MANİSA'NIN Saruhanlı ilçesine bağlı Develi köyünde tuvaleti ve banyosu olmayan, zeytin ağaçlarının arasında tek odalı bir barakada oturan Ahmet Panpu, devletten aldığı yaşlılık maaşı ve civardaki köylülerin yardımlarıyla yaşamını sürdürdüğünü ve hala geçmişte yaşadıklarının izlerini kalbinde taşıdığını söyledi. Beyşehir ilçesine bağlı Eylikler köyünde 1964 yılında evlendiği Şerife Panpu ile mutlu bir hayat sürerken, 1965 yılında hayatının tamamen değiştiğini ifade eden Panpu, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Eşim bebeğimizi bekliyordu. Doğuma sayılı günler var, çalışmak için ben araziye gitmiştim. Eşim evde iken doğum sancısı başlıyor. O yıllarda köyde sağlık ocağı, doktor yok. Köyün yaşlı kadınları doğumu yaptırmak için eşimin başında toplanıyor. Hem eşim hem de çocuğum ölüyor. Ben haberi duyunca eve koştum. Manzarayı görünce aklımı oynattım. Birkaç ay divane gibi nerede akşam orada sabah ettim. Büyük acılar çektim. Eşimi doğum için hastaneye götüremediğime pişman oldum. Çok büyük vicdan azabı duydum."
Alyansını satıp yola çıktı
Panpu, kayıpların ardından bir süre kendini bilmeden yaşadığını, köyünde kalamayacağını anlayınca da elinde kalan tek değerli şey olan alyansını sattığını, hiç bilmediği yeni bir yere doğru yola çıktığını dile getirdi. Yerleştiği Develi köyünde çiftçilikle uğraşıp köy bekçiliği yaparak geçimini sağlamaya çalıştığını, bu süre boyunca hep eşinin ve çocuğunun yasını tuttuğunu ifade eden Panpu, "48 yıl önce ayrıldığım köyüme bir daha dönemedim, o acılarla bir kez daha yüzleşemedim. Bu acıların üstüne ikinci bir evliliği kaldıracak gücüm de yoktu. Yıllar böyle geldi, geçti. Ancak yüreğimdeki acı hala dinmedi" dedi.