Uluslararası çaresizlik: Gazze soykırımı

Gazze'de, masum siviller sistematik bir şekilde hedef alınırken yakılıp yıkılan sokaklar kan gölüne dönmeye devam ediyor. Gazze, dünyanın seyirci kaldığı bir soykırım sahnesine dönüştü. BM Gazze'de çökerken uluslararası hukuk da İsrail'in soykırımını engelleyemedi.

GÜRKAN DEMİR

Her gün masum insanların sistematik bir şekilde hedef alındığı, yerle bir edilen evlerin, yıkılan hastanelerin, kan gölüne çevrilen sokakların bulunduğu Gazze, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı bir soykırım sahnesine dönüştü. Ne Birleşmiş Milletler ne de uluslararası hukuk İsrail’in soykırımını engelleyemedi. Gazze’de yaşanan katliam, Birleşmiş Milletlerin çöküşünün en net görüntüsünü sunuyor.

İsrail’in gerçekleştirdiği uluslararası hukuk ihlallerine yakından bakalım. İşte her fırsatta demokrasi, insan hakları, evrensel değerler, özgürlük ve barış nidaları atan Batılı ülkelerin, tüm değerleri yok eden aşağılık Netanyahu hükümetinin yaptıklarını nasıl göz ardı ettiğini birlikte görelim.

LAHEY SÖZLEŞMESİ

Uluslararası hukukun temel anlaşmalarından birisi sayılan Lahey Sözleşmesine göre sivil yerleşim yerlerinin hedef alınması (madde 25) ve dini mekanların bombalanması (madde 4) kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Gelin görün ki İsrail saldırıları sonucu en az 16 bin 589 çocuk, 10 bin 980 kadın olmak üzere 40 binin üzerinde Filistinli hayatını kaybetti. Ayrıca İsrail füzeleri sivillerin sığındığı camiler başta olmak üzere Hristiyanların kutsal mabedi olan Kiliseleri de vurarak içindeki masum insanları öldürdü. Hristiyan dünyasının ekseriyeti ise bu durumu görmemezlikten gelmeye devam ediyor.

CENEVRE SÖZLEŞMESİ

Uluslararası hukukun bir diğer önemli anlaşması ise Cenevre Sözleşmesidir. Bu sözleşmeye göre hastanelerin vurulması (madde 4/18), zorla göç ettirilme (madde 4/49), tıbbi ve gıda yardımlarının engellenmesi (madde 23), toplu cezalandırma (madde 4/33), mültecilerin hedef alınması (Ek:1) yasaklanmıştır. İsrail ise tüm dünyanın gözü önünde hastaneleri bombalayıp kadın, çocuk, yaşlı demeden yüzlerce insanı katletti. İsrail önce “Gazze’nin güneyine gidin, orası güvenli” dedi, ardından ise güneye kaçmak zorunda kalan sivilleri yolda katletti. Gazze’deki hastanelerde jeneratör bittiği için hastalar hayatlarını kaybederken; açlık ve susuzluktan çocuklar uyuyamazken; temiz su olmadığı için salgın hastalıklar kol gezerken İsrail, BM yardımlarının Gazze’ye girişine engel oldu. Hem de BM tırlarında Hamas’a silah gönderilebilir gibi skandal bir iddia ortaya atarak.

YASAKLI SİLAHLAR

BM tarafından onaylanan ve savaşlarda temel sayılan BM Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesine göre yasaklı silahların kullanımı uluslararası hukukun net bir ihlali sayılmıştır. Katil İsrail ise sivil yerleşim alanlarının yakınında bile kullanımı yasak olan Fosfor bombası, Gazze’deki sivillerin üzerinde defalarca kullanıldı. Fosfor bombası bir kere havada patladığında artık geri dönülemez bir etki oluşturuyor. Rüzgarla taşınan gaz, insanın ciğerlerine çekildiği andan itibaren yakmaya başlıyor. Bu yanma iç organları kül edene kadar devam edebiliyor. Bu bombanın kurbanı olan kişiler her nefeste iç organlarının yanmasıyla acı bir şekilde can veriyor. İşte katil İsrail bu bombayı Gazze’de defalarca kullandı. Hem de kadın ve çocukların yaşadığı sokak aralarında.

