Türkiye’ye Vefa için geldik

Uzun yıllar boyunca önce gönüllü, sonra uluslararası yardım kuruluşlarında yönetici ve diğer kademelerde gönülden çalışarak ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırmış bir grup hayırsever 2006 yılında Vefa İnsani Yardım Derneğini kurdu. Merkezi Almanya olan Vefa, bugüne kadar Türkiye dahil 70 ülkeye yüzlerce kampanya çerçevesinde insani yardım ulaştırdı. Savaş, afet, açlığa karşı acil yardımlar başta olmak üzere, Ramazan ve Kurban Bayramlarında dönemsel, yetimler başta olmak üzere de sürekli yardım çalışmaları yapan Vefa, bağışçılarının çoğunluğunu oluşturan Türk kökenli Alman vatandaşları ile Türkiye arasındaki bir köprü vazifesi kurmak için bu yıl Türkiye ofisini açtı.

Bülent ÇOLAKOĞLU

Vefa Yönetim Kurulu Başkanı Musab Aydın, Milat’a derneklerinin faaliyetleri hakkında bilgi verdi. “Türkiye’ye vefa için geldik” diyen Musab Aydın, “Mazlumun dini dili ırkı sorulmaz. Biz bir yandan dünyanın her yerinde acil yardım ihtiyacı içindeki insanlara ulaşmaya çalışırken; diğer taraftan da kalıcı eserler bırakmak ve yetimler başta olmak üzere sürekli yardım çalışmalarında bulunuyoruz” dedi.

Kurumsal sitenizde Wefa ismi dikkat çekiyor.

Derneğimiz dünya genelinde “Wefa” ismi ile bugüne kadar faaliyet gösterdi. Tüm genel anlamda kabul gören yazılış biçimi bu şekilde olduğu ve ana dili farklı insanlar tarafından daha kolay benimsendiği için “w” harfi ile kullanmayı uygun gördük. Ancak mana olarak elbette “vefa”yi ifade ediyor. Arapça, Türkçe ve Farsça’da vefa aynı anlama geliyor. Bu şekilde evrensel bir ifadeyi yakaladığımızı düşünüyoruz.

O halde biz manaya yönelik olarak “vefa” diye ifade edelim. Vefa İnsani Yardım Derneği’nin kuruluş hikayesini anlatır mısınız?

Türkiye’den bir grup gazeteci ve gönüllü ile Pakistan’a yardım ziyareti yapmıştık. Ziyaretten sonra şu an hala bizim partnerimiz olan bir kurumun ofisinde oturduk ve “Türkiye’de, Almanya ve Avrupa’da yeni bir yardım oluşumuna gidelim” dedik. Savaşlar, afetler ve diğer sebeplerle dünyada resmi rakamlara göre 200 milyon, gerçekte ise 400 milyon yetim bulunuyor. Profesyonel olduktan sonra gördüm ki daha da fazla yardım kuruluşuna ihtiyaç var. Avrupa’da genel olarak çok yardım kuruluşu yok. Pakistan’dan Avrupa’ya döndükten sonra, 2006 yılında Vefa İnsani Yardım Organizasyonu’nu kurduk. Vefa bir anlamda yetimhane ziyareti ve o yetimlere yapılan yardımın bereketi ile kuruldu.

Bugün dünyanın her yerine yardım ulaştıran bir kurumun başındasınız. Yardım kuruluşları ile ilişkiniz nasıl başladı. Kendinizden bahseder misiniz?

1962 Eskişehir doğumluyum. Eğitimciyim. 40 yıla yakın zamandır Avrupa’da ikamet ediyorum. Türk çocuklarına Almanya’da dil ve din dersi verdim. İlk olarak çeşitli yardım çalışmalarında gönüllü ve fahri başladık. 19933 yılında merkezi İngiltere olan bir yardım kurumunun 11 yıl boyunca Almanya genel müdürlüğünü yaptım. Toplamda ise 30 yıldır bu hizmetlerin içindeyim. 30 yıl yardım için çeşitli bölgelere gittikten sonra bir grup gönüllü ile Vefa’yı kurduk.

Vefa İnsani Yardım Kuruluşu’nun bağlı olduğu, güç aldığı özel bir yer var mı?

Bağımsız bir kurumuz. Vefa herhangi bir devlete veya cemaate bağlı değil. Tamamen insanı yardım amacıyla kuruldu. Hiçbir politik faaliyeti yok. Yardımlarımız öncelikle savaş, doğal afetler, açlık gibi alanlardaki faaliyetleri kapsıyor. Bununla beraber dönemsel yaptığımız yardımlar ve yetimlere dönük sürekli yardım faaliyetlerimiz ve kalıcı eserler bırakma çabamız var. Her görüşten, her cemaatten, her dünya görüşünden insanlar gelip bize bağışlarını yaparlar.

