BATI GENÇLERİMİZİ ÇALIYOR
Prof. Dr. Gündoğan, Batılı devletlerin burslar ve diğer yardımlar ile genç beyinleri kendilerine bağlayarak ülkelerin geleceklerini kontrol ettiklerine değinerek “Guguk Kuşu’nun yumurtasını başkasının yuvasına bırakıp yavrularını başka kuşlara baktırdığı gibi Batılı ülkeler de burslarla, olanaklarla kendi okullarında okuttukları öğrencileri kendileri gibi düşünsün ve ne yapacağını önceden bilmek kolay olsun istiyorlar” dedi.
NEŞAT GÜNDOĞDU/ANKARA
Mimarlar ve Mühendisler Grubu’nun (MMG) Ankara Şubesi tarafından düzenlenen ‘Oyun Teorisi: Küresel Finans Operasyonları’ sunumunda konuşan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Gündoğan, Batı’nın, 1950'li yıllardan itibaren bu teoriyi kullanmaya başladığını söyledi. “Karşı taraf ne yaparsa benim için faydalı olur, karşı taraf ne yaparsa ona karşı benim stratejilerimin hangisi bana faydalı olur” şeklinde strateji geliştiren Batı’nın bir müddet sonra karşı tarafın stratejilerini de kendilerinin oluşturmaya başladığına değinen Gündoğan, “Bunu Guguk Kuşu’nun yumurtasını başkasının yuvasına bırakıp yavrularını başka kuşlara baktırdığı gibi yapıyorlar. Burslarla, olanaklarla kendi okullarında okuttukları öğrencileri kendileri gibi düşünsün ve ne yapacağını önceden bilmek kolay olsun istiyorlar. Böylece bu kişileri o ülkenin karar verme mekanizmalarına da yerleştirmiş oluyorlar” şeklinde açıkladı.
Finans sektörü üzerinden operasyon çekiliyor
En büyük operasyonların finans sektörü üzerinden yapıldığını belirten Gündoğan, bunu anlamak için ‘Borca Dayalı Para Sistemi’ni (BDPS) anlamak gerektiğinin altını çizdi. Gündoğan, sistemin tamamen faize dayalı olduğunu söyleyerek, “Mevcut finansal yapıda her borç faiz taşır. BDPS, içinde bulunduğumuz Batı merkezli para-kredi sisteminin şu an itibarıyla ulaşabildiği son noktayı ifade eder. Ülkemizde paranın piyasaya girişi iki aşamada olmaktadır. Birinci aşamada, merkez bankası parayı basıp faiz karşılığında borç olarak bankalara vermektedir. Her zaman geri istenen miktar faiz nedeniyle verilen miktardan daha büyüktür. Bu da bütün işlemleri sürekli olarak sistemin kölesi haline dönüştürür. Neticede böylelikle, sürekli bir borç-faiz-borç sarmalı içerisine düşülmüş olunur. İkinci aşamada, bankalar kendilerinde var olmayan parayı havadan ‘yaratarak’ piyasaya faiz karşılığında borç olarak vermektedir. Bankalar bunu ülkelere göre değişik mevzuatlarla yapmaktadırlar. Merkez Bankası’nın sisteme verdiği parayı kat be kat artırmaktadırlar. Bunun teorik olarak bir sınırı da yoktur” şeklinde konuştu.
Türkiye kendi sistemini oluşturmalı
Mevcut yapı içerisinde bir çıkış yol olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Gündoğan, bir kurtuluş için insanların kendi değer sistemlerine uygun bir kurgu oluşturması gerektiğini belirterek, piyasada ne kadar mal ve hizmet varsa onu çevirecek kadar parayı var eden yeni bir sistemin kurgulanması gerektirdiğinin altını çizdi. Konunun detaylarının yazdığı kitaplarda yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Gündoğan, Batı'nın Oyun'una karşı Türkiye'nin kendine has strateji geliştirmesinin çok önemli olduğunu vurguladı.