ALİ ADAKOĞLU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in 71. Genel Kurulu için gittiği ABD'den dönerken, uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. BM Genel Kurul Toplantısı'nın ardından bir çok ülke lideriyle ikili görüşme gerçekleştirdiklerini söyleyen Erdoğan, bu görüqşmeler ülkeler arası ilişkilerin yanı sıra 15 Temmuz darbe girişimi ve Fırat Kalkanı operasyonunu detaylı bir şekilde anlattıklarını dile getirdi.
BM reforme edilmeli
Liderler zirvesinde mülteci sorununun üzerinde durduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gerçekleştirdiğimiz zirvede konuşmamızı yapmak suretiyle mülteciler sorununda Türkiye'nin bakışı nedir? Ne gibi pozisyondayız? gibi değerlendirmeleri açık bir dille ifade ettik. Öne çıkan başlıklar, küresel krizler herkesin bakış açısına göre değerlendiriliyor. Mülteci krizi insanlığın ayıbıdır. Konuyla ilgili yardımları gündeme getirdim. BM'nin sisteminin reforme edilmesi konusu daha önce de dile getirildi, ama kimse bizim gibi somut bir şekilde söyleyemiyor. İnanıyorum ki bundan kısa bir süre sonra çok dünya gündemine oturmaktan öte, soyuttan somuta geçecektir" ifadelerini kullandı.
İslamu00ee terör olmaz
'Dünya beşten büyüktür' tezinin, adalet ve hakkaniyetin aranması sebebiyle gündemde olan bir konu olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ancak beş ülkenin içinden birinin farklı yaklaşım sergilemesi halinde, ne yazık ki istenilen netice alınamayabiliyor. PKK, PYD ve YPG birbiriyle aynıdır. Ancak bu örgütleri eşit görmeyen liderler var. Bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Temenni ederim ki bu üçünün esasen aynı olduğunu bir an önce fark ederler. Terörle mücadele konusunda DAEŞ de önemli bir meseledir. Böyle bir terör örgütünün adlandırılmasında 'İslam' kelimesine yer vermemeliyiz. O nedenle biz IŞİD yerine DAEŞ diyor ve kısaltmadan 'İslam' ifadesini çıkartıyoruz" dedi.
Fırat Kalkanı Harekatı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınırlarımızı korumak için başlatılan ve başarılı bir şekilde devam eden Fırat Kalkanı Harekatı hakkında da çarpıcı detaylara değindi. Erdoğan, "Fırat kalkanı, sınırlarımızın terörden arındırılmasına yönelik attığımız bir adımdır ve oralar terörden arındırılana kadar devam edecektir. DAEŞ ile mücadele için oluşturulan koalisyon bünyesinde 65 ülke bulunuyor. Bu 65 ülkenin yer aldığı koalisyonla netice alamamak, ancak netice almak istememe mantığıyla mümkündür. Gerçekten netice almak isteniyorsa, ABD ve Türkiye ortak çalışma yapar ve bu işi biter. Şu anda Suriye'deki DAEŞ'li sayısı 10 bin, bir o kadar da Irak'ta olduğunu kabul edelim. ABD ve Türkiye bunlarla başa çıkamıyorsa, yazıklar olsun. Dolayısıyla imkanlarımızı beraber ortaya koyarsak, bu işi bitiririz. Yetkililerimiz Rakka konusunu görüşüyorlar. Ancak ABD'nin tavrını henüz net olarak görmediğimiz için şu an bir şey diyemeyiz. Tabii ki ABD, Rakka işini PYD ve YPG ile gerçekleştirmek isterse, Türkiye olarak böyle bir operasyonda asla yer almayız. Ama bu işe PYD ve YPG'yi sokmazlar ise bu mücadeleyi ABD ile birlikte verebiliriz elbet" dedi.
Yol haritası nasıl olacak?
Operasyonların başarılı bir şekilde sona ermesi için izlenecek yol haritasına değinen Erdoğan, "Bu işin bitmesi için koalisyon ülkelerinin silahlarının, benim tankıma değil DAEŞ'e PYD'ye ve YPG'ye yönelmesi lazım. Şunu açıkça söylemekte yarar var. Dünyada DAEŞ karşısında en etkin mücadeleyi veren ülke Türkiye'dir. Yapılan dezenformasyonun tam aksine, en etkin mücadeleyi biz veriyoruz. Rakka operasyonuyla ilgili olarak askeri yetkililerimiz ABD'yle temasta. Atılacak müşterek adımlar önemli Zira Rakka, DAEŞ'in en önemli merkezi konumunda. Diğer bir konu da Musul'dur. ABD Musul konusunda bizimle aynı yaklaşımı paylaşır mı bilemiyorum ama gördüğüm kadarıyla olumlu bir yaklaşım içindeler. 19 Ekim'de Irak merkezi yönetimi ile Musul'da DAEŞ'e karşı bir operasyon başlatabilecekleri söyleniyor. Ne olacağını göreceğiz." diye konuştu.
