Vatansız şehzade Cem Sultan

Şükrü Kahraman

sukrukahraman90@hotmail.com

Fatih Sultan Mehmet'in, Şehzade Beyazıt, Şehzade Mustafa ve Şehzade Cem olmak üzere üç oğlu vardı. Mustafa, Fatih hayattayken 24 yaşında vefat etmişti. Kim derdi ki Şehzade Beyazıt ve Şehzade Cem Osmanlı tahtı için kavgaya tutuşacaktı ?

İstanbul'u fethederek çağ kapatıp çağ açan padişah Fatih Sultan Mehmet Han'ın üç oğlu vardı. Şehzade Beyazıt, Şehzade Mustafa ve Şehzade Cem'di. Bunlardan Mustafa, Fatih hayattayken 24 yaşında vefat etmişti. Fatih'in geride iki oğlu kalmıştı. Bunlardan Şehzade Beyazıt babasının şehzadelik yıllarında 1448 yılında doğmuştu. Şehzade Cem ise İstanbul'un fethinin altıncı yılında 1459 yılında dünyaya gelmişti. Kim derdi ki ilerde bu iki şehzade Osmanlı tahtı için kavgaya tutuşacak ve savaş edecekler.

Cem dokuz yaşına geldiğinde Kastamonu sancak beyliğine 15 yaşına geldiğinde ise Karaman sancak beyliğine atandı. Ağabeyi Beyazıt ise 9 yaşında Amasya sancak beyliğinde görevlendirilmişti. Sancakların başkente uzaklığı yakınlığı önemliydi bir başka deyişle tahta uzaklığı ve yakınlığı ile ilgiliydi. Tahta davet haberi ulaştığında başkente yakın olan şahzadenin şansı daha fazla oluyordu.

1481 yılında Fatih Gebze'de sefer hazırlığındayken ölmüştü. İki şehzadeye de haber gönderilmişti. Fakat başkente Beyazid daha önce varmıştı. Hem Amasya'nın İstanbul'a yakın olması hem Cem'e haberin geç gitmesi buna sebep gösterilebilir. Şehzade Cem İstanbul'a yaklaştığı sırada ağabeyinin tahta oturduğu haberini almıştı. İsyan alternatifini deneme şansından başka bişey kalmamıştı.

Bunun üzerine kendisini destekleyenler, 'Saltanat senin hakkındı, tahta sen geçmeliydin, ağabeyin saltanatı gasp etti' telkinlerinde bulunarak onu isyana teşvik ettiler. Nitekim Cem, birkaç kere isyan teşebbüsünde bulundu. Bir seferinde Bursa'yı eline geçirdi ve 18 gün padişahlık yaptı. Bursa halkı da Cem Sultan'ı kabul etti. Bu kısa müddet içerisinde adına para bastırdığı, şehirde hutbelerin onun adına okunduğu biliniyor. Ve bu eski payitahttan ağabeyine bir mektup gönderip 'Anadolu benim olsun, Rumeli senin' teklifinde bulundu. Devletin topraklarını bölüşelim diyordu.

Cem Sultan'ın devletin topraklarını bölüşme teklifi, aslında eski Türk-Moğol geleneğinin bir uzantısıydı. Eski Türkler ve Moğollar, Han'ın sağlığında toprakları çocuklarına bölüştürürlerdi. Buna ülüş sistemi adı verilir. Osmanlı sistemi ise bölüşme ilkesini tamamen ortadan kaldırmıştı. II. Bayezid, Cem'e yazdığı cevapta 'La erhame beyne'l-mülu00fbk', yani 'hükümdarlar arasında akrabalık olmaz', dedi. Ona göre padişah, akrabası olmayan soyut bir kişiliktir. Halil İnalcık'ın dediği gibi, Fatih'ten sonra Osmanlı'nın artık soyut bir devlet kavramına geçmekte olduğunu görüyoruz. Padişah artık gerçek bir kişi değil, tüzel bir kişidir. Onun kardeş, baba, dede, yeğen veya amcanın ötesinde soyut bir tip haline geldiğini görürüz.

Bayezid, harekete geçerek 20 Haziran günü Cem'in ordusunu yendi. Yenik, yaralı ve bitkin Cem, Memluklar'a sığındı. 25 Ağustos'ta Kahire'de törenle karşılandı. Buradan ağabeyiyle uzlaşma yolları aradı. Bayezid, hükümdarlık emelinden vazgeçerse, bir milyon akçe göndereceğini bildirdiyse de buna yanaşmadı ve hacca gitti. Dönüşünde şansını bir daha denedi. Ankara'ya kadar ilerledi ama Bayezid'in harekete geçtiğini öğrenince geri çekildi. Sultan Bayezid'in Kudüs'e oturması önerisini de kabul etmeyerek kendisine bağımsız bir bölge verilmesinde diretti. Karamanoğulları Beyi Kasım'a kanarak Rumeli'ne geçmek düşüncesini benimsedi. Bunun için, 18 Temmuz 1482'de Anamur açıklarında şövalyelerin bir gemisine binerek Rodos'a hareket etti. Şövalyelerin başı Pierre d'Aubusson kendisini bir hükümdar gibi karşıladı ama artık o, Hıristiyan dünyasının çok değerli tutsağıydı. d'Aubusson, bu değerli tutsağı sürekli Rodos'ta tutamayacağından 2 Eylül 1482'de Fransa'ya gönderdi. Keşifler, Rönesans ve Reform çalkantılarıyla yeni bir çağa girmekte olan Avrupa'nın kucağına düşen Fatih'in oğlu, Müslüman ve muzaffer Osmanlı'ya karşı gerçekten değerli bir kozdu. Cem bu pahalı varlığının yanı sıra, romantik kişiliği, kültürü ve serüvenleriyle de Batı'nın ilgisini çekmeye başladı. Avrupa'daki veba salgını ve her an kaçırılma korkusu yüzünden, şövalyeler onu kent kent gezdirmek zorunda kaldı. Batı edebiyatında Zizimi adıyla çeşitli eserlere konu olan Cem'in Osmanlı divan edebiyatında da önemli yeri vardır.1495'de öldü.

Cem Sultan mavi gözlü, uzun kirpikli, çoğunlukla sola doğru büktüğü dudakları kalınca, babası gibi doğan burunlu, kulakları ve çenesi küçük, hafifçe şişman uzun boylu, sağlam yapılı, çok güçlü kuvvetli, ata binmekte ve silah kullanmakta mahir, iyi derecede yüzme bilen çok sevimli ve gayet yakışıklı bir gençti.

Cem dört yaşına kadar sarayda tahsis edilen mürebbiler arasında büyüdü. Kastamonu sancak beyliğinde iken bir yandan devrin alimlerinden farsça ve Arapça dersler alıyor bir yandan da Candaroğullarına başkentlik yapmış ilim irfan yuvası Kastamonu'nun manevi atmosferinden istifade ediyordu. Diğer taraftan, Cem'in Konya'da Lalası Gedik Ahmet Paşa, hocası Mevlana Turabi idi. Bunlardan başka yanında, Hatibzade Nasuh Bey, Frenk Süleyman Bey, Celal Bey, şair Şahidi ve o devirde ilim sanat idare gibi alanlarda şöhret yapmış isimler bulunuyor idi.