Arıca, yaptığı açıklamada, beslenmenin, insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli miktarlarda alıp vücudunda kullanması olduğunu söyledi.
Sağlıklı bir beslenme için günlük alınması gereken kalorinin yüzde 30'unu yağların oluşturması gerektiğini vurgulayan Arıca, "Beslenmeyle vücudumuza aldığımız yağ asitleri, hormonlarımızın yapımında kullanılıyor. Fazlası da depolanıyor. Doymamış yağ asitleri zeytinyağı, fındık, ceviz ve fıstık yağlarında, doymuş yağ asitleri ise süt ve süt ürünleri, ette bulunuyor. En tehlikeli yağ ise trans yağ olarak dikkat çekiyor." diye konuştu.
Arıca, trans yağın, bir çeşit doymamış yağ asidi olduğunu ifade ederek, bu tür yağların doğal yolla oluşan ve endüstriyel trans yağlar olmak üzere iki çeşidi olduğunu aktardı.
Doğal yolla oluşan trans yağ asitlerinin inek, koyun gibi geviş getiren hayvanların bağırsaklarındaki bakteriler tarafından oluşturulduğunu anlatan Arıca, şöyle devam etti:
"Doğal trans yağlar, hayvansal kaynaklı süt, peynir ve tereyağı gibi ürünlerde yüzde 6 oranında bulunur. Endüstriyel olarak üretilen katı yağlarda trans yağ oranı yüzde 60'tır. Trans yağlar ise bitkisel sıvı yağların ısıtılarak hidrojenlenmesi ile oluşur ve margarin gibi endüstriyel katı yağlarda daha yüksek oranda bulunur. Özellikle fabrikasyon olarak üretilen çikolata, gofret, krema, bisküvi, cips, pastane ürünleri ve fast food tarzı besinlerde yüksek oranda trans yağ bulunmaktadır.
21. yüzyılda dünyadaki ölümlerin yüzde 71'inin sebebi sağlıksız beslenme, sedanter yaşam ve tütün kullanımının neden olduğu kronik hastalıklardır. Obezite, şeker hastalığı, koroner kalp hastalıkları ve bağırsak kanseri gibi hastalıklar günümüzde çok daha genç yaşlarda başlamaktadır. Trans yağların fazla miktarda tüketimi de kalp ve beyin damarlarında tıkanıklığa neden olan kolesterol plaklarının oluşumuna, bağırsak ve meme kanserlerinin artışına sebep oluyor."
Arıca, bu hastalıklara bağlı olarak erken yaşta ölümlerin daha sık görülmesi nedeniyle gıda ürünlerinde trans yağ oranının yüzde 1'in altına düşürülmesine ilişkin Avrupa'da ve Türkiye'de yasal düzenlemeler yapıldığını söyledi.
"Trans yağ oranı hala çok yüksek"
Doç. Dr. Seçil Günher Arıca, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen "Türkiye Sağlık Beslenme ve Hareketli Hayat Programı" kapsamında yeni düzenlemeler yapılarak, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın çalışmalarıyla margarinlerin palm ve soya yağından zengin üretilmesi ve trans yağ içeriğinin yüzde 1'in altına düşürülmesinin sağlandığını söyledi.
Endüstriyel yağların kullanıldığı bisküvi, cips, gofret, çikolata, krema ve pastane ürünleri ile fast food gibi kızartılmış hazır yiyeceklerde kıvam ve tat arttırıcı olarak kullanılan trans yağ oranının hala çok yüksek olduğunu vurgulayan Arıca, evlerde bitkisel sıvı yağların kızartmalarda tekrar tekrar kullanımının ve yanık yağların da sağlığa zararlı olduğunu ifade etti.
Arıca, sağlıklı yağ tüketimi için şu önerileri sıraladı:
"Kızartmalardan mümkün olduğunca kaçının. Pişirme yöntemi olarak buğulama ve fırında pişirmeyi tercih edin. Kızartma yapacaksanız zeytin yağı veya katı yağ gibi ısıya dayanıksız yağların yerine ısıya dayanıklı ayçiçeği yağı kullanın. Hazır gıdalardan ve fast food tarzı beslenmeden uzak durun. Zeytin yağını salatalarda kullanın. Mutfağınızda endüstriyel yağları kullanmayın. Kavrulmuş çerez ve cips mümkün olduğunca az tüketin. Kızartma yiyecekseniz yanında bol miktarda yeşil yapraklı salata tüketin. Katı yağ tüketecekseniz sınırlı miktarda ve hayvansal yağları tercih edin. Margarin tüketecekseniz, sınırlı miktarda ve üzerinde 'trans yağ yoktur' ibaresi olanları tüketin."
Fast Food tüketimin zararları!
Fast-food, Amerika'da başlayan ve hızla tüm dünyaya yayılan, özellikle çocuklar ve gençler arasında oldukça yaygın olarak tüketilen hızlı tüketim ürünleridir.
Günümüzde hayatın yoğun temposuna yetişebilmek adına, kolay beslenme olarak tercih edilen Fast-food'un önüne geçmek gerçekten zor. Özellikle çalışan kesim için gün içerisindeki koşuşturmalar, yetiştirilmesi gereken işler nedeniyle evde yemek hazırlamak için çok vakit olmadığından dolayı hazır yiyecekler iyi bir alternatif olarak görülüyor. Elbette ki bu durum hem ebeveynler hem de çocuklar için yetersiz ve dengesiz beslenme ile birlikte ciddi sağlık sorunlarına da yol açıyor.
Fast-food yiyecekler enerji ve bazı besin öğeleri yönünden dengeli olmaması nedeniyle uzun dönemde sağlık problemlerine neden olabilmektedir. Bu ürünlerin sodyum, kolesterol ve özellikle doymuş yağ miktarı, diğer besin öğelerine göre oldukça fazladır. Bu durum başta kroner kalp hastalıkları ve kanser olmak üzere, birçok kronik hastalık için risk faktörüdür.
Fast-food olarak tüketilen besinler, A ve C vitamini ile kalsiyum yönünden yetersiz olup posa içeriği de düşüktür. Bu vitaminlerin düşük düzeyde alınımı, bağışıklık sistemi yetersizliğine, kalp-damar hastalıkları ve katarakt riskinin artmasına yol açmaktadır. Özellikle büyüme çağında kalsiyumun yetersiz alınımı, büyümeyi olumsuz etkilemektedir. Düşük posalı beslenme ise bağırsak kanseri riskini artırmaktadır.
Yine fast food ürünleri yüksek miktarda sodyum içerdiği için, yüksek kan basıncının oluşmasına neden olmakta ve mide kanseri riskini artırmaktadır.
Dürüm ve döner gibi yiyeceklerin de fast-food olduğunu unutmayın
Yüksek düzeyde şeker ve yağ içermesi nedeniyle özellikle ilkokul çağındaki çocuklar için kilo problemi, hatta uzun süre tüketim sonucu obeziteye neden olmaktadır. Özellikle kantinlerde satılan hamburger tarzı yiyecekler çocuklarda obeziteye zemin hazırlamaktadır ve bel, karın ve bacak bölgelerinde aşırı yağ birikmesine neden olur.
Ayrıca fast-food gıdaların içerisindeki yoğun korucuyu maddeler, renklendiriciler ve diğer kimyasallar vücut gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.
Hem sağlıklı ev yemekleri varken fast-food yemek neden?