ÖZLEM DOĞAN
Güney Kıbrıs Rum Kesimi(GKRY), Yunanistan ve AB’nin tehdit dolu açıklamalarına rağmen Türkiye, Doğu Akdeniz’deki haklarından vazgeçmeyeceğini ortaya koyuyor. Barbaros Hayrettin, Oruç Reis sismik araştırma gemileri ile Yavuz ve Fatih sondaj gemileri Doğu Akdeniz'de tüm noktaları aramaya devam ediyor. MÜSİAD Verimlilik Maden ve Enerji Yönetimi Komite Başkanı Dr. Cihad Terzioğlu ve Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sencer İmer bölgedeki gelişmeleri Milat’a değerlendirdi.
Türkiye’nin son 15 yılda enerji portföyünü özel sektörün katkısıyla çok ciddi oranda arttırdığını ifade eden Dr. Cihad Terzioğlu, ülkemizin kendi enerjini kendi kaynaklarıyla karşılama noktasında yüzde 50’yi geçtiğini ancak enerji üretim pastası içinde doğalgazın payı hâlâ yüzde 30 civarında olduğunu söyledi. Terzioğlu, “Doğal gazın tamamına yakınını ithal ettiğimizi düşünürsek bu ciddi bir cari açığa hizmet eder ve bizi dışarıya bağımlı kılar” dedi.
Maliyeti düşürmek istiyoruz
Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervinin Türkiye için büyük önem arz ettiğini vurgulayan Terzioğlu, Enerji arz ve güvenliği, kaynak bağımsızlığı ve maliyet düşüşünü hedefliyoruz” diye konuştu. Doğu Akdeniz’de tespit edilen hidrokarbon rezervleri nedeniyle Doğu Akdeniz’e kıyısı olmayan ülkeler dahi bölgede söz sahibi olmaya başladığının altını çizen Terzioğlu, “Güney Kıbrıs tarafı 2000’li yılların başından itibaren ayrı ayrı İsrail’le, Mısır’la ve Lübnan’la sözde Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları imzalayarak tek taraflı olarak hak iddia etti. Tabi münhasır ekonomik bölge ilanı tek taraflı olmuyor. Dolayısıyla BM nezdinde Türkiye buna itiraz etti. Fakat Rum tarafı Türkiye’yi dışarıda bırakmaya çalışarak KKTC’nin haklarını ihlal edecek bir gayret içerisine girdi” ifadelerini kullandı.
Hakkımızı savunuyoruz
Türkiye’nin uluslararası platformlarda hem kendi hakkını hem de KKTC’nin hakkını savunmaya devam ettiğini belirten Terzioğlu, “Kararlılıkla hukuk mücadelesi veriyor. Kimsenin hakkını gasp etme niyeti yok, sadece kendi meşru hakkını korumaya çalışıyor. Bu arada iki sismik gemisiyle araştırma ve iki sondaj gemisiyle arama yapıyor” dedi.
2023 hedefimiz 26 sondaj
Sondaj çalışmalarının yaklaşık 4-6 ay arası sürdüğünü söyleyen Terzioğlu, bu çalışmaların maliyetlerinin de çok yüksek olduğunu kaydetti. Her bir sondajın maliyetinin yaklaşık 100 milyon dolar olduğunun bilgisini veren Terzioğlu, “Türkiye’nin kalkınma planı çerçevesinde 2023 yılı sonuna kadar hedeflenen derin sondaj sayısı 26. Bu Türkiye’nin tüm kurumlarıyla iradeli ve kararlı bir duruş sergilediğini gösteriyor” şeklinde konuştu.
Türkiye ile anlaşmak zorundalar
Türkiye’siz bir denklem başarılı olmayacağına dikkat çeken Terzioğlu, başka ülkelerin gazı bulsa dahi taşımalarının zor olduğunu aktardı. Terzioğlu, “Türkiye’yi dışarda bıraktıkları sözde birliğin hedefi; Yunanistan üzerinden gazı Avrupa’ya taşımak. Fakat bu çok maliyetli, uzun sürecek ve ekonomik olmayan bir çözüm. Günün sonunda Türkiye ile anlaşmak için masaya gelecekler. Türkiye de bunun farkında” açıklamalarında bulundu.
Sisi ilk olarak Rumlarla anlaştı
GKRY ve Mısır arasandaki anlaşmaya dikkat çeken Terzioğlu, şunları kaydetti: “2003 yılında Rum tarafının Mısır’la yaptığı MEB anlaşmasını Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi tarafından feshedildi. Mısır’ın İsrail’le yaptığı doğal gaz sevk anlaşmasını da 2012’de uygulamadan kaldıran, 2013’te de GKRY’nin anlaşmasını fesheden Mursi’ye darbe yapıldı. Darbeci Sisi ise göreve gelir gelmez bu iki anlaşmayı yürürlüğe koydu.”
KKTC’nin statü sorunu çözülmeli
Sorunun bu denli büyük olmasının nedenlerinden biri KKTC sorununun çözülememesinden kaynaklandığının altınız çizen Terzioğlu, “KKTC olmadan güney tarafının AB üyesi yapılması çok komik bir durum. AB hukuksuzluğun bir parçası oldu. Dünya hızlı bir çözüm istiyorsa KKTC’nin statüsüyle alakalı bir adım atmalı” dedi.
Birçok ülkenin donanması bölgede
S-400 bir hava savunma sistemi olduğunu ifade eden Terzioğlu, “Türkiye Doğu Akdeniz’de ısınan sular nedeniyle o bölgeye daha fazla savunma odaklı bakmalı. Uluslararası şirketler bölgeye sondaj gemileriyle birlikte donanmalarını da gönderiyor. Şu an 10’dan fazla ülkenin donanması ve askeri var. Dolayısıyla S-400 savunma sistemini Doğu Akdeniz’i de kapsayacak şekilde kullanmalıyız” şeklinde konuştu.
Dünyadaki en önemli pazar olan Avrupa pazarında liderliğinin Rusya’nın elinde olduğunu söyleyen Terzioğlu sözlerini şöyle noktaladı: “Rezerv bulalım ya da bulmayalım aramak zorundayız. Bu siyasi bir duruştur. Farklı bölgelerde bulunduğuna göre Doğu Akdeniz’in altında bir rezerv var. Yüzde 5-10 rezerv bulunsa dahi bize sürdürülebilirliği olan müthiş bir ekonomik katkısı olacaktır. Dolayısıyla gazı Avrupa’ya götürmek, fiyatta Rusya ile rekabet etmek gibi yeni tartışma ve müzakere konusu. Türkiye geçiş noktası olması hasebiyle büyük önem arz ediyor. Bu yüzden elimizin güçlü olacağına inanıyorum.”
Rumların arkasında AB ve ABD var
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hem KKTC’deki soydaşlarının hem de kendi hakkını koruduğunu ifade eden Prof. Dr. Sencer İmer ise uluslararası hukuktan doğan hakların kullanıldığını ifade etti. AB ve ABD’nin KKTC’yi tanımadığı için arama çalışmalarına karşı çıktığını aktaran İmer, “KKTC fiilen var olan bir devlet ve Londra ve Zürih anlaşmalarına göre de Kıbrıs Türkleri adadaki Rumlarla eşit haklara sahip. Fakat Rumlar bütün adayı temsilen deniz haklarını gasp etmeye çalışıyor. ABD ve ABD de Rumların arkasında duruyor” dedi.