SOYKIRIM SÖZLEŞMESİ

1948 yılında BM’de imzalanan anlaşmaya göre ulusal, etnik veya dinsel grupların kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması için işlenen saldırılar tamamen yasaklanmıştır. Anlaşmanın imzalanmasından hemen önce Yahudiler, Nazi Almanyası tarafından kamplarda toplatılmış, gaz odalarında yakılmış, kurşuna dizilmiş ve soykırıma uğramıştır. İronik bir şekilde o dönemin soykırım mağduru olan Yahudiler, bugün Gazze’de acımasız bir soykırımı tüm şiddetiyle sürdürmeye devam ediyor.

İNSANİ YARDIM ÇALIŞANLARI VE GAZETECİLER

Bir diğer önemli uluslararası hukuk kuralı ise gazetecilerin ve insani yardım çalışanlarının dokunulmazlığı konusudur. İsrail, soykırımın başından beri 287 insani yardım gönüllüsünü, 207 UNRWA çalışanını katletti. İsrail saldırıları ile hayatını kaybeden gazeteci sayısı ise 171. Ayrıca tutuklanan, yaralanan, ailesine saldırıların, evleri bombalanan onlarca insani yardım çalışanı ve gazeteci bulunuyor.

ALENİ SOYKIRIM

Peki İsrail bu gücü ve cesareti nereden alıyor? Barışı koruması için kurulan BM artık 5 devletin çıkarları dışında hiçbir şeyi koruyamayacak duruma geldi. Dolayısıyla uluslararası hukuk diye bir gerçeklik artık kalmadı. Bu nedenle İsrail, tüm yasaklara rağmen masum insanları katlederken aynı zamanda Batılı devletler tarafından desteklenmeye devam edebiliyor. Gazze’de barış olmalı diyen ABD, bir cümle sonra İsrail’e gönderdiği tonlarca bomba ile övünebiliyor. Irak, Afganistan, Libya gibi ülkeleri işgal eden ABD ve yardakçıları, bu ülkeleri işgal etmelerini meşrulaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bugün ise İsrail, aleni şekilde soykırım gerçekleştiriyor ve bunu saklama gereği bile duymuyor.

KATİL ALKIŞLANDI

ABD, her defasında İsrail’i koruma refleksiyle, uluslararası toplumun Gazze’de yaşanan zulme dur demesine engel oluyor. Bu durum sadece İsrail’i cesaretlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda küresel barışa da ciddi zarar veriyor. Üstelik ABD, tüm bu yaşananlar sanki meşru ve doğruymuş gibi katil Netanyahu’yu Amerikan Senatosu’na çağırıp, tüm dünyanın gözü önünde alkışlatabiliyor.

İŞGALCİ YERLEŞİMCİLER

İsrail, sadece İsrail ordusunun gerçekleştirdiği katliamlarla uluslararası hukuku çiğnemiyor. Aynı zamanda İsrailli yerleşimciler de politikasının önemli bir parçasını oluşturuyor. Yahudi yerleşimcilerin ele geçirdikleri birimler, tamamen yasadışı bir işgal olarak değerlendiriliyor. Bu durum sadece uluslararası hukuka göre de değil, İsrail yasalarına göre bile aykırı. Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yasadışı şekilde 700 binin üzerinde Yahudi yerleşimci yaşıyor.

SOYKIRIM ADALET DİVANINDA

İsrail’in soykırım ve savaş suçları, Uluslararası Ceza Mahkemesine taşındı. Güney Afrika’nın açtığı davaya Türkiye de müdahil olmak için başvurdu. Türkiye bu başvuru ile birlikte İsrail’in gerçekleştirdiği soykırıma dair delillerin olduğu dosyayı da Lahey’deki merkeze sundu. Davanın sonuca bağlanması uzun sürse bile, İsrail üzerinde oluşturduğu baskı önemli. Nitekim böyle aleni bir soykırım karşısında Adalet Divanı’ndan ‘suçsuz’ gibi bir kararın çıkması asla beklenemez.