Biri biliyor biri bilmiyor!
ABD yönetiminin, DAEŞ bahanesiyle Suriye'nin PKK'sı PYD/YPG'ye silah verdikleri ortaya çıktı. ABD Savunma Bakanı Carter, ise silahlandırmayı sürdüreceklerini açıkladı. Erdoğan bu konuda da şunları söyledi: "Bizim itiraz ettiğimiz husus, terör örgütü olan PYD/YPG'ye silah verilmesidir. Ama o kadar çarpık bir yapı var ki, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'a iki gün önce Kobani'ye iki uçak dolusu silah indirdiklerini söyledim. Bu konuda 'Benim bundan haberim yok' dedi. Ben de, 'Siz öyle diyorsunuz ama benim haberim var' dedim. Başkan yardımcısı Biden 'Haberim yok' diyor, ertesi gün de ABD Savunma Bakanı Ashton Carter ise çıkıp 'Silah verdik, vermeye de devam edeceğiz' diyor. Bu nasıl bir iştir?
ABD-Arabistan krizi
ABD Temsilciler Meclisi'nin, 11 Eylül saldırısıyla ilgili Suudi Arabistan'ın suçlu olduğuna dair almış olduğu karar hakkında görüşlerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan "Suudi Arabistan bu karardan dolayı ciddi anlamda rahatsız. Obama'nın bu kararı onaylamayabileceği de konuşuluyor. Onaylar veya onaylamaz ama biz böyle bir kararı asla kabul etmiyoruz. Bunu Biden'a ifade ettiğimiz gibi, Dışişleri Bakanlığımız da açıklamasını yaptı. Hukukta suçların şahsiliği esastır. Birkaç Suudlu terör suçu işledi diye Suudi Arabistan'ı devlet olarak sorumlu tutamazsınız" ifadelerini kullandı.
FETÖ Amerika'da yaşıyor
Bu konuyu yorumlarken, FETÖ'ye değinmeden geçmeyen Erdoğan, "Bu noktada şunu söyleyebiliriz o halde. FETÖ'nün ele başı ABD'de yaşıyor. Türkiye'de yaptığı terör de ortada. Şimdi bizim ABD'yi suçlu görmemiz mi gerekiyor? Meclis'ten karar çıkararak, ABD'den tazminat isteyebilir miyiz? Böyle bir şey adalet ve hukukla bağdaşmaz. Dolayısıyla Suudi Arabistan'a karşı yanlış yapılıyor. ABD bu tavrını sürdürürse, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak buna ilk karşı çıkacak kişi ben olurum. Konuyla ilgili İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak da bir açıklama yapabileceğimizi belirttim. Bu tür konularda dayanışma içinde olmalıyız. Aksi takdirde, dünyadaki egemen güçler istedikleri zaman istedikleri konuda istedikleri ülkeye kendi kafalarına göre ceza kesebilirler" dedi.
15 Temmuz'un yankıları
BM temasları sırasında 15 Temmuz darbe girişimi hakkında yabancı diplomatların neler düşündüğü sorulduğunda Erdoğan şu bilgileri verdi: "Genel itibarıyla itiraflar olumlu, olumsuz itiraf yok. Süreç içerisinde en samimi yaklaşımı Katar sergiledi. İlk andan itibaren sürekli irtibat halinde olduk. Akabinde Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'nin gelmesi de önemliydi. Diğerleri telefonlarla aradılar sordular. Pakistan cumhurbaşkanı, Başbakanı, Suudi Arabistan telefonla aradılar. İnsan tabii ki dar günlerde zor zamanlarda insanların atlayıp gelmesini istiyor. Paris'teki terör eylemi karşısında dayanışma için oraya yürüyüşe gidenler, keşke aynı dayanışmayı 15 Temmuz darbe girişimi karşısında da sergileseydi. Zira burada basit bir terör hadisesi yoktu. Burada bir terör örgütünün, demokrasiye inanmış Türkiye'yi darbeyle yıkma teşebbüsü vardı."
