Yavuz Bülent Bakiler anlatıyor: Kifayetsiz idarecinin marifeti

Türkiye'de büyük güne 48 saatten az bir süre kaldı. Yavuz Bülent Bakiler, Cumhurbaşkanı'nın dış politikadaki yerini Ahmet Necdet Sezer örneği üzerinden net bir şekilde ifade ediyor.

Haber: Eda Erkuş

Türkiye, 14 Mayıs 2023 Pazar günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili seçimleri için sandık başına gidecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce ve Sinan Ogan Cumhurbaşkanı adayı olarak yarışacak. Seçimler için nefesler tutulurken, partiler ve cumhurbaşkanı adayları çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.

Avrupa ve ABD Kılıçdaroğlu'nu destekliyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uyguladığı bağımsız Türkiye politikası Batı tarafından sıkça eleştirilirken Kemal Kılıçdaroğlu'nun Batı lehine söylemleri Avrupa ve ABD tarafından destekleniyor.

Dolayısıyla Türkiye'nin kaderini etkileyecek seçimlerden galip çıkacak olan lider dış politikadaki Türkiye profili için büyük önem atfediyor.

Güçlü Türkiye imajının güçlü bir liderle sağlanabileceğine en güzel örneği Yavuz Bülent Bakiler, Ahmet Necdet Sezer'in ABD ziyareti üzerinden net bir şekilde ifade ediyor.

Yavuz Bülent Bakiler anlatıyor:

"(Kifayetsiz idarecinin marifeti)

Ahmet Necdet Sezer 4 Eylül 2000 tarihinde ABD'ye gitti.

Orada Birleşmiş Milletlere mensup 190 devlet başkanının katıldığı bir toplantıya davetliydi.

O toplantıda, Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan söz aldı.

Ve 189 devlet başkanının gözlerinin içine baka baka, tam bir saat konuştu.

O konuşmasında Koçaryan dedi ki:

'...Türkler 1915 yılında, Türkiye'de 1.5 milyon mazlum Ermeni'yi katlettiler.

Ermenilere karşı soykırım uyguladılar.'

Koçaryan'dan sonra, Ahmet Necdet'e söz verildi.

Bizim cumhurbaşkanımız çok vakur(!) bir şekilde yerinden kalktı. Çok vakur(!) adımlarla yürüdü, geldi. Çok vakur(!) bir şekilde kürsüye çıktı. Çok vakur(!) bir eda ile bir cümle söyledi, iki cümle değil;

'Bu meseleleri tarihçilere bırakmak gerekir!' dedi

Ve aynı vakur eda ile yerine oturdu.

Ahmet Necdet Sezer'in bu sessizliğinden sonra 22 devlet Ermenilerin soykırım iddiasını desteklediler,

Bize karşı oy kullandılar.

Bu meselede Cumhurbaşkanımızın konuşamaması o mesele hakkında bilgisi olmamasından kaynaklanıyor,

Bizim milletimizin suçlu olmasından değil.

O günlerde Nazilli'de benim bir konferansım vardı. Hemen o günlerde cereyan etmiş olan bu hadiseyi ortaya getirdim;

'Sayın Cumhurbaşkanı' dedim, 'Koçeryan tarihçi mi? O konuşuyor da siz neden konuşmuyorsunuz?

Lütfen yurtdışına bundan sonra çıktığınızda ilgililerle görüşün, onlardan 16 sayfalık bu meseleyle alakalı bilgi edinin. Ve gittiğiniz yerde susmayın.

Sizin susmanız sonucunda bakın 22 devlet bizim aleyhimizde oy kullanmaya başladı.'

Bunları söyledim ve Ahmed Necdet Sezer'i sevmediğimi de ifade ettim

Burada da söylüyorum,ben mecbur muyum Ahmed Necdet Sezer'i sevmeye?

Ama ben ona hakaret etmiyorum

Ceza kanunlarımıza göre suç teşkil eden bir cümle söylemiyorum Evet,sevmiyorum,bu da şahsi bir meseleden değil

Bizim devletimizin başını yabancılar önünde önümüze eğdiği için

O toplantıda bulunan bizim emniyet mensuplarımızdan çok değerli(!),kafası çok iyi çalışan(!),meselelerimizi çok iyi bilen(!) bir polisimiz zabıt tutmuş; "Yavuz Bülent burada Cumhurbaşkanına hakaret ediyor" diye

Mahkemeye verdiler, mahkeme., mahkeme..

Asil hâkimlerimiz beni on ay hapse mahkûm ettiler. Niye?

Cumhurbaşkanına dedim ki ben; "okuyun bu meseleyi, öğrenin, bilin. Türkiye'yi müşkül durumda bırakacak bir tavır içinde olmayın."

Ve mahkeme bunu hakaret kabul etti, beni on ay hapse mahkûm ettiler, beş yıl te'cil ettiler.