Türkiye'yi etkisiz hale getirmek istiyorlar

Doç. Dr. Mehmet Şahin, "Türkiye'yi DAEŞ'e destek veriyor görüntüsü altında etkisiz hale getirerek, Ortadoğu'daki siyasal planının dışına itmek istiyorlar" dedi.

EZGİ ÇELİKANKARA

Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Şahin Türkiye'nin Suriye sınırında yaşanan gelişmelere ve Türkiye üzerinden oluşturulan algı operasyonuna dikkat çekti. Türkiye üzerinden başarılı bir algı operasyonu yürütüldüğünü belirten Şahin, Suriye'de yaşananların artık sadece insani bir mesele olarak görülmemesi gerektiğini söyledi. Şahin, Türkiye'nin büyük siyasi oyunlara karşı tedbir almasının da önemli olduğunun altını çizdi.

Kobani'de siyasal stratejiler üretildi

Son günlerde Tel Abyad'da yaşanan gelişmelerin ilk aşama olmadığını belirten Şahin, olayların geri planını değerlendirdi. Olayın ilk aşamasından bahseden Şahin, Suriye'de Esad rejimine karşı halk ayaklandığı zaman PYD'nin ortaya koyduğu bir tavır olduğunu dile getirdi. Bu tavırla yıllarca oradaki Kürtlerin baskı altında tutulduğunu ifade eden Şahin, halk isyan etmeye başlayıp rejim değişikliğine gidildiğinde ise Rojava diye adlandırılan bölgede PYD'nin kendi kontrolünde bir bölge oluşturmaya başladığını ve Kürtlere yönelik baskılarında arttığını kaydetti. Barzani'ye yakın partiler üzerinde de baskı olduğunu dile getiren Şahin, halkın bir kısmının bölgesel Kürt yönetimi ile yaşamak zorunda kaldığını sözlerine ekledi. Oluşturulan bu alanın birinci aşama olduğunu kaydeden Şahin, ikinci aşamanın da Kobani'de ki olaylar olduğuna dikkat çekti. Şahin sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Kobani'de ki süreçte PYD, YPG, PKK siyasal bir strateji üretmeye başladılar. Ellerini güçlendiren ise DAEŞ faaliyetlerinin ortaya çıkmasıydı. Çünkü DAEŞ'in ortaya koymuş olduğu eylem türüne baktığımız zaman hiç kimsenin kabul etmeyeceği bir eylem türü olduğunu görüyoruz. Bunu kullanarak DAEŞ ile mücadele ediyormuş görüntüsü altında PYD, PKK, YPG kendisine bir meşru alan oluşturma yoluna gitti" dedi.

Çözüm Süreci ile PKK'nın hikayesi anlamsızlaştı

Çözüm Süreci ile birlikte PKK'nın hikayesinin de anlamsızlaştığını söyleyen Şahin, Kobani'deki dramla birlikte Türkiye'nin içine ve bölgeye yönelik PKK'nın yeniden bir hikaye oluşturma başarısını gösterdiğini ifade etti. Irak'ta analizlerde bulunan Sahin, "Kobani'de ki çatışmalar dört ay sürdü. Benim orada bulunduğum bu süreçte Irakta'kilerden dinlediğim DAEŞ Kobani'ye saldırdığı zaman 1500-2000 peşmerge göndermek istiyorlar. PYD ve YPG'liler baskı altında olmalarına rağmen bunu kabul etmiyorlar. Hayır, biz destek istemiyoruz diyorlar. Çünkü 1500-2000 kişi buraya geçip oradaki Kürt halkını korumuş olsa PKK, YPG ve PYD'nin orada oluşturmak istediği hikaye anlamsızlaşacak. Bu defa bunu engellemeye yönelik çaba oldu. Nitekim bu teklifi de anlamsızlaştırmak için Türkiye üzerinden 150 peşmergenin geçişine izin verildi" dedi. Ortaya çıkan tabloya göre konuşmasını şu sonuca bağlayan Şahin, "Burada sadece insani bir dram yaşanmıyor. Aslında siyasal bir strateji de üretilmeye çalışılıyor. Türkiye bu durumun daha çok insani yönüne odaklandı. Ama Suriye'nin kuzeyinde yaşananlar sadece insani yönle açıklanacak durumu çoktan aştı. Yaşananların siyasi ve askeri yönünü göz ardı etmemek gerektiğini" söyledi.

