​Uzaktan Eğitim Tartışmalarında süreç nasıl oluştu?

ÖGESEN Genel Başkanı Dr. Vahdet ÖZKOÇAK Milat Gazetesi'ne özel açıklamalarda bulundu..

4 Eylül'de YÖK, Sağlık Bakanlığı önerisi ile derslerin mümkün olduğunca uzaktan olması gerekliliğini Üniversitelere "ivedi" ibaresi ile bildirdi.

28 Eylül’de de karar tekrar onandı ve açıklama yapıldı.

Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), üniversitelerin açılması konusunda, “Sağlık Bakanlığı’nın tavsiye karanının üniversitelerine bildirilmesinden sonra bu konu tekrar gündeme gelmemiştir" açıklamasını yaptı. Sosyal medyada; Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Yekta SARAÇ’ ın, “Covid-19 tedbirleri kapsamında alınması gereken önlemlerin yerine getirilmesi sonrasında üniversitelerimizin açılmasına karar verilmiştir. Üniversitelerimiz 1 Ekim sonrası için akademik takvimlerini yüz yüze eğitime uygun şekilde hazırlayabilirler” şeklinde bir beyan verdiğine dair paylaşımların yapılması sonrasında bazı gazeteci arkadaşlarımız bu açıklamanın doğruluğunu teyit etmek istemişlerdir. Yetkililer tarafından, Prof. Dr. M. A. Yekta SARAÇ’ ın bu tür bir açıklamada bulunmadığı bildirilmiştir.

10 Ekim’de YÖK üniversite kampüslerindeki Covid-19 tedbirlerine yönelik hijyen kriterlerini belirledi. YÖK ve TSE iş birliğiyle hazırlanan kılavuzda, akademik-idari personel ile öğrencileri korumaya yönelik tedbirler, hijyen ve temizlik uygulamaları ve enfeksiyon kontrol önlemlerine yer verildi.

14 Ekim’de Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA, üniversitelerin açılması konusunda yaptığı açıklamalarda, “Önümüzdeki 2-3 haftanın durumu değerlendirmek için önemli olduğunu düşünüyorum. Bilim Kurulu’nun da görüşü bu yönde oldu.” ifadelerini kullanmıştır.

15 Ekim’de Akademik Açılış’ ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN; ''En kısa sürede yüz yüze eğitimi başlatmayı hedefliyoruz. Uzaktan eğitim tecrübesi önemli ama örgün eğitimin yerini tutamayacağı açıktır'' dedi. Ardından aynı akşam Erdoğan basına kapalı toplantıda YÖK Üyelerini kabul etti.

16 Ekim’de basın açıklamasında Sağlık Bakanı Fahrettin KOCA; “Önümüzdeki dönemde yüz yüze eğitime geçmekten yanayız. Salgının seyrini görerek bu doğrultuda kademelendirmenin nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili Bilim Kurulu'nun değerlendirmesi olacak. Sanırım gelecek hafta Bilim Kurulu'nda bu konu gündeme gelmiş olacak.” demişti.

28 Ekim’de Bilim Kurulu ilk kez İstanbul’da toplandı ancak yüz yüze eğitim ile ilgili bir açıklama veya olası takvim planlaması gelmedi.

Dün yapılan kabine toplantısı sonrası da beklenen açıklama gelmedi ve ileri tarihte MEB’e bağlı okullar için karar alınacağı ve bu kararın alınmasında da salgın verilerinin önceleneceği aktarıldı.

Gelelim gençlerin ve ders verecek olan Akademisyenlerin isteklerine, görüşlerine ve tartıştıkları konulara. Kısa sorularla durumu özetlemeye çalışayım.

Öncelikle hanımların gün toplantılarında bir araya gelmeleri önlenmezken, yeme içme ve eğlence mekânları faaliyetlerini sürdürürken, şehirlerarası seyahat kısıtlanmamışken ve aileler-akrabalar birbirleri ile hiçbir kısıtlama olmaksızın görüşebiliyorken mevsimsel grip dönemi başlamadan neden bir karar alınmadığı konusu açıklanmaya muhtaç bir sorunsaldır?

Öğrenciler bulundukları şehirlerde sosyalleşmiyorlar mı? Hepsi evlerinde ve izole mi?

Yaz aylarında fakülteler açık kalabilir eğitim-öğretim dönemi üç hatta dörde çıkarabilirdi. Yaz ayları maalesef kullanılamadı. Bu senaryo neden gerçekleştirilemedi?

