HABER: ÖZLEM DOĞAN
Yunanistan, Doğu Akdeniz'de kendisine destek veren müttefiklerine rağmen Türkiye karşısına hiçbir şekilde çıkamayacağını bildiği için her fırsatta Avrupa’dan yardım istiyor. Merkel’in destek açıklaması Yunanistan’ı sevindirmiş olsa da Türkiye her fırsatta Doğu Akdeniz’deki haklarından ve çalışmalarından vazgeçmeyeceğini yineliyor. Türkiye-Yunanistan arasında uzun yıllardır Ege’de ve son dönemde de Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginliği Nişantaşı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vişne Korkmaz ile Stratejist Doç. Dr. Mehmet Özkan Milat’a değerlendirdi.
Türkiye’nin caydırılması mümkün değil
Yunanistan’ın Türkiye’yi Antalya körfezine küçük bir kıyı şeridine hapsetmek istediğini ifade eden Prof. Dr. Vişne Korkmaz, “Yunanistan, Türkiye’nin gücü Ege ve Akdeniz’de artarsa buradaki denge kendi aleyhine bozulacağı için bölgeyi Türkiye’ye kapatmaya çalışıyor. Oysa Rusya ve ABD bile tam anlamıyla Akdeniz’i kapatmayı başaramadı. GKRY ve Yunanistan’a destek veren bir blok varmış gibi görünüyor ama aslında yok. GKRY ve Yunanistan bunu kurmayı başaramadı. Hepsinin açıklamalarının altında Türkiye karşıtlığı var ama altı boş. Bu bloğu bir arada tutan gerçek bir çıkar yok. Çünkü tüm ülkelerin başka başka çıkarları var. Ayrıca Türkiye, Doğu Akdeniz ve Ege’de Yunanistan ve GKRY ile karşılaştırılmayacak kadar güçlü bir ülke ve bu yüzden caydırılması mümkün değil” dedi.
Türkiye’nin tüm adımları hukuka uygun
Türkiye’nin NAVTEX’ler konusunda uluslararası hukuk açısından haklılığına dikkat çeken Korkmaz, “Türkiye, Libya ile imzaladığı MEB anlaşmasıyla Doğu Akdeniz’de kendi deniz yetki alanlarının batı sınırını belirleyip BM’ye tescil ettirdi. Dolayısıyla Türkiye’nin tüm adımları hukuka uygun olarak gerçekleşiyor. Yunanistan ise buna rağmen Türkiye’nin deniz yetki alanlarına tecavüz eden NAVTEX yayınlamakla krizi tırmandırmayı tercih etti. Fransa ise iç politikada alamadığı desteği dış politikada atılım yaparak telafi etmeye çalışıyor. Bunu Suriye’de PYD üzerinden yapmayı denedi, başarılı olamadı. Lübnan adımı da belirsiz. Libya’yı da Türkiye’ye kaptırdı. Bu yüzden hem kendine bölgede yer açmak hem de başarısızlıkları nedeniyle Batı’yı cezalandırmak için bu krizi tırmandırarak AB’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor” diye konuştu.
AB’nin Akdeniz’deki başarısızlığının kanıtı
Türkiye’nin anaçıkarları açısından akıllıca bir strateji izlediğini belirten Korkmaz sözlerini şöyle noktaladı: “Türkiye, denge kendi lehine olduğu müddetçe haklarından vazgeçmeyecektir ki zaten Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini egemenlik meselesi olarak tanımlıyor. Yunanistan gerilimi tırmandırmaya devam ederse niyet edilmemiş çatışmalar yaşanabilir. Bu da Batı’nın başarısızlığı olur çünkü iki NATO üyesi ülkenin sıcak çatışmaya girmesini Rusya büyük bir zevkle izler. Böyle bir çatışma ise ABD’nin istemeyeceği bir durum. Türkiye’nin Akdeniz ve Afrika’da alan kazanmış ve bunu korumuş olması, Yunanistan’ın diyalog kapısını kapatan, Fransa’nın da Batı’yı sıkıştıran bir aktör olarak ortaya çıkması aslında AB’nin Akdeniz’de başarılı olmadığının kanıtıdır. Türkiye’nin krizi tırmandırma lüksü var ve geri adım atmayacaktır ama bu kriz AB’ye pahalıya patladı. Türkiye gibi bir ülkeyi kendi kıtasına kapatamazlar.”
AB'nin siyasi ağırlığı ve etkisi azalıyor
Son dönemde Türkiye-Yunanistan arasında tırmanan gerginliğin çok ciddi bir çatışma ihtimali taşımadığını ifade eden Doç. Dr. Mehmet Özkan, “Yunanistan ve destekçileri bu olayı sıfır toplamlı oyun olarak görmeye devam ettikleri müddetçe bölgedeki gelişmeler kaza ve savaş uçakları arasında it dalaşı riskini artırıyor. Gerçek bir sınırlı çatışma riskini ise her geçen gün yükseltiyor. AB'nin tavrı ise aynen 2005 Kıbrıs Annan referandumunda olduğu gibi haksız olmasına rağmen Yunanistan’ın yanında durmaktan ibaret. Bu durum AB'nin siyasi ağırlığını ve etkisini daha da azaltıyor. Sıcak çatışma değil, sürekli diplomatik gerginlik politikası bir süre daha bölgede hâkim olacak” ifadelerini kullandı.