Hangi ülkelerde faaliyet gösteriyorsunuz?

Biz 70 ülkede yardım çalışması yapıyoruz. Her ülkede partnerlerimiz var. Bazı ülkelerde 2 partnerimiz olduğu için toplamda 80 partnerimiz var. Tabi mesela Afrika şartlarında günde 10-12 saat çalışıp 2 dolar kazanılan ülkelerden bahsediyoruz. Burada güven unsuru çok çok önemli. Yıllardır çalıştığımız partnerlerimiz var.

Partnerlik yöntemi nedir ve her ülkeye şube açmak yerine neden bu yolu seçtiniz?

Yardım kuruluşlarının genel olarak iki yöntemi var. Birincisi çalışma yaptığı ülkede kendisi ofis açıyor. Biz ise bölgedeki yerel kurumları güçlendirme, bölge insanını güçlendirme adına yerel kurumlarla çalışıyoruz. Yerel kurumlar oranın maslahatını ve şartlarını bizden çok daha iyi biliyoruz. Biz mesela kurban için gidiyoruz, kurbanı alıp, kesip dağıtıyoruz. Ancak onlar hem kurbanın fiyatını belirleme noktasında, hem yetimhane ve diğer inşaat projelerinde hem de diğer çalışmalarda daha sağlıklı yol izleyebiliyorlar. Diğer taraftan gittiğimiz bir ülkenin insanının Vefa’yı duymasından daha çok, oradaki yerel bir kurumu büyütmenin faydalı olacağını düşünüyoruz.

Vefa kaç kişiden oluşuyor?

Vefa’nın genel merkezi Almanya’nın Köln şehrinde. Almanya’nın diğer şehirlerinde ise ofislerimiz ve bazı şehirlerde temsilciliğimiz var. Almanya dışında ise partnerlik anlaşması yaptığımız Avusturya, Hollanda, İsviçre ve Belçika gibi ülkelerde partner kurumlarımız var. Bizim logomuzu kullanıyorlar. Bu anlamda da Türkiye’deki Vefa da bizim partner kurumumuz. Genel merkezimizde 30’dan fazla kişi çalışıyor. Bu batılı yardım kuruluşlarında da Türkiye’de böyledir. İşi aslında yürüten gönüllülerdir. Çok geniş bir gönüllü kitlemiz var.

Vefa’nın yardım faaliyetleri hangi ana başlıklar etrafında toplanır?

Birincisi acil yardımlar. Malum savaş, afet, açlık, deprem gibi durumlarda yaptığımız yardımlar. Dönemsel olarak yaptığımız Ramazan ve Kurban yardımlarımız var. Bunların dışında ise daimi olarak sosyal yardımlar çerçevesinde yetim çalışmamız var. Şu anda 4 bin 300 civarında yetime bakıyoruz. Bu yetimlerin Avrupa’nın değişik ülkelerinde sponsor aileleri var.

Yetimler için sponsor aile çalışması olmak çok güzel. Ancak bazı yardımseverler ne yetimi görüyor ne tanıyor.

Biz bir yetime sponsor olan aileye her yıl bir ilerleme raporu gönderiyoruz. Sağlık durumu, okul durumu, ihtiyaçları gibi... Sponsor aile yetim ile mektuplaşabiliyor, hediye gönderebiliyor. Veya isterse kendi imkanları ile bizimle gelip yetimin başını okşuyabiliyor.

Son dönemde su kuyusu açma faaliyetleri ve katarakt ameliyatları çok öne çıkıyor.

Afrika’da, Ortadoğu ve Asya’da bugüne kadar 4 binden fazla su kuyusu açtık. Biliyorsunuz bu sadak-i cariyedir. Kişi vefat ettikten sonra da o su kuyusundan istifade edildiği müddetçe sevap kazanıyor. Hangi bölgede, hangi şehirde, hangi köyde su kuyusu açıldığına dair bağışçıya bir teşekkür belgesi gönderiyoruz. Su kuyusunu birisi adına açtırmış ise o kişinin ismini tabelaya yazdırıyoruz.

BAĞIŞÇI KİMİN ‘GÖZÜNÜ AÇTIRDIĞINI’ BİLİYOR

Katarakt ameliyatında da 18 bine yakın kişiye yardım yaptık. Katarakt gözün saydamlığını kaybetmesi ile oluşuyor. Çok basit bir ameliyat olmasına karşın bu operasyon yapılmadığında kişi görme yetisini kaybediyor. Afrika’da çok dolaştık. Çocuk veya gençliğinde çeşitli imkansızlıklardan dolayı katarakt olanlar var. Bizim tüm bağışçılarımız yardım yaptığında kimin gözünün açılmasına vesile olduğunu biliyor. Fotoğrafla birlikte teşekkür belgesi veriyoruz.

“Kalıcı eser bırakma gayretimiz de var” demiştiniz.

