Türkiye'nin hamlesi ABD ve Rusya'yı rahatsız etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte artan Afrika ülkeleriyle sıcak ilişkiler ABD ve Rusya'yı rahatsız ediyor.

Tarihi, jeopolitik ve jeokültürel açıdan bir Afro-Avrasya ülkesi konumundaki Türkiye, son yıllarda çok boyutlu bir dış politika izlemeye çalışıyor. Bu süreçte Türkiye'nin izlediği politikaların, bu çok boyutluluğun bütün boyutlarına cevap verebilecek felsefi, tarihi ve coğrafi derinlikte olması için gayret sarf edildiği de müşahede ediliyor.

Türkiye'nin bugün yürütmüş olduğu Afrikapolitikası, "Afrika'yı keşfetme" veya "Afrika'ya açılma" olarak değil "Afrika'ya dönüş" olarak okunmalı. Eğer Afrika'ya bir dönüş olarak okunmazsa, Türkiye'nin yaptıkları, yapacakları ve yapması gerekenler doğru anlaşılamaz.

'Türkiye farkına vardı'

Osmanlı'nın son döneminden II. Dünya Savaşı sonrasına kadar Frankofon Afrika bakış açısı, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana da Anglofon bakış açısı Afrika-Türkiye ilişkilerine egemen oldu. Bu durumun, Afrika'ya yönelik olarak Türkiye yararına politikalar üretilmesine de engel olduğu görülür. Neticede Afrika'yı Avrupalı perspektiften anlamaya çalışan Türkiye, Afrika'ya hem kendi penceresinden bakamadı hem de Batılı bakış açısından Batılı Afrika perspektifini yeniden üretti. Bu da Türkiye'nin sahip olduğu imkanların farkına varamamasına sebep oldu. Bundan dolayı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kültür, tarih, ekonomi ve yeni küresel politika merkezli Kuzeybatı Afrika ziyareti tarihi bir öneme sahip.

Osmanlı'nın aksine Batılı sömürgeciler değerli kaynaklarını aldıkları kıtada, kan ve gözyaşı bıraktılar.

'Erdoğan'ın Türkiye'nin Afrika'ya dönüşündeki tarihi rolü'

1998 yılında Afrika ülkeleriyle siyasi, askeri, kültürel ve ekonomik ilişkilerimize bir ivme kazandırmak amacıyla "Afrika'ya Açılım Eylem Planı" hazırlanmıştı. 2005 yılı ise hükümet tarafından "Afrika Yılı" ilan edilmişti. Türkiye 12 Nisan 2005 tarihinde Afrika Birliği'nde (AfB) gözlemci ülke statüsü kazandı ve 5 Mayıs 2005 tarihinde Addis Ababa büyükelçiliğimiz AfB nezdinde akredite edildi. Ayrıca, Ocak 2008'de Addis Ababa'da yapılan X. AfB Zirvesi'nde alınan kararla, ülkemiz AfB'nin stratejik ortaklarından biri olarak ilan edildi. 2008 ve 2014 yıllarında Afrika-Türkiye zirveleri düzenlendi; üçüncü zirve ise 2019 yılında Türkiye'de gerçekleştirilecek. Büyükelçiliklerimiz ve diğer kurumlarımızın temsilcilikleri hızlı bir şekilde artıyor.

'En fazla ziyaret eden lider; Erdoğan' Recep Tayyip Erdoğan, Afrika Kıtası'nı en fazla ziyaret eden lider unvanını elde etti. Erdoğan'ın Cezayir, Moritanya, Senegal ve Mali'ye gerçekleştirdiği ziyaret, Türkiye'nin Afrika kıtasına dönüşünün en önemli göstergelerinden biri olarak görülmeli.

