Yazı dizisi: Selahaddin Eyyubi (3)

HAZIRLAYAN / Dr.MEHMET SILAY

İnançları ve Dünya İslam Birliği ideali ve uğrunda savaşan aydın bir devlet adamı olan Sultan Selahaddin, adildi, insaf ehliydi, merhametli, cesur, ilim ve ahlak sahibiydi. Filistin'i işgal eden Haçlıları Ortadoğu'dan çıkarmayı başardı. Otuz üç devleti birleştirerek Dünya İslam Birliği'nin ilk nesnel örneğini oluşturdu.

Akka Kalesi Savaşları

İngiliz Kralı Rişard önce Kıbrıs adasını Venediklilerden aldı. Sonra donanmasıyla Akka Kalesi önlerine geldi. 8 Haziran 1191 günü haçlılarla Müslümanlar arasında başlayan savaş yıllara yayılmaya başladı. İki tarafa da bıkkınlık veren Muhasara tam üç yıl sürdü.

Yazılı anlaşmaya rağmen Haçlılar sözlerinde durmadılar. Kalede teslim aldıkları Müslümanları katlettiler.

Bunun üzerine Selahaddin ordunun başında Haçlılar üzerine saldırıya geçti, Çarpışmalar günlerce devam etti. Fransız Kralı rahatsızlandığını ileri sürerek Donaması ve askerleriyle birlikte Fransa'ya döndü. İngiliz Kralı Rişard'ı savaş meydanında yalnız bıraktığı için Haçlılar arasında moral çöküntüsüne ve büyük huzursuzluğa sebep oldu.

Geri almak için geldiği Filistin'de komutanlarıyla birlikte Kudüs'ü inceledi, Selahaddin hayatta olduğu süre Kudüs'e girmeye teşebbüs etmenin mümkün olmayacağı kanaatine vardı. "Hem savaş meydanlarının kurdu Selahaddin hayatta hem de Müslümanlar arasındaki birlik ve dayanışma ruhu güçlü."

Üçüncü Haçlı seferinin sonu

Sultan Selahaddin, Şeyhulcebel Sinan vasıtasıyla Haşhaşilere bir süikast düzenletti. Kıral çadırının önünde fedailer Kıral Konradı öldürdü, İngiliz Kıralı Aslan Yürekli Rişard yine kıl payı kurtuldu. haçlıların gözleri yıldı ve Rişardın yüreğine de Selahaddin korkusu iyice yerleşti.

O artık memleketinde Aslan Yüreki ama Selahaddin karşısında Yüreksiz Rişardtı. Filistin coğrafyası ve selahaddinin aldığı tedbirler Haçlılar için aşılamayacak kadar zordu ve büyüktü.

İngilterede taht kavgaları başlamıştı. Rişard Kudüs'ten umudunu kesti. Sultanın kardeşi Adil'e, kendisiyle görüşmek için haber gönderdi. Adil de ağabeyi Sultan Selahaddin'den izin alarak görüşmek üzere Rişard'ın karargahına gitti.

Aslan yürekli Rişard, Teklifinin Selahaddine iletilmesi arzusuyla Adile karşı gayet net ve açık konuşuyordu:

"Ben hastayım, bana destek sözü verenler de beni bırakıp gittiler. Lütfen Sultan Selahaddin'e söyleyin ben Kudüs'le ilgili şerefli bir barış yaparak Londra'ya dönmek istiyorum. Adil, sana kız kardeşimle evlenmeni teklif ediyorum. Kudüs'ü ikiniz yönetin ve Haçlılar da gelip Kudüs'ü ziyaret edebilsinler!"

Adil, Rişard'ın teklifini Sultana söyleyince Selahaddin belki hayatında ilk defa uzun uzun güldü. "Kudüs, ziyaret maksadıyla gelen herkese her zaman açıktır. Bunun için bir protokol anlaşmasına gerek yok ki!" dedi.

Sultan Selahaddin ayrıca Rişar'da bir de haber saldı:

"Eğer yüreğin yetiyorsa, seni o çok güvendiğin şövalyelerinle birlikte Taberiye Ovası'nda bir meydan savaşına çağırıyorum!"

Bu açıktan meydan okuma bir kere daha İngiliz Kralının gözünü kırdı. Rişard hastaydı ve ordusu da yorgunluktan bitkin düşmüştü. Kralın teklifine cihat sevdalısı Selahaddin hariç bütün komutanlar olumlu yaklaştılar. Melik Adilin gönderdiği elçi Rişard'ın huzuruna vardı. Kral anlaşma metnini çoktan imzalamıştı. Anlaşma metniyle Kudüs'e dönen ulağın Sultan Selahaddine sunduğu şartlar kabul gördü ve imzalandı.

Böylece Sultan Selahaddin üzerine ve Kudüsü yeniden işgal etmek için yapılan ve adına da Kıralların Savaşı denilen Üçüncü Haçlı Seferi 2 Eylül 1192 tarihinde sona eriyordu.