Evet bu konuda da çalışmalarımız var. Yetimhaneler, yetim okulu, mescid ve sağlık ocakları açıyoruz. Yerel projelerimiz var. Afrika’nın en ücra köşelerine ulaşma mücadelesi verirken, yanı başımızdaki insanların sorunlarını görmezden gelemeyiz deyip bir proje başlattık. Türkiye’den uzmanlar getirip Almanya’da aile okulu açtık. Burada aile bireylerine hizmet verdik. Gençlik kollarımız ve kadın kollarımız çok aktif çalışıyor. Çeşitli ülkelerde o bölgeye uygun meslek kazandırma projeleri gerçekleştirdik ve yapmaya da devam ediyoruz.

“Mazlumun dini dili ırkı sorulmaz” dediniz. Gayrimüslimlere, Avrupa’ya da yardım ulaştırıyor musunuz?

Elbette. Özellikle acil yardımlarda, savaş olmuş veya depremde kişinin evi başına yıkılmış ise “sen Müslüman mısın” diye soramazsın. Bir an önce yardımı ulaştırman lazım. İtalya’ya hem 2010 hem sonraki depremde, Japonya’ya Tsunami felaketinde, Filipinler’de yaşanan felakette hemen insani yardım gönderdik. 2010 Haiti depreminde, günde 800 yetim çocuğa sıcak yemek ve sonrasında ailelere kuru gıda dağıtımı yaptık. ABD de bizim yardım gönderdiğimiz ülkeler arasında.

2006’da Türkiye’de güneydoğudaki sel felaketinde, 2008’de Afanistan’daki krizde, yine Türkiye’de Çeçen mültecilere, 2009’un başında Gazze’ye yönelik saldırılar sırasında, 2010’da Pakistan’daki sel felaketinde, Elazığ, Van ve Simav depremlerinde, Samsun’daki sel felaketinde, 2011’de Kenya’daki Somalili mültecilere acil yardımlarda bulunduk. 2014’te Bosna Hersek’teki sel felaketi üzerine TIR’lar dolusu yardım gönderdik. Arakan ve Endonezya’dan Afrika ülkelerine Türki Cumhuriyetlerden, Irak, Arnavutluk, Ekvador, Moğolistan ve Rusya’ya kadar 70 ülkede yardım faaliyetleri yürüttük.

Suriyeli mülteciler için yardım çalışması yürütüyor musunuz?

Suriye’de çıkan iç savaş üzerine mültecilerin Türkiye’ye gelişi üzerine, 0 noktasından Avrupa’ya ulaşana kadar tüm bölgelerde yardımlarımızı ulaştırdık, sıcak yemek dağıttık ve kalıcı projeler yaptık. Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye’de başlatılan “Sana İhtiyacım Var” yardım kampanyasının Avrupa ayağını biz organize ettik. Yine Türkiye’de “Suriye için bir ekmek bir battaniye” kampanyasının Avrupa ayağını biz üstlendik ve Lübnan’daki dağıtama eşlik ettik.

Vefa olarak Türkiye’ye sürekli yardımlar ulaştırmanıza karşın, bu yıl Türkiye’de bir şube açtınız. Neden böyle bir oluşuma ihtiyaç duydunuz?

Türkiye’de daha önce Almanya Vefa olarak genel merkez Ramazan, kurban, yetim çalışması, kış kampanyası, acil kampanyalar gibi projeleri zaten yapıyorduk. Bu yüzden Türkiye’de güçlü bir partnere ihtiyacımız vardı. Buradaki insanlarımızdan oluşan bir yönetim kurulu oluşturuldu. Avusturya, Belçika, Hollanda, İsveç’teki gibi Türkiye Vefa da oluşmuş oldu. Türkiye’de ofis açma mantığı Almanya’daki genel merkezin çalışmalarını yürütme gayesiydi. Türkiye’deki partner Vefa Avrupa’daki genel merkezin Türkiye’ye yönelik çalışmalarını gerçekleştirecek. İkincisi Avrupa’daki insanımızın Türkiye hassasiyeti, bağlılığı çok farklı. Bizim insanımız istiyor ki Afrika, Asya, Ortadoğu’da yardım faaliyetleri yapılırken, kendi ülkelerine de bir şeyler yapılsın. Türkiye’de de yoksul, yetim, ihtiyaç sahibi var. Biz Avrupa’daki hayırseverler ile Türkiye’deki ihtiyaç sahipleri arasında bir hayır köprüsü oluşturmak istiyoruz. Bu vefayı, bu iyiliği Türkiye’de de yaymak istiyoruz. Bu anlamda biz Türkiye’ye vefa için geldik. Avrupa’daki insanımızın hassasiyetini, bakışını, bağışını, yardımını, iyiliğini buraya taşımak istiyoruz. Bir köprü vazifesi görmek istiyoruz.