Oraları imar edeceğiz
Fırat Kalkanı Harekatı'nın devamı konusuna da değinen Erdoğan, "Biliyorsunuz harekata Cerablus'a girerek başladık. Buraya, eğit donat programı kapsamında eğittiğimiz 1400-1500 kadar ılımlı muhalifle girdik. Biz buraya girince, DAEŞ güneye doğru kaçmaya başladı. Şurada Münbiç var. Bölgenin nüfusunun yüzde 95'i Arap. Yani burası, PYD ve YPG'lilerin yaşadığı bir yer değil. Ama ABD, buradaki operasyonları, çok önemsediği PYD ve YPG ile yapmak istiyor. Terör koridoru diyebileceğimiz şu şeritte DAEŞ'in boşalttığı bazı yerlere PYD ve YPG'nin yerleştiğine tanık olduk. DAEŞ'in Cerablus'u boşaltmak zorunda kalmasının ardından oraya Cerablus sakinleri yerleşti. Şimdi ise Münbiç'te geri dönüş başlıyor inşallah. Buralar boşalıyor, aynı şekilde El-Rai de boşaldı. Ilımlı muhalifler, Obüs'lerin desteğinde El-Bab'a ilerliyor. Orası da kurtarılınca sahiplerine teslim edilecek. Ayrıca sınıra yakın bölgelerde 10 bin konut yapma hedefimiz var. Suudi Arabistan'la müşterek yapacağız. Hedefimiz ise mültecileri çadır kentlerde yaşamaktan kurtarmak" diye konuştu.
Uçuşa yasak bölgeler
Kerry son açıklamalarında uçuşa yasak bölgeden bahsetti. Bu noktadaki düşünceleri sorular Erdoğan, "Bu, bizim üç dört yıldır söylediğimiz bir konudur. Hatırlayın, ben baştan beri üç şey söylüyorum: 'Eğit-donat, uçuşa yasak güvenli bölge' Ama genelde biz söyledik, biz dinledik. Güvenli bölgeyi yapmak için uçuşa yasak bölgeye ihtiyaç var. Bunun kara gücünü oluşturmak için de eğit-donat yöntemiyle yetiştirilmiş bölge sakini ılımlı muhaliflere ihtiyacımız var. Bunlar yapıldı mı, yapıldı. Eğit Donat'a biz halen devam ediyoruz. Bizim orada milli ordunun hazırlanmasını sağlamamız lazım. Bu milli ordu, bölgenin güvencesini eline almalı. Kimlerden oluşacak bu ordu? Ilımlı muhaliflerden oluşacak. Şu anda sayıları 65 bin. Bunlar güçlendikçe halk da onların yanında yer alacak." dedi.
Gülen ABD'den gidecek mi?
FETÖ lideri Fetullah Gülen'in ABD'den başka bir ülkeye gidişi için zemin hazırlandığı şeklinde iddialara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Başka bir ülkeye gitseler de bunlar kaybeder. Bu kez o ülkeye markaj yaparız. Hepsinden önemli olan en önemli şey, halkımın bunları artık tanımış olmasıdır. Süreç artık onların lehlerinde değil, onların aleyhlerinde işliyor. inşaallah neticeyi de bir an önce görürüz. İade talebiyle ilgili olarak da meseleyi Obama'ya da Biden'a da anlattık. ABD makamlarına 17-25 Aralık'la alakalı 85 koli belge gönderdik, 15 Temmuz ve sonrası ile ilgili yargıda birikenler de gönderiliyor. Bu noktada herkes gereken hassasiyeti göstermeli ve bunlar kaçacak delik bulamamalı. Konuyla ilgili olarak dünyadaki devlet başkanlarını aynı kararlılıkla bilgilendirmeye devam ediyoruz" dedi.
HDP'nin Kuzey Irak ziyareti
Selahattin Demirtaş'ın Kuzey Irak'ı ziyaretini ve Barzani ile görüşmesinin değerlendirmesini daha sonra yapacağını söyleyen Erdoğan, "Yakın zamanda bizim arkadaşlarımız da Kuzey Irak'a bir heyet gönderecekler. Barzani'yle görüşmeler olacak. Ondan sonra gerekli değerlendirmemizi yaparız" ifadesini kullanmakla yetindi.
Kredi kuruluşlarının tavrı
New York'ta iş dünyasıyla temaslarını da anlatan ve kredi derecelendirme kuruluşlarıyla ilgili çekinceleri olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İş dünyasıyla temaslarımız gayet verimliydi. Şunu net olarak söyleyebilirim ki Türkiye'de yatırım koşullarının kaybından söz eden hiç kimse yok. Öte yandan kredi derecelendirme kuruluşlarını pek ciddiye almadığım doğru. Bunların çoğunun sipariş üzerine derece verdiklerini, dolayısıyla da güvenilir olmadıklarını düşünüyorum. Çünkü bunların bize karşı kusur aradıklarını, batmak üzere olan bir ülkenin durumunu da dört derece birden yükselttiklerini gördük. Bunları görüp yaşadığımız için onların değerlendirmelerine de güvenmiyoruz.