Türkiye, tarımını 2023 vizyonuna taşıyacak potansiyele sahip

Algı operasyonlarında söylendiği gibi tarımın yerde sürünmesi veyahut yok olmasının mümkün olmadığını ifade eden Prof. Dr. Fahri Yavuz, “Kadim tarım kültürünü bünyesinde bulunduran Türkiye, tarımını 2023 vizyonu hedefine taşıyacak potansiyel taşıyor” diye konuştu.

HABER: ÖZLEM DOĞAN

İnsanoğlunun en temel ihtiyaçlarından birisini karşılayan tarım, çok önemli stratejik bir sektör. Son dönemde tarım Türkiye gündeminde çok daha fazla gündem oluyor. Yerli tohum, organik ürünler, arpa, buğday, kenevir, patates-soğan, domates, şeker pancarı gibi ürünler, yurtdışına ihraç ettiğimiz ve yurtdışından ithal ettiğimiz ürünler ise en çok konuşulan maddeler arasında yer alıyor. Dünyada tarımsal üretim sıralamasında ilk 10’da yer alan Türkiye’de tarım ve tarımı ilgilendiren ana başlıkları Ekonomi Araştırmacısı Akademisyen Şerif Dilek, Atatürk Üniversitesi Tarım Politikası ve Yayım Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Fahri Yavuz, Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı M. Ülkü Karakuş’la konuştuk.

Tarım sektörü stratejiktir

Tarımın her zaman gündemde olan bir konu olduğunu ifade eden Atatürk Üniversitesi Tarım Politikası ve Yayım Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Fahri Yavuz, “Tarım, toplumun her kesimini ilgilendiriyor. Çünkü ya çiftçisinizdir, ya da gıda mühendisi, veteriner hekim olarak tarımla mesleğiniz icabı ilgileniyorsunuzdur ya da tüketicisinizdir. Tarım sektörünün diğer sektörlere göre farklılıkları var. Tarım sektörü stratejiktir. İnsanlarınızı beslemek zorundasınız ve bunu riske edemezsiniz. Mesela Katar gibi çok zengin bir ülke olsanız da olası bir krizde tarım ürünlerini dışarıdan almanız söz konusu olmayabilir. Ayrıca tarım sektörü istikrarsızdır. Doğa şartları ve arz talep uyuşmazlığı yüzünden sürekli dalgalanmaya neden olabilen bir sektördür” dedi.

Kadim bir tarım kültürüne sahibiz

Türkiye tarımının çok farklı iklimlere sahip bölgeleriyle tarımsal üretimde çeşitlilik, hızla artan nüfus ve kişi başına gelirin sebep olduğu talep artışı neticesi oluşan piyasa canlılığına sahip olduğunun altını çizen Yavuz, “İthalata bağlı gıda tüketiminin yüksek olduğu ülkelere yakınlık, üretimdeki verim açığı ve ekonomik olmayan küçük işletmeler gibi yapısal sorunların giderilmesinin sağlayacağı iyileşme ve önemli gen kaynakları ile beraber kadim tarım kültürünü bünyesinde bulundurma avantajlarına da sahip olan Türkiye, tarımını 2023 vizyonu hedefine taşıyacak potansiyel taşıyor” diye konuştu.

Kaliteli ziraat öğrencileri yetiştirmeliyiz

Son yıllarda Türkiye’nin küreselleştiğine dikkat çeken Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülke olarak sadece kendi kendimize yeterli olmaktan çıktık. Domates ihraç ediyoruz. Bu yüzden kilosunu eskisi gibi ucuza almayı bekleyemeyiz. Bu anlamda küreselleşmenin etkileri var. Örneğin yurtdışında domates taneyle satılır. Tarım bir yaşam biçimidir. Hizmet sektöründeki gibi belirli bir saatte hayatla işi birbirinden ayırmazsınız. Tarım sektörünün politikalarla desteklenmesi gerekiyor. İyi bir üretim ortamı ve iyi bir piyasa varsa tarım sektörünü sürükleyip götürür. Ayrıca tarımın geleceği tarım yüksek eğitimine bağlı. Eskiden tıp ve diş hekimliğinden sonra en iyi öğrenciler ziraat fakültesine giderdi, şimdi en son ziraata yöneliyorlar. Bir şekilde tarım yükseköğretime daha kapasiteli öğrencilerin girmesini sağlamalıyız.”

Spekülasyonlara kanmayın; tarım yok olmaz

Algı operasyonlarında söylendiği gibi tarımın yerde sürünmesi veyahut yok olmasının mümkün olmadığını belirten Yavuz, “İnsanoğlunun gıdaya ihtiyacı olduğu müddetçe tarım ayakta kalacaktır. Tarımı zapturapt atına almak mümkün değil. Edirne’den Van’a, Samsun’dan Hatay’a kadar birçok şehrin en ücra köşesine kadar her yerde tarım yapılıyor. Düzenleyeceğiz, denetleyeceğiz, destekleyeceğiz. Sil baştan değil, mevcudu daha iyiye taşıyan çözümler üretmemiz gerekiyor” dedi.

Tarım gelişmeden sanayi gelişmez

Tarımın birçok ülkede ana sektör olarak desteklemelerle bir çerçeveye oturtulmaya çalışıldığını ifade eden Ekonomi Araştırmacısı, Akademisyen Şerif Dilek, “Dünyanın gelişmiş ülkelerine baktığınızda içlerinde tarımı gelişmemiş olanını göremezsiniz. Çünkü ülkeler gelişmeyi tarımla başlatıp sanayi ile ileriye götürüyorlar. Tarım, yaşanan nüfus artışı ve kentleşmeyle önemli bir hale geldi. İnsanlar sağlıklı gıda tüketme arayışındalar. Türkiye buğdayı dışardan aldığı gibi dâhili işleme rejimi çerçevesinde mamul ürününe çeviriyor. Bulgur, un, makarnalık ve irmiğe çevirip ciddi anlamda bir kazanç elde ediyor” şeklinde konuştu.

Batı’dan çok daha fazla bitki türümüz var

Türkiye’deki kadim tarım kültürü itibarıyla tarımın güçlü kökleri olduğunu vurgulayan Dilek, “Ülkemizde Avrupa ülkelerinden çok daha fazla bitki türü var. Tarım sektöründe tarımsal sanayiye hammadde ihtiyacını karşılayabiliyoruz. Türkiye tarımsal üretim değer ve istihdamda dünya ülkeleri sıralamasında 10. sırada yer alıyor. Tarımda dışarıya çok fazla bağımlı değiliz. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında büyükbaş hayvanda ikinci, küçükbaşta ise birinci sırada yer alıyor” ifadelerini kullandı.

Et ve sütteki krizin müsebbibi kamu

Türkiye’nin her alanda kendisini göstermeye başladığını kaydeden Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı M. Ülkü Karakuş şöyle konuştu: “Gençlerimize kırsalda iş bulma sıkıntımız var. Bunun için izleyeceğimiz yola karar vermemiz lazım. Teşvik, üretimi artırmak ve istihdam sağlamak için verilir. İkisinde de tam bir başarı sağlayamıyoruz. Yeni normallerin tanımlanması lazım. Tarım yönetilmez, yönlendirilir. Tavuk ve yumurta ucuzken et ve süt pahalıya tüketiliyor. Hiç ortada yokken soğan, patates çok pahalı demeye başladık, bir de et ithal ettik. Çünkü et açığı var diye et ithal ediyoruz. Öyle bir algı yaratıldı ki; sanki ayda bir kilo kırmızı et tüketen batacakmış gibi davranılıyor. Bu algı operasyonudur. Et ve sütteki asil krizin müsebbibi kamudur. Tavukta, yumurtada kriz yok. Kamu patates soğanda olduğu gibi etten de çekilirse kriz sona erer.”