Türkiye ile İran arasında iş birlikleri artırılmalı

İran Uzmanı Akademisyen Yazar Turgay Şafak İran ile Türkiye arasında yürütülecek iş birliklerinin bölgesel barışı beraberinde getireceğini ve bu iş birliğinin Suriye, Irak, Filistin ve Yemen gibi krizlerin yaşandığı coğrafya açısından önemli olduğunu belirtti.

Haber: FATMA GÜLŞEN KOÇAK

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkan Vekili Doç. Dr. Turgay Şafak ile Reis’inin ölümü sonrası İran’daki gelişmeleri Türk İran ilişkilerini, İran’daki Türk varlığını ve İran’ın bölgesel politikasını konuştuk.

İran’da Reisi’nin yerine kimin ismi öne çıkıyor? Adaylar ne zaman ilan edilecek?

İbrahim Reisi’nin ölümü sonrasında hemen seçim süreci çalışmaya başladı ve bir seçim takvimi oluşturuldu. 10 Haziran’a kadar AKK tarafından değerlendirilecek ve 11 Haziran’da adaylığı onaylanan adaylar ilan edilecek. Bugüne kadar öne çıkan iki isim var. Birincisi siyasi kanat olarak ılımlı olarak adlandırılan ama reformist kesimlerden de oy alma potansiyeline sahip Ali Laricani. İkincisi ise Milli Güvenlik Konseyi genel sekreterliği ve nükleer baş müzakereci gibi görevlerde bulunmuş olan muhafazakâr cenahın desteğini alabilecek Said Celili’dir. Reisi’nin vefatı sonrası cumhurbaşkanlığını yürüten Muhammed Muhbir’in de potansiyel adaylar arasında adı geçmektedir. Kimin cumhurbaşkanı seçileceği müesses nizamın vereceği karara bağlı olarak değişecektir. Müessses nizam 2016 yılından itibaren seçim mühendisliği yaparak oluşturduğu fiili durumu yani yasama, yürütme ve yargıda devrimci güçlerin hakimiyetini ön gören yapıyı sürdürmek istemesi halinde bırakın reformist adayın ılımlı adayın dahi AKK tarafından veto edileceğini ön görebiliriz. Aksi halde yani Ali Laricani gibi bir ismin adaylığının onaylanması halinde müesses nizamın bazı planlarını değiştirdiği yorumunu yapabiliriz. Seçimde hangi adayların yarışacağı 11 Haziran’da netleşeceği için şu anda bu soruya kesin bir cevap veremiyoruz ama bu iki senaryodan biri gerçekleşecektir.

İRAN’IN DIŞ POLİTİKASI

Reisinin Türkiye'ye ve Türklere bakışı nasıldı? Reisi sonrası Türk İran politikasında bir değişiklik olur mu?

Öncelikle İran’ın dış politikasını hükümetlerin belirlemediğinin altını çizerek başlayayım. Nitekim eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif kendisine yöneltilen “dış politikanın yüzde kaçını siz belirleyebildiniz” minvalindeki soruya “sıfır” cevabını vermiştir. 2021 yılında cumhurbaşkanı olarak göreve başlayan İbrahim Reisi ve yine onunla birlikte hayatını kaybeden Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan komşularla yaşanan sorunları minimuma indirme konusunda çabaları olduğu ve bu bağlamda başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri olmak üzere ilişkilerin yeniden başladığına şahit olduk. Aynı şekilde Reisi hükümeti ikinci Karabağ savaşı süreci ve sonrasında gerilen ikili ilişkilerin tekrar normal seyrine dönmesi için çaba harcadığını gördük. Nitekim İran Meclisinin gizli yazışmalarına yapılan bir hacker saldırısında ortaya çıkan belgede Dışişlerinin mecliste Azerbaycan aleyhine konuşulmaması hususunda tavsiyede bulunulması dikkat çekmişti. İbrahim Reisi’nin geniş katılımlı bir heyetle 24 Ocak 2024 tarihinde yaptığı Türkiye ziyaretinde ekonomi, ticaret, iletişim, istihbarat, terörle mücadele, kültür, eğitim ve bir çok başlıkta anlaşmalar imzalanmış ve bir çok konuda işbirliği zabıtları imzalanmıştır. Türkiye bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olarak gördüğü İran’dan terörle mücadele konusunda daha net bir tavır ortaya koymasını beklemektedir

İran’da devletin resmi temel politikalarını Devrim Rehberi Ali Hamenei ve danışmanları tarafından belirlendiği için çok temel bir değişiklik olmayacaktır.

İran'ın yıllardır PKK'ya destek olduğu söylenir. Bu konuda İran mezkûr iddiaları destekleyecek faaliyetