Yasin suresinin nüzul sebebi

Surelerin muhtevasını daha iyi anlayabilmek adına meallerinin yanında tefsirlerine de bakılması öneriliyor. Tefsirleri ile beraber de surenin hangi olay üzerine indiğini bilmek de önemli. Peki Yasin suresi hangi olay üzerine nazil olmuştur? Yasin suresi neden indirilmiştir? Yasin suresinin neden indirildiğine dair detaylı bilgiler haberimizde yer alıyor. İşte Yasin suresinin nüzul sebebi...

Surelerin muhtevasını daha iyi anlayabilmek adına meallerinin yanında tefsirlerine de bakılması öneriliyor. Tefsirleri ile beraber de surenin hangi olay üzerine indiğini bilmek de önemli. Peki Yasin suresi hangi olay üzerine nazil olmuştur? Yasin suresi neden indirilmiştir? Yasin suresinin neden indirildiğine dair detaylı bilgiler haberimizde yer alıyor. İşte Yasin suresinin nüzul sebebi...

YASİN SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?

Ebu Nuaym, Delâil kitabında İbni Abbas’dan şöyle rivayet ediyor: Rasulullah (s.a.) secdede Kur’an tilâvet ediyor, okurken de açıktan okuyor­du. Nihayet Kureyşli bazı kişiler ona eziyet etmek istediler. Onu engel-

lemek için ayağa kalktılar. Bir de ne görsünler elleri boyunlarına bağ-lanıverdi. Aniden gözleri kör olup hiçbir şeyi göremez oldular. Bunun üzer­ine Hazreti Peygamber (s.a.)’e gelip: Ya Muhammedi Allah adına ve aramızdaki akrabalık adına senden istirham ediyoruz, dediler. Peygam­berimiz (s.a.) de dua etti ve bu hal onlardan gitti. Bunun üzerine “Ya, sîn ve’1-Kur’ani’l-Hakim” suresinin ilk on ayeti nazil oldu. Ancak bu gruptan hiçbir kişi iman etmedi.

“Şüphesiz biz kâfirlerin boyunlarına…” ayetinin (8. ayet) nüzul sebebi ile ilgili olarak İbni Cerir et-Taberî, İkrime’den şöyle rivayet ediyor: Ebu Cehil, “Muhammed’i görürsem mutaka ona birşeyler yapacağım.” dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak “Şüphesiz biz (inkârda ısrar eden) kâfirlerin boyunlarına (çenelerine kadar dayanan) demir halkalar geçirdik…” mealin­deki 9. ayeti indirdi. Kavmi Ebu Cehü’e:

– İşte Muhammedi diyorlar. Ebu Cehil ise onu göremiyor ve:

– O nerede? O nerede? diyordu.

“Şüphesiz ölüleri biz diriltiriz…” ayetinin (12. ayet) nüzul sebebi ile ilgili olarak Tirmizî’nin “hasen”, Hakim’in de “sahih” kabul ettiği ve Ebu Said el-Hudrî’den rivayet ettiklerine göre, Selimeoğulları Medine’nin kenarında oturuyordu. Selimeoğulları mescidin yakınına taşınmak is­tediler. Bunun üzerine şu 12. ayet nazil oldu: “Şüphesiz ölüleri biz diriltiriz ve insanların dünyada yaptıklarını ve (öldükten sonra geride bıraktıkları) eserlerini biz kaydederiz.” Peygamberimiz (s.a.) de şöyle buyurdu: “Şüp­hesiz ki sizin adımlarınız yazılacaktır. Yerinizden taşınmayın.” Taberanî de İbni Abbas’dan benzerini rivayet etmektedir.

Abdurrezzak, Ebu Said el-Hudrî’den rivayet ediyor: Selimeoğulları Rasulullah (s.a.)’e evlerinin mescide uzaklığından şikayet ettiler. Bunu üzerine Cenab-ı Hak “Biz onların dünyada yaptıklarını ve arkada bıraktık­ları eserlerini kaydederiz.” ayetini indirdi. Peygamberimiz (s.a.) de: “Yer­lerinizden ayrılmayın. Adımlarınız yazılmaktadır.” buyurdu.

Hâkimin tahriç edip sahih dediği bir rivayette İbni Abbâs (r.a.) şöyle demiştir: Âs b. Vâil, Hz. Peygamber (s.a.)’e çürümüş bir kemik getirerek onu elinde ufaladı ve “Ey Muhammedi Bu kemik çürüdükten sonra dirilti­lecek mi?” dedi. Hz. Peygamber (s.a.) de “Evet. Allah onu diriltecek. Sonra seni öldürecek ve sonra seni de diriltecek, ardından da cehennem ateşine so­kacak.” buyurdu. Bu olay üzerine “İnsan bizim kendisini nasıl bir nutfeden yarattığımızı görmedi mi?” ayetinden itibaren surenin sonuna kadar olan ayetler nazil oldu.”

İbni Ebî Hatim de bu rivayeti Mücâhid, İkrime, Urve b. Zübeyr, Katâ-de ve Süddî’den aynı doğrultuda tahriç etmiştir. Ancak adı geçen müfessir-ler, mezkûr kişinin Übeyy b. Halef olduğunu söylemişlerdir. Ebû Hayyân’m da belirttiği gibi bu rivayet daha sahihtir. Zira İbni Vehb de İmam Mâ­likten böyle rivayet etmiştir.

Söz konusu kişi ve olay hangisi olursa olsun usul-i fıkıh uleması, sebe­bin hususi olmasına değil, lafzın umumi olmasına itibar edileceğini söyle­mişlerdir. Nitekim Yüce Allah’ın “Allah, kocası hakkında seninle tartışan … kadının sözünü işitti…” (Mücâdele, 58/1) kavl-i ilâhisinde de durum ay­nıdır. Bu ayet bir tek kadın hakkında nazil olmuştur, ancak bildirdiği hü­küm herkes için geçerlidir. Aynı şekilde Allah’ı veya hasrı inkâr eden bü­tün insanların durumu da yukarıdaki ayetin hükmüne girer. Zira sadedinde bulunduğumuz ayet-i kerime bunlara reddir; dolayısıyla bu ayetin hük­mü de umumi olur.