Erdoğan'ın ziyaret ettiği dört ülke de eski Fransız sömürgesi: Moritanya, Senegal ve Mali 1960 yılında, Cezayir ise 1962 yılında bağımsızlıklarını kazandılar. Senegal ve Mali hala para birimi olarak Batı Afrika frangını kullanıyor. Tedavülden kalkmış olmasına rağmen, bugün Afrika kıtasında eski Fransız sömürgelerinde, Batı ve Orta Afrika frangı isimleriyle 14 ülkede frank kullanılıyor. Bu dört ülkenin resmi dili Fransızca. Fransız kültürünün baskın varlığı her yerde görülebilir. Fransa'da doğrudan bu ülkelere yönelik Fransızca yayın yapan radyo ve televizyon kanalları var. Bu dört ülke aynı zamanda İslam İşbirliği Teşkilatı'nın üyesi.

'Cezayir'le ilişkilerde önemli sıçramalar yaşandı'

Cezayir ülkemizde adına türkülerin yakıldığı bir belde. İspanyolların Endülüs'te Müslümanları katledip Kuzey Afrika'ya doğru yayılmaya başlamaları üzerine, Cezayirli Müslümanların davetiyle Osmanlılar bölgeye gitmişlerdi. Beylerbeyiler, Paşalar, Ağalar ve Dayılar devri olmak üzere dört dönem yaşamış olan Cezayir'de, Fransızların 1830 yılındaki işgaline kadar Osmanlı devleti hakimiyeti devam etmişti. Cezayir 1962 yılına kadar, 132 yıl boyunca Fransız işgali altında kaldı. Fransa burayı diğer sömürgelerden farklı olarak Fransa'nın bir paçası olarak gördü. Fransa Cezayir'de Osmanlı dönemine ilişkin hafızayı yok etmek için de çalıştı. Osmanlı dönemine dayanan 18 bin belge ve dokümanı Cezayir'den götürdü. Cezayirli direnişçilerin kafatasları hala Paris'teki müzede sergileniyor. Fransa Cezayir'in bağımsızlık talebine yaklaşık 2 milyon kişiyi katlederek cevap verdi. Cezayir, Batı'nın soykırımlarının en ağırlarından birini yaşadı.

Cumhurbaşkanı Abdelaziz Buteflika'nın 2005 yılında ülkemize, Recep Tayyip Erdoğan'ın 2006 yılında Cezayir'e yaptıkları tarihi ziyaretlerin neticesinde, neredeyse bütün alanlardaki ilişkilerde önemli sıçramalar kaydedildi. Özellikle sıvılaştırılmış doğalgaz ithalatında, Cezayir Türkiye için önemli bir yere sahip.

Moritanya ile de Osmanlı döneminden bu yana birçok alanda ilişkiye sahibiz. Sahra kervan ticaretleri ve Osmanlı donanmasında görev alan Moritanyalılar, ilişkilerimizin tarihi derinliğini gösteriyor. Moritanya ile ilişkilerimiz 2010 yılında karşılıklı büyükelçilik açılmasıyla çok daha hızlı bir şekilde gelişmeye başladı. Kamu kuruluşlarımızın ve sivil toplum örgütlerimizin gerçekleştirdikleri kalkınma yardımları, insani yardımlar ve eğitim programları, ikili ilişkilerimizde önemli bir yere sahip. Ülkedeki gelir adaletsizliği, diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi, önemli bir problem olarak duruyor. Siyah-az siyah veya Arap Berberi-Afrikalı gerginliği, yani kavmiyetçilik ülkenin geleceği için tehlike arz ediyor. Ülkenin en can yakıcı sorunu olan kölelik, 2015 yılında resmi olarak yasaklandı. Moritanya'da petrol, deniz, insan kaynağı ve çöl, yani gerekli her şey var. Fakat eski sömürgeciler Morların gelişmesini, büyümesini istemiyorlar.