Haçlılar anlaşma gereği Gazze ve Remleyi Müslümanlara bırakarak Akka'ya çekildiler. Onlara her zaman Kudüs'ü ziyaret izni verilmiş oluyordu.

Rişard Filistin'i mağlup ve mahcup bir halde terk ederken yanına koruma birliği olarak 120 Türkopol alıp İngiltere'ye doğru Akdeniz'e açıldı. Avrupa'nın üç mağrur ve haşmetli Kralı, 200 bin kişilik ordularıyla Kudüs'ü almak üzere Filistin'e doğru yürümüş fakat sahil boyunca yaşanan kanlı çarpışmalar dışında bir varlık gösteremediler ve Sultan Selahaddin sayesinde Kudüs'ün yanına bile yaklaşamadılar.

Selahaddin'in genişlettiği Devletin sınırları Tunus'tan Hemedan'a, Yemen'den Malatya'ya kadar uzanıyordu. Yönetimde mutlak adaleti gözetti. Bütün ülke sathında Medreseden hastaneye, bayındırlık faaliyetlerini hızlandırdı.

Selahaddin üç yıl önce başkent Şam'dan ayrılıp hayatının en uzun seferine çıkmıştı. Aralıksız çarpışmış, azmi ve imanıyla Müslümanlara önderlik etmiş. Bir tek gün zırhını çıkarmamış kılıcını elinden bırakmamıştır. Tam üç yıl kuşatılan Akka Kalesi önlerinde işgalci Haçlılarla savaştıktan sonra sağ salim evine dönüyordu.

İslam Birliğinin kurucusu, Kudüs Fatihi selahaddin artık Şam'a, evine dönüyordu. Bütün esnaf çarşıdaki dükkanlarını kapatarak şehir dışına kadar koşup gönülden tezahürat yapıyordu. Müslümanlara böyle liyakatli bir hükümdar lütfettiği için Allaha şükrediyorlardı. Şam halkı Onu büyük kalabalığın ortasında evine kadar takip etti. Selahaddin Kudüs'te ne yaptıysa Şam'da eğitim ve sağlıktan, imar ve inşa faaliyetine kadar, İdari devlet hiyerarşisinde tayin ve atamalarla hayatı kolaylaştıran yeni düzenlemeler getirdi.

Bir tarihi diyalog

Şam havası sağlığına iyi gelmişti. İlim adamlarının huzurda bulunduğu halde sohbet ve müşavereleri başlattı. Sultan Selahaddin üzerine gelen Haçlıları eli boş memleketlerine gönderdikten sonra Divanda kardeşi Melik Adil ile oğlu Afdal Ali'yi karşısına alıp sormuştu:

"Şu anda Elhamdülillah, Haçlılarla ilgili bir tehlike yok. Trablus ve Antakya Prinkepsliği anlaşmayla vergiye bağlandılar. Orta doğu barış ve huzura kavuştu. Suriye ve Filistin rahat, fakat cihat fisebilillah devam ediyor. Nereye yönelsek Allah bize yardım ediyor. Şimdi söyleyin ne yapalım da alacağımız güvenlik tedbiri uzun ömürlü olsun!

Adil cevap verdi: "Mardin Artukluları ve Ahlat üzerine gidelim!"

Afdal Ali ise: "Konya Selçukluları üzerine gidersek Anadolu'yu Şam'a bağlayabiliriz. Haçlılar da zaten bu güzergahı tercih ettiler. Üstelik bölge çok zengin!"

Selahaddin hafifçe başını iki yana salladı ve açıklamasıyla Kardeşine ve oğluna tarihi bir ders veriyordu. "İkinizin de tekliflerinde isabet görmüyorum. Mardin, Ahlat ve Konya zaten Müslümanların elinde. Hedefimiz Bizans arazisi ve İstanbul olmalıdır. Cihat bunu gerektirir. Hadis-i Şerifi unutmayın: "Letuftahannel Konstantiniyye, feleni'mel emiru emiruhe valeni'mel ceyşu zelikel ceyş." Şimdi haber salın, Konya ve Artukoğullarından da asker hazırlansın, Konstantiniyye bizi bekliyor!"

Selahaddin, İstanbul seferinin fikri hazırlığı içindeyken, onu yatağa düşüren ateşli hastalığı 'Malarya' yeniden nüksetti. Oysa daha önce Dünya Tıp Merkezlerinden Harran'da altı ay kalmış ve tedavi görmüştü. Bir süre de Endülüslü Dr. İbni Maymun'un gözetiminde tedaviye çalışılmıştı. Bütün müdahale ve ihtimama rağmen Malarya yine tedaviye cevap vermiyordu. Hasta yatağında iki oğlu Zahir ve Ali'yi bir işaretle yanına çağırdı. Komutanların da işiteceği tonda tane tane konuştu:

Gençlere vasiyeti

"Size Allahtan korkmanızı ve takvaya sarılmanızı tavsiye ediyorum. Allahın emirlerine uymanızı ve uygulamanızı emrediyorum! Bu sizin dünya-ahiret kurtuluşunuzu sağlar. Sakın öfkenize ve duygularınıza kapılıp insanların kanına ve hukukuna beyhude yere girmeyin. Hakkı hukuku koruyun. Milletin halini sorun, kalplerini kazanın ve onlara yardımcı olun ve geçim ehli olun!"