Sürekli uyarılarda bulundum. Yerli ve Milli bir yazılım MEB’de olduğu gibi dinamik süreç için sürekli açıklamalarda bulundum. Yetki Devri adı altında belirsizlik oluştu. Yükseköğretim Kurulu dinamik süreci yönetirken neden geride kaldı veya Yetki Devri ile her kurumun kendi kararını almasını bekledi?

Uzaktan Eğitim, Yüz Yüze Eğitime göre daha zor ve zahmetli iken Akademisyenlerin görüşleri alındı mı? Özellikle bazı alanlarda yüz yüze eğitimin yapılması elzemken neden toptancı yaklaşıma gidildi?

Dünya örnekleri incelendi mi? Süreç dinamik derken yetkililer Yükseköğretimde pasif mi kaldı?

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları elbette durduk yere değildi. Hele ki “Eğitimde Reform” gibi iddialı bir söylemi barındıran bu konuşmada mevzu bahis yaklaşımı sergilemesi rastlantı olamazdı. Peki açıklama sonrası neden gerekli adımlar atılmadı?

Gelelim endişelere.

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eğitim bu salgından çok büyük ölçüde etkilendi ve önlem olarak bütün okullar kapatıldı. Bilindiği gibi üniversitelerde de durum farklı değildi. Önceki dönemde ilk üç hafta eğitim yapıldıktan sonra apar topar uzaktan eğitime geçilmek zorunda kalındı. Türlü zorlukların yaşandığı bu süreçte en önemli eksiklikler maalesef teknolojik altyapı ve ders içeriklerine hatta derslere erişim noktasındaydı. Çünkü teknolojiye erişim uzaktan eğitimin olmazsa olmazıdır.

Öğrenciler de Akademisyenler de ikiye bölünmüş durumdadır. Öğrenciler ders yapamadıklarını, imkânsızlıklarını dile getirirken normal hayatta da dışarıda olduklarını kendilerini en az ilk ve ortaokul öğrencileri gibi koruyabileceklerini aktarıyor. Bazen de yüz yüze eğitim istemeyenlerin, uzaktan eğitim ile yüksek not elde ettiklerini, daha rahat sınıf geçtiklerini iddia ederek tartışıyorlar. Diğer grup ise evden sıkılan ve ailelerinden uzak kalmak isteyen gençlerin yüz yüze eğitime geçmek istediklerini, genelde sorunsuz giden bir uzaktan eğitim sürecinde yurtta kalmanın ve okula gidiş gelişin büyük risk oluşturacağını savunuyor. Kısaca iki tarafta kendince haklı. Argümanlarını da savunurken maalesef bazen üslupları onlara yakışmayacak şekilde değişebiliyor.

Akademisyenlerimizin bazıları sistemsel sorunlardan şikâyet etse de geneli benim gibi bahar dönemi ile birlikte yüz yüze eğitimin başlaması taraftarı. Özellikle salgının bulaş riskinin mevsimsel grip ile arttığı bu dönemde haksız da sayılmazlar elbette.

Öğrenciler ve Akademisyenler kendi aralarında da tartışıyorken karar vericilerin de dikkatli olması gerekir. Yaz aylarından bu yana sürekli vurguladığım ve önerdiğim maddeler hayata geçirilseydi bu tartışmalar da yaşanmayabilirdi.

Gelelim 38.523 kişinin katıldığı ankete. Yapılan ankete katılım oranı ve istekler de gösteriyor ki hemen açılmalı ve bahar dönemi açılmalı diyenlerin oranı %65. Bu oran Ekim ayı başında hazırlıkların tamamlanması halinde ekim ayının en geç son haftası yüz yüze eğitime geçilebilecekti. Ben de bahar dönemi açılması taraftarıyım ancak alınan tedbirler ve kısıtlamalar ile şehirlerarası hareketlilik, mevsimsel grip döneminden önce tamamlanabilir miydi?

Kısaca yüz yüze eğitime başlama tarihi bir bilinmeze dönüştü. Yapılan açıklamalar ve atılan adımlar gösterdi ki bu konuda bir fikir birliği yok. Alt yapı yetersizliği, bazı öğrencilerin teknolojik aygıtlara ve internete kolay erişememesi büyük sorun oldu. Üniversitelerin bazıları da maalesef sınıfta kaldı. Yaz ayları boşa geçti ve eğitimde bir dönem daha kaybedilmesi korkusu hâkim. Unutmayalım bir dönem bir yıla bedel ve bazı alanlarda topluma yansıması olumsuz olabilir.