Senegal, Batılı sömürgecilerin ve köle tüccarlarının kitlesel insan ticareti yapmak için Gambiya nehri boyunca bölgeye girdiği ve milyonlarca insanın köleleştirildiği acılarla yoğrulmuş bir ülke. Kölelerin tutulduğu "dönüşü olmayan kapılı" kalenin bulunduğu Gore adası, insanlık tarihin en vahşi sahnelerine şahitlik etti. Köleleştirilen insanlar, ülkelerine bir daha dönemeyecekleri için kalp krizi geçirerek can veriyorlardı. Sömürgeciliğe karşı direnişin sembol ismi, Müridi tarikatının kurucusu, 7 yıl sürgünde yaşamaya mecbur bırakılan Şeyh Ahmed Bamba'nın ülkesi Senegal, dinamik bir nüfusa sahip. Senegal ile ilişkilerimiz de Osmanlı döneminden bu yana devam ediyor. Türkiye ile Senegal yakın bir ilişki içinde. Türkiye, Senegal bağımsız olur olmaz, 1962 yılında bu ülkede büyükelçilik açmıştı. Senegal de bütün ekonomik sıkıntılarına rağmen, 2006 yılında ülkemizde büyükelçilik açtı. İslam İşbirliği Teşkilatı içinde de etkili bir konuma sahip olan Senegal'in ekonomisi, tarım ve balıkçılığa dayanıyor. Doğal kaynakları çok olmasa da Senegal, tarım ürünleri değerlendirildiği takdirde iklimsel şartların da desteğiyle önemli mesafe alabilecek bir ülke.

Batı Afrika'nın bahtsız ülkesi Mali, 1884'ten 1960 yılında bağımsızlığını kazanıncaya kadar Fransa'nın sosyal, ekonomik ve siyasal sömürüsüne maruz kalmış ülkelerden biri. Fransa tarafından bağımsızlık verildikten sonra da, Fransa'nın yetiştirip kendi yerine bıraktığı kişilerin oluşturduğu jakoben-laik hükümetler tarafından yönetildi. Nüfusun yüzde 95'i Müslüman olan Mali'de diğer ülkelere nazaran çok daha fazla dejenerasyon var. Mali uranyum yatakları açısından zengin bir ülke. Misyonerlerin çalışmaları ise had safhada. Yüzyıllardır İslam ilim geleneğine yüzlerce alim eklemiş bir ilim merkezi olan Timbuktu şehri de Mali'de. Timbuktu'daki kütüphanelerde 1 milyon civarında el yazması eser bulunuyor. İbn Battuta'nın seyahatnamesinde de zikrettiği üzere, bu şehir ilim, altın ve tuzla anılır. Kudretli Mali İmparatoru Mansa Musa, bu şehri ele geçirdiği zaman İslam mirasının büyüklüğü karşısında şaşırdı. Hatta Timbuktu'ya getirdiği Arap alimlerin Timbuktu'nun siyah Afrikalı alimlerinden daha az ilme sahip olduklarını görünce şaşkınlığı daha da arttı.

Türkiye'nin 2010 yılında Bamako'da büyükelçilik açmasına karşılık olarak Mali de 2014 yılında Ankara'da büyükelçilik açtı.

'Türkiye'nin hamlesi ABD'yi harekete geçirdi' Türkiye'nin Afrika'ya yönelik çalışmaları diğer küresel güçleri de harekete geçiriyor. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Rex Tillorsan da Etiyopya, Cibuti, Kenya, Çad ve Nijerya güzergahıyla 5 Afrika ülkesini ziyaret ediyor. ABD'nin Kudüs kararından sonra Tel Aviv'de bulunan büyükelçiliğinin statüsünü "irtibat bürosu"na dönüştüren Güney Afrika Cumhuriyeti ise programdan çıkarıldı. Togo hariç Afrika ülkelerinin büyük çoğunluğunun Türkiye ve Yemen öncülüğünde BM Genel Kurulu'na getirilen tasarıyı desteklemeleri ABD'de hoşnutsuzluk oluşturmuştu. Terörizmle mücadele, barış ve güvenlik, iyi yönetişimin teşviki, karşılıklı ticaret ve yatırım konuları konuşulacak denilse de bunlar Soğuk Savaş'tan bu yana tüm ABD dışişleri bakanlarının ifadeler. ABD'nin sadece terörizmle mücadele konusuna yoğunlaşması, Trump yönetiminin başından beri Afrika'ya karşı olumsuz yaklaşımı, Güney Afrika başta olmak üzere birçok Afrika ülkesinde hala büyükelçisinin olmaması ve Tillerson'ın ABD'de güvenilirliğinin olmaması gibi sebeplerden dolayı Afrikalılar bu ziyarete şüpheyle yaklaşıyor.

