dağıtılıyor, standlar kuruluyor. Türkiye'nin ilk başvuruyu yaptığı 1963 yılından beri göstermiş olduğu bu tavrı AB'nin yanlış anladığını görüyoruz. Bu süreci bitiren, havlu atan, vazgeçen taraf biz olmayacağız.
Aslına bakarsanız, bizim Avrupa Birliği üyeliğine ihtiyacımız da kalmamıştır. Şayet bugün Avrupa Birliği bir atılım yapacaksa, bunun tek bir yolu vardır, o da Türkiye'yi üye yaparak, gerçek anlamda bir ekonomik ve kültürel genişleme hamlesini başlatmasıdır. Eğer Avrupa Birliği bunu yaparsa, biz buradayız, Avrupanın geleceğine katkı vermekten memnuniyet duyarız. Yapmazsa da bizim için hiç fark etmez; kendi yolumuzda ilerlemeyi sürdürürüz.