Koray TAŞDEMİR
Libya’daki krize çözüm arayışı için geçtiğimiz hafta sonu liderler Almanya’da bir araya geldi. 55 maddelik bildiride taraflar kalıcı ateşkes için uzlaşma sağlayamadı. Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Milat yazarı Eyüp Kılıç ile Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Giray Saynur Derman, Berlin Zirvesi’ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kararlı adım attık
Berlin Konferansı’nın toplanmasında temel etkenin Türkiye’nin kararlı tutumu olduğunu belirten Eyüp Kılıç, “Berlin Konferansı Türkiye’nin kararlı adımlarının sonucu olarak gerçekleşmiş bir konferanstır. yürütülen diplomatik ilişkiler algıya yönelik argümanları boşa çıkardı” dedi. Prof. Dr. Giray Saynur Derman da Berlin’den çok somut bir sonuç çıkmadığını ifade etti.
Doğru bir politika
Türkiye’nin Libya krizinde doğru bir politika uyguladığını aktaran Eyüp Kılıç, yürütülen diplomatik ilişkilerin algıya yönelik argümanları boşa çıkardığını ifade etti. Kılıç, “Türkiye diplomasi kanallarını sonuna kadar açık tutacağını, uluslararası hukuka uygun şekilde bir çözümden yana olduğunu net olarak ortaya koydu ve tüm eleştirilerin önüne set koymuş oldu” dedi. Berlin Konferansı’nın sahada net bir çözüm getirmeyeceğinin altını çizen Kılıç, “Biz bu konferansa ‘diplomasi sonuna kadar kullanıldı’ noktasından bakmalıyız. Türkiye diplomatik anlamda her şeyi yaptı, tutarlı ve ilkeli bir tutum sergiledi, siyasi çözüm noktasında sürekli olarak imkânlar oluşturmaya çalıştı” diye konuştu.
Çoğu paralı asker
Darbeci Hafter’in 27 ila 30 bin arasında olduğu tahmin edilen silahlı gücünün yarısından fazlasının Nijer ve Çad gibi ülkelerden gelen paralı askerlerin oluşturduğunu dile getiren Kılıç, bu askerlerin finansmanını ise başta BAE olmak üzere Suudi Arabistan gibi körfez ülkeleri karşıladığını ifade etti.
Siyasi çözüm hayal
Suriye’de olduğu gibi Libya’da da bir vekâlet savaşının olduğunu belirten Kılıç, Hafter’in ardındaki desteğe değindi. Kılıç, “Hafter, ABD, Fransa, Avrupa ve bazı Körfez ülkelerinin desteğini alıyor. Bu tarafların Hafter’in arkasından tamamen çekilerek, Libya’nın kendi içerisinde bir siyasi çözüm süreci yürütmesine izin vereceğini düşünmek hayalcilik olur. Hafter konferans öncesi, 5 büyük limanı, konferans sırasında iki büyük petrol sahasını kapattı. Bu iki hamle siyasi çözümün çok zor olduğunun göstergesi” değerlendirmesinde bulundu.
Muammalarla dolu
Konferansta mutabık kılınan bazı maddelerin ucunun açık olduğunu aktaran Eyüp Kılıç, “Libya’ya BM tarafından uygulanan silah ambargosunun delinmemesi hususunda çağrı yapılıyor... Bu konuda BM’ye bağlı kurulacak komisyonların da görev alacağı vurgusu yapılıyor ancak kontrolün nasıl yapılacağı konusunda detay yok. Hava ve Deniz yoluyla Libya’ya girmesi muhtemel silahlar denetlenebilir fakat kara yoluyla özellikle ülkenin güneyinden gelmesi muhtemel askeri yardımlar nasıl denetlenecek? Bu da tam bir muamma…
Yine bildirgede ‘Tüm katılımcılar Libya’daki silahlı çatışmalara müdahale etmeme ve Libya’nın içişlerine karışmama taahhüdünde bulunmuştur’ deniliyor. Peki, doğrudan müdahalesi söz konusu olmayan ancak asgari olarak Hafter’in kullandığı paralı askerlerin finansmanını sağlayan ülkelerin müdahil olup olmadığı noktasında nasıl bir metot izlenecek? Finansman nasıl engellenecek? Bunlarda muamma…
Neden imza atmadı
Siyasi çözümün başlatılması noktasında bir çağrı var ancak bu siyasi sürecin ne zaman ve nasıl başlayacağına dair somut bir madde bulunmuyor. Siyasi sürecin geleceği de bir muamma… Son olarak Hafter’in bildirgeye imza atmaması da manidar.”
O anlaşmayı yapmasaydık!
Prof. Giray Saynur Derman ise Berlin Konferansı’na rağmen Hafter’in saldırılarını sürdürdüğünü belirterek, Türkiye’nin buna sessiz kalmayacağını vurguladı. Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge konusunda yaptığı anlaşmanın çok önemli bir hamle olduğunu dile getiren Derman, “Türkiye böylece Doğu Akdeniz’de söz sahibi oldu. Bu Türkiye’nin doğal hakkıydı zaten” dedi. Derman, Türkiye’nin başından beri savaş taraftarı olmadığını belirterek “Libya’da ateşkes sürecinde de masada yerini aldı. Ateşkes anlaşmasından çıkan sonucu da gördük ki Hafter yönetimi tamamen Amerika’nın yönetiminde olduğunu gösterdi. Rusya ne kadar karşı çıkmış olsa da Hafter masadan kalktı. Türkiye, Libya’daki resmi yapılanma olan ulusal mutabakat hükümeti ile ilişki içinde. Biz eğer münhasır ekonomik bölge anlaşmasını yapmasaydık belki de Berlin Konferansı’na dâhil bile edilmeyecektik” ifadelerini kullandı.