Sunra oğlu Ali'ye döndü, "Oğlum, sana her iyiliğin başı olan Allah Korkusuyla donanmanı tavsiye ediyorum. Kurtuluş Allahın emirlerini yerine getirmekle mümkündür. Kanı gözyaşı gibi gör, dökülen kanın intikamı mutlaka alınır. Halkın refah ve mutluluğu için çalışın, çünkü Halk sana Allahın emanetidir. Kumandan ve emirlerini memnun et, gönüllerini kırma. Unutmayın benim bugünkü konumum iyi ve güzel davranışlarım neticesidir. Her insanın bir gün öleceğini aklından çıkarma. Kimseye karşı kin tutma. Unutma ki, Kin ile Din aynı yürekte barınmaz. Biri varsa diğeri yoktur. Herkesin hakkını gözet. Allah merhametlilerin en merhametlisidir. Allahın hukukuna karşı yapılan hatayı Allah tövbe sonucu affedebilir. Ama Kul Hakkı, kulları memnun etmedikçe kolay affolunmaz!"

Vefatı

Hastalığının onuncu gününde sırtına vakumlu şişe çektirdi, hacamat yaptırdı. Ateşi yükselmeye başlayınca, arkadaşı muhaddis ve Kudüs kadısı Şeddad'ı çağırdı. Sultan Selahaddin'in talimatı üzere, uzun bir kargının ucuna sandıktaki kefen bezini çıkarıp bağlayan Sancaktar, sokağa çıkıyor. Başkent Şam sokaklarını Perifer'den başlayıp şehir merkezine kadar bağırarak yürüyüşe başlıyor: -Ey İnsanlar, ey Ümmet-i Muhammed! Mısır, Suriye, Filistin, Yemen, El Cezire, Kuzey Sudan ve Kudüs fatihi Sultan Selahaddin dünyadan sadece bu kefeni götürüyor. İbret alın. Fani dünyaya aldanmayın!

4 Mart 1193 sabaha karşı, başucunda Kur'an-ı Kerim okuyacak birini istiyor. Arkadaşı Muhaddis Şeddad henüz okuduğu Yasin-i Şerif-i bitiremeden Selahaddin'in yüzü hafif bir tebessümle aydınlanıyor. Peş peşe Kelime-i Şehadet getirmeye başlıyor ve dünyaya sığmayan başı yana bükülüyor. Selahaddin artık Hakka yürümüştü. Acı haberi alan Şam halkı Sultan Selahaddin'in evi etrafında toplanmaya başladı. Teessürden ağlıyor, ruhuna hatimler indiriyor ve dua ediyorlardı.

O kendini dosta-düşmana kanıtlamış bir dünya lideriydi. Selahaddin adil bir halk önderiydi. İnsaf ehliydi, merhametliydi, üstün ahlak sahibiydi. Cesurdu, cömert ve kahramandı. İlim adamıydı. Dünya İslam Birliği İdeali ve inançları uğrunda savaşan, aydın ve ileri görüşlü bir devlet adamıydı. Bir asra yakın Filistin'i işgal eden Haçlıları Ortadoğu'dan çıkarmayı başardı. Otuz üç devleti birleştirerek Dünya İslam Birliğinin ilk nesnel örneğini tarihçilere gösterdi. Bugün muhtaç olduğumuz yeni Selahaddinleri iki milyar Müslüman hasretle bekliyor. Milletin ve tüm Ümmet-i Muhammed'in atası Sultan Selahaddini kendine örnek alan, onun izinde yürüyen ve azimle çalışan bütün atılımcı Müslüman gençliğe selam olsun!

Allahtan korkun takvaya sarılın

Sultan Selahaddin'in gençlere vasiyeti "Allahtan korkun ve takvaya sarılın. Bu sizin dünya ve ahiret kurtuluşunuzu sağlar. Sakın öfkenize kapılıp insanların kanına ve hukukuna beyhude yere girmeyin. Hakkı hukuku koruyun ve geçim ehli olun!"

Kin ile Din aynı yürekte barınmaz

Oğluna vasiyeti "Kurtuluş, Allahın emirlerini yerine getirmekle mümkündür. Her iyiliğin başı olan Allah Korkusuyla donan. Halkın refahı için çalış, çünkü halk Allahın emanetidir. Kimseye karşı da kin tutma. Unutma ki, Kin ile Din aynı yürekte barınmaz."