'Hem Tillerson hem Lavrov gidiyor' 2016 yılından bu yana siyasi ve ekonomik olarak Afrika'ya öncelik veren Rusya'nın Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov da Namibya, Angola, Mozambik, Zimbabve ve Etiyopya'yı ziyaret edecek ve 16 Şubat'ta olağanüstü hal ilan edilen Etiyopya'da ABD Dışişleri Bakanı ile bir araya gelecek. 'Rusya ve ABD ortaklık peşinde mi?' Bu buluşma, sadece Etiyopya'daki siyasi durumdan mı kaynaklandı, yoksa Lavrov Türkiye ve İran dışişleri bakanları ile Astana'da bir araya gelmeden önce ABD Dışişleri Bakanı ile bir araya gelmek için Etiyopya'yı seçerek bu bölgedeki süreçlerde ABD ile bir ortaklık peşinde mi, diye akıllara sorular getiriyor.

Lavrov, Sahraaltı Afrika ülkeleri ile ticaret, ekonomi, bilim ve insani sahalarda yeni yönelimler, bölgesel ve küresel konularda görüş alışverişi için Afrika'yı ziyaret ettiğini söylüyor. Sahra-Sahil, Afrika Boyunuzu ve Büyük Göller bölgelerindeki krizlerin çözümü ve terörizmle mücadele de görüşülecek konular arasında. Rusya'nın Afrika kıtasında doğrudan sömürgeci geçmişi olmadığı halde ve sömürge yönetimlerine karşı bağımsızlık mücadelelerinde Afrikalı hareketlere yardım etmiş de olsa, Afrika ülkeleri Rusya'yı daha yakından tanıdıkça, çevresinde sömürgeleştirdiği bölge ve ülkeleri öğrendikçe, Rusya'ya mesafeli davranıyor.

'Çin de bölgede' Öte yandan Çin'in Afrika'da çok ciddi adımları bulunuyor. Bir çok alanda Afrika'ya yatırım yapan Çin sessiz görünse de bölgedeki en güçlü ülkelerden biri. Çin'in bölgedeki adımlarıyla ilgili ABD Dışişleri Bakanı Tillerson "Çin'in Afrika'ya yaptığı yatırımlar Afrika'nın gelişmesi ve altyapısı adına önemli. Fakat bu, Afrika'yı korkunç derecede bir borç yatağına düşürdü ve bir iş alanı bırakmadı. Bu süreç içerisinde tuzak borçlar veriyorlar, yolsuzluk yapıyorlar ve tehlikeli bağlantılara giriyorlar." yorumunda bulundu.

'Afrikalılar Türkiye'yi kendilerine yakın görüyorlar'

Cumhurbaşkanımızın son ziyareti, Afrika ile yaşadığımız "hafıza uzaklığı"nı ortadan kaldırmaya katkıda bulunacaktır. Bu süreçte, sahip olduğumuz bu derin tarihi ortaklığa uygun, büyük ve geniş bir bakış açısına, yeni bir hafıza ve yeni bir dil inşasına ihtiyacımız var.

Afrikalılar Türkiye'yi küresel emperyalizmin aktörlerinden biri olmadığı için kendilerine yakın görüyor. Sömürgeci, işgalci, kibirli Avrupa merkezli Afrika perspektifi yerine işbirliği, dayanışma, ortak tarih, bilgi, birikim ve tecrübe paylaşımı üzerine inşa edilmiş bir Afrika perspektifi en doğru tercih olacaktır. Sömürgeciliğin eski ve yeni bütün formlarıyla Afrika kıtasına yeniden dönüşünün planlandığı bir zamanda, Türkiye'nin karşılıklı saygı çerçevesinde işbirliği ve dayanışmayı merkeze alarak Afrika'ya dönüşü tarihi bir değer taşımaktadır.