Kudüs; Müslüman yurdu, İslam ümmetinin kanayan yarası. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed ( S.A.V. ) mirası, Hz. Ömer'in fethinden İngiliz işgaline kadar barış yurdu. Mübarek Mescid i Aksa'yı bünyesinde yaşatan şehirlerin gözbebeği.
İsrail'in 1948 den beridir işgali altındaki Kudüs, her gün başka bir zulme uyanmakta ve aşama aşama işgal büyümektedir. İslam beldelerinin orta yerinde çıban gibi büyüyen virüs gün geçmemektedir ki, başka bir zulme, haksızlığa ve hukuksuzluğa sebep olmasın. Derneğimizin yayınlamış olduğu Kudüs Raporunda da ayrıntılı şekilde ifade edildiği üzere işgal süreci devam etmekte ve tüm Uluslararası Hukuk normları yok sayılmaktadır.
1967 yılında Altı Gün savaşları sonrasında işgal edilen Kudüs, BM'nin 242 sayılı kararına ve İsrail'in de kabulüne rağmen işgal edilen topraklardan çekilme gerçekleşmemiş ve işgal alanları artırılmıştır. BM Güvenlik Konseyi, 20 Ağustos 1980'de 478 sayılı kararıyla Kudüs'ün statüsünü değiştiren her türlü eylem "geçersiz" ve yasadışı" olduğu ilan edilmiştir. Fakat İsrail, hiçbir anlaşmaya riayet etmediği gibi bu düzenlemeleri de dikkate almamaktadır.
İşgal altındaki toprakların gerçek sahibi Filistin halkına karşı hukuksuz uygulamalarında sınır tanımayan İşgalci İsrail, aynı zamanda tüm İslam alemince kutsal ve mübarek kabul edilen Mescid i Aksa'nın da hürmetine saygısızlık etmekte beis görmemektedir.
Mescid-i Aksa, 1967 savaşı öncesinde tamamen Ürdün yönetiminde iken 1967 savaşında Ürdün'ün geri çekilmesi sonrasında Batı Şeria ve Kudüs'ün tamamı ile birlikte Mescid i Aksa'da İsrail'in işgali altına girmiştir. Her ne kadar dini yapılar, vakıflar ve Mescid-i Aksa şu ana kadar Ürdün'ün vakıflar bakanlığına tabi olmakta ve yönetimsel olarak Ürdün Vakıflar Bakanlığınca korunmakta ise de İşgalci İsrail, Ürdün Vakıflar Bakanlığı ve Mescid-i Aksa muhafızlarını yok olarak addetmektedir. Mescid-i Aksa'nın ihtiyaçlarının giderilmesi ve özellikle korunmasına izin verilmemektedir. Maalesef Ürdün Yönetimi de bu hususta aktif bir insiyatif almaktan imtina etmektedir. Bütün Müslümanlara ait bir mescidi idare etmekle yükümlü Ürdün yönetimi, İsrail'in taciz ve haksızlıklarına göz yummaktadır.
Bilindiği üzere İsrail, Mescid i Aksa'nın yıkılmasını ve yerine Süleyman Mabedini inşa etmeyi bir idea olarak savunmakta ve her siyonistin en temel amacı olması için gayret göstermektedir. Bu halde yönetimsel olarak zaaf gösterilmesi ve korunabilmesi adına insiyatif alınmaması nedeni ile ileride Mübarek ve Harem olarak kabul ettiğimiz Mescidimizin yıkılması tüm ümmetin vebalidir.
Son zamanlarda başka bir hukuksuzluk ve saygısızlık eylemi gözlemlenmektedir. Yahudi İşgalciler, İslami Vakıflar Dairesinin onayı olmaksızın İsrail polisi eşliğinde Mescid i Aksa'nın avlusuna girmekte ve mahrem alanda serbestçe dolaşmaktadırlar. Sadece Ağustos 2016 ayı içerisinde 1.898 yahudi işgalcinin ( yerleşimci ) izin ve onay olmaksızın Mescid i Aksa'ya girdikleri ifade edilmektedir. Bu sayı ortalama hergün yaklaşık 60 işgalciye tekabül etmektedir. Özellikle Radikal Yahudilerin son zamanlardaki Mescid i Aksa'ya baskın düzenleme talepleri de gözönüne alındığında 47 yıl önce 21 Ağustos 1969 da yaşandığı üzere Mescid i Aksanın yıkılması ya da yakılması planlandığı şüphesi gözardı edilemez. Bu durum aynı zamanda Filistin halkı ile yerleşimciler arasındaki gerginliği artırmakta ve şiddet olaylarına sebep olmaktadır.
İbadet ve İbadethane hakkı savaş hukukunda dahi korunması gereken en temel insan hakkıdır. Her din açısından ibadethane kutsal ve özel kabul edilmekte ve ibadethanenin saygınlığını zedeleyecek eylemler hukuk kuralları ile yasaklanmaktadır. İslam inancına göre Mahrem kabul edilen mescitlere ise Müslüman olmayanların girişi men edilmiştir. Mescid-i Haram ve Mescid i Nebevi'ye Müslüman olmayanların girişine izin verilmediği gibi 3. mahrem mescidimiz olan Mescid-i Aksa'ya da Müslüman olmayanların girişleri yasaklanmaktadır. Bu halde her kim olur ise olsun bu yasağa riayet etmeli ve dini ibadet alanlarına gerekli özen ve hassasiyet gösterilmelidir. Bu özen yükümlülüğüne, İşgalci İsrail dahi uyması gerekmektedir. Uluslararası bir hukuk kuralına uymamanın ortaya çıkaracağı sorunlardan daha ziyade bir tehlike mevzudur. 68 yıldır devam eden işgal nedeni ile tüm Müslümanlarca düşman olarak kabul edilmek yanında Mahrem beldemizin bir taşına gelecek zarar halinde o toprakların İsrail'in sonunu hazırlayacağı mutlaktır. Dolayısı ile İşgalci İsrail'in hadde ve hukuka riayet etmesini ve şu ana kadar devam ettirdiği tacizlerine son vermesini bir İnsan Hakları Derneği olarak bekliyor ve uyarıyoruz.
Yeryüzü Adalet Ve İnsan Hakları Derneği