Kantonları birleştirme sürecini başladı

Şahin, üçüncü aşamanın da son günlerde yaşandığını dile getirdi. "Suriye'de Cezire, Kobani ve Afrin kantonunu oluşturmuşlardı. Şimdi bunları birleştirme sürecini başlattılar" diyen Şahin, Tel Abyad'ın ele geçirilmesini bu şekilde okuyabileceğimizi ifade etti. Şahin, "Tel Abyad'a baktığımızda ağırlıklı olarak Arap nüfusu, Türkmen nüfusu ve bazı köylerinde Kürtler var. Ama ağırlıklı olarak Arap ve Türkmenler var. Bu nüfusu yerinden oynatmanız lazım ki o kafanıza koyduğunuz kanton sürecini başlatabilin. O nedenle Tel Abyad'ın ele geçirilmesini kantonların birleştirilmesi ve siyasal bir coğrafyanın ortaya çıkartılması girişimi olarak rahatlıkla görebiliriz" dedi.

Kamyonlara doldurup göndereceğiz dediler

Bazı kanton yöneticileri ile görüştüğünü ve onlara "Kantonları birleştirecek misiniz?" sorusunu yönelttiğini söyleyen Şahin, "Onlardan tabi ki cevabını aldım. Birleştirmeye kalktığınızda orada Araplar var Türkmenler var sizin gibi düşünmeyen Kürtler var. Bunları ne yapacaksınız? Sorusunu yönelttim. "Bizim yönetimimizi kabul etmezlerse kamyonlara doldurup göndereceğiz" dediler. Yani bugün yaşananlar aslında birkaç türde politika uyguladıklarını gösteriyor" dedi. Şu anda ikinci yaşanan DAEŞ'in Kobani'ye saldırma sürecinde de aynı durumu gördüğümüzü ifade eden Şahin,"PYD'nin Eş Başkanı Salim Müslim "Koridor meselesi yoktur. Böyle bir amacımız yok" diyor. Aynı gün KCK Eş Başkanı Bese Hozat kantonları birleştiriyoruz açıklamasında bulunuyor. Peki, hangisine inanacaksınız. Dünya ve Türkiye kamuoyuna baktıkları zaman biz kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz, insani yönüyle hareket ediyoruz derken ama kendi içlerinde de farklı bir politika izlediklerini görebiliyoruz" diye konuştu.

PKK devleti kurulmaya çalışılıyor

"Suriye koridorunda ne planlanıyor?" sorusu yönelttiğimiz Şahin, "Suriye'deki Kürtleri de kullanarak burada bir Kürt devleti değil, PKK devleti kurulmaya çalışıldığını düşünüyorum. PKK orada kendisine siyasal bir alan oluşturmaya çalışıyor. Bu durumu insanların hayatını koruyoruz diye anlatamazlar. Geldiğimiz süreç net olarak orada siyasal bir sürecin devam ettiğini gösteriyor" dedi.

Türkiye'yi etkisiz hale getirilmek isteniyor

Batı medyası ve Türkiye'deki bir kesim tarafından Türkiye'nin DAEŞ ile iş birliği yaptığını öne sürenlerin asıl amacını değerlendiren Şahin, "Siyasal bir plan uygulanmaya çalışıldığında karşılarına çıkacak en güçlü devlet Türkiye. O açıdan bu güçlü devlete öyle bir şey yapacaksınız ki bu plana engel olamasın ve savunma pozisyonuna geçsin. Suriye artık başkentini koruyamıyor. İç savaş içerisinde ve plan bu coğrafyada uygulanıyor. Irak'a baktığımızda Irak diye bir devlet fiili olarak yok. O zaman buradaki duruma kim engel olabilir? Türkiye engel olabilir. Bu durumu Türkiye'yi IŞİD'e destek veriyor görüntüsü altında pasif pozisyona sokma, Ortadoğu'daki bu siyasal planının dışına itme girişimi olarak değerlendiriyorum. Çünkü bu tür suçlamayla karşılaşıldığı zaman Türkiye proaktif politika uygulayamıyor. Suçlamayla karşılaştığı için "Hayır, benim terör örgütü ile bir ilişkim yok" diyor. Bu konuda çaba harcamaya çalışıyor. Yani ben bu süreci Türkiye engelini ortadan kaldırma girişimi olarak değerlendiriyorum. Bu onlar açısından çok yararlı bir algı operasyonudur. Operasyonun bilinçli olarak yapıldığını" söyledi.

Ortak bir politika ortaya konulmalı

Türkiye'nin yaşananların insani boyutunun yanı sıra siyasi ve askeri yönünün de olduğunu göz önünde bulundurarak politikasını değiştirmesi gerektiğini söyleyen Şahin, "Türkiye'yi maalesef seçim süreci çok etkiledi. Seçim sürecinin Çözüm Süreci ile paralel noktada gitmesi ve Türkiye üzerinde oluşturulan algı operasyonunda siyasi partilerin dış politikada birleşememesi de bu konuda etkili oldu. Türkiye'nin Suriye noktasında ortak bir politika ve irade oluşturma konusunda tavrını net olarak ortaya koyması gerekiyor. Çünkü PYD, PKK, YPG etkisinde ortaya çıkacak süreçte ki yapılanmanın birinci dereceden Türkiye'ye tehdit olduğunu düşünüyorum. Ortaya çıkacak bir koridor Türkiye'den rahatsız olan her devletin kullanımına hazır bir araç haline dönüşür. Türkiye'nin buna müsaade etmemesi gerekir" dedi. Türkiye'ye yönelik sürecin işlemeye devam ettiğini söyleyen Şahin, "Türkiye siyasi, askeri ve gerekirse müttefiklik ilişkilerini gözden geçirmelidir. Türkiye'nin kendi yakın sınırında ki hasım grupları engellemeye yönelik bir politika takip etmesi ve kendine dost grupların ve devletlerin güçlenmesi konusunda ilişkilerini daha iyi bir noktaya taşıması gerekebilir. Güven verici bir politika takip etmesi Türkiye'nin faydasına olacağını" söyledi.

En çok Türkiye zarar görüyor

DAEŞ'in Suriye'yi içine soktuğu durumdan en çok zarar gören ülkenin Türkiye olduğunu dile getiren Şahin, "DAEŞ o coğrafyayı içinden çıkılmaz hale getirerek bir anlamda Türkiye'yi zorladı. Fakat bu PYD, PKK YPG'nin kendi başarısı değil. ABD'nin veya bölgede bazı devletlerin desteği olmazsa bu süreci götüremez. Hatta iki saat içerisinde DAEŞ Türkiye sınırına dayanır. Biz NATO üyesiyiz ve Amerika'nın müttefikiyiz. ABD bugün PYD, YPG ve PKK ile birlikte çalıştığını zaten saklamıyor. Bu iki durumun Türkiye'yi ve Barzani'yi rahatsız ettiğini de biliyoruz. Bir taraftan PYD'nin ve YPG'nin önü açılıyor. Türkiye ve Barzani bundan rahatsız oluyor, kamuoyundan tepkiler artıyor. Diğer yandan Amerika eleştirisi ortaya çıkıyor. Bunu yumuşatmaya yönelik Amerika, kamu diplomasisi faaliyetleri yürütmeye başlıyor. ABD açısından baktığımız zaman Türkiye ihmal edilmeyecek bir bölge. Ama PYD, YPG ve PKK da ABD'ye "Siz havadan saldırın bize destek verin biz de sizin kara savaşçınız olarak süreci devam ettirelim" der gibi bir tavır içerisinde" dedi.