Macaristan'daki Jobbik Partisinden AP'ye seçilen ve Dış İlişkiler Komitesi üyesi olan bağımsız milletvekili Gyöngyösi, Türkiye-AB ilişkileri, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularına ilişkin soruları yanıtladı.
Gyöngyösi, AB-Türkiye ilişkilerinin daha iyi olabileceğini belirterek "İlişkileri kolaylaştıracak ve geliştirecek alanlara odaklanmalıyız. Mevcut durumda Doğu Akdeniz'deki gelişmeler ilişkileri geriyor. Bu konuda hızla somut bir şey yapılmalı." diye konuştu.
Doğu Akdeniz'de uluslararası toplumun daha fazla dahil olduğu bir çözüm olabileceğine işaret eden Gyöngyösi, "Doğu Akdeniz'deki sorunların temelinde bölünmüş Kıbrıs Adası yer alıyor. Kıbrıs konusu çözülürse Doğu Akdeniz'deki deniz sınırları ve gaz kaynaklarının paylaşımı gibi komplike sorunlar da hızla çözülebilir." ifadesini kullandı.
Gyöngyösi, AB ve Türkiye arasında yaşanan uzlaşmazlıkların ideolojik bir mücadeleye dönüşmemesi gerektiğine dikkati çekti.
Oruç Reis araştırma gemisinin Antalya Limanı'na dönmesiyle ilgili Gyöngyösi, "Bu açık biçimde durumu sakinleştiren olumlu bir adım. Problemin anahtarı Kıbrıs konusu. Ben Türklerin ve Rumların adanın yerel halkları olduğuna inanıyorum. Adanın ve çevresindeki denizlerin kaynaklarını paylaşmaları gerekiyor. Bunu sağlamanın tek yolu Kıbrıs Türklerinin adada eşit hakka sahip olduklarının kabul edilmesidir. Kıbrıs'ta Türkler ve Rumların hem siyasi hem ekonomik olarak eşit paya sahip olmasıyla bu konu çözülür. Burada bir müzakere süreci görmekten mutluluk duyarım." ifadelerini kullandı.
AB tüm bu süreçten tamamen kopuk
Gyöngyösi, Kıbrıs sorunu çözülmeden Doğu Akdeniz ile ilgili konuların kalıcı biçimde çözülemeyeceğini vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulundu:
"Gördüğüm şey, AB'nin tüm bu süreçten tamamen koptuğu. Kıbrıs konusunda uzlaşı sağlamaya yönelik Annan Planı vardı. Bununla ilgili yapılan referandumu Kuzey Kıbrıs onaylarken Rumlar reddetti. Bunun sonucunda da çözüm sağlanamadı. Rumların AB’ye 2004 yılında girmesiyle biz bir sorunu içselleştirdik. O dönemde AB, Rumlardan önce sorunu çözüme kavuşturmalarını ve ardından geri gelmelerini ve üyeliğe yeniden başvurmalarını istemeliydi. Bence bu AB'nin yaptığı tarihi bir hataydı. Kıbrıs referandumundan sonra AB entegrasyonu ertelemeliydi. Bu Rumların fikrini hızla değiştirir ve çözümün parçaları olmalarını sağlardı."
AB'nin Türkiye olmadan pek çok sorunu çözmesinin zor olduğunu belirten Gyöngyösi, "Türkiye, AB'nin jeopolitik, ticari ve siyasi anlamda en önemli müttefiklerinden biridir. Birkaç yıl önceki göç krizi Türkiye'nin AB için ne derece önemli olduğunu ve bu sorunun Türkiyesiz çözülemeyeceğini anımsattı. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki krizler de aynı bu şekilde. Şu net ki Türkiye olmadan çözüm sağlamak çok daha zor." değerlendirmesinde bulundu.
"Diğer tarafın tam olarak ne istediğini bilirsek bu konuda ve ilişkileri geliştirmekte çalışabiliriz"
Gyöngyösi, Türkiye'nin AB ile gelecekte nasıl bir ilişki hedeflediğini ortaya koymasının önemine işaret ederek "Türkiye, AB'ye üye olmak istiyorsa bunun şart ve koşullarını kabul etmeli ve bu konuda çalışmalı. Ama eğer Türkiye bu hedefinden vazgeçmişse bu da sorun değil. İngiltere'de bu şekilde bir farklı çözüm buldu. Gelecekte de bazı AB ülkeleri bu tercihte bulunabilir ve bu da sorun değil. Ama burada denkleme dürüstlük koymak gerekiyor. Diğer tarafın tam olarak ne istediğini bilirsek bu konuda ve ilişkileri geliştirmekte çalışabiliriz." dedi.
"AB, Türkiye gibi yakın komşularına ekonomik olarak bağlı"
Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) küresel ekonominin ne derece kırılgan olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Gyöngyösi, şunları söyledi:
"Salgın, ekonomilerin ve ülkelerin birbirlerine ne kadar bağlı olduklarını gün yüzüne çıkardı. Ekonomik bağları kuvvetlendirerek ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum. İş birliği alanlarını bulmaya çalışmalıyız. Ekonomilerimiz birbirlerine bağımlı bir halde. AB işin sonunda bir ekonomik proje. AB, Türkiye gibi yakın komşularına ekonomik olarak bağlı. Gerçek olan ekonomik entegrasyondur ve bunun için çalışmalıyız. Herkesin bu tür bir ekonomik entegrasyonun faydalarını görmesi gerekiyor. Ekonomik entegrasyonla ilgili olarak geçtiğimiz yıllara baktığımızda hem AB'nin hem de Türkiye'nin iş birliğinden çok büyük fayda sağladığını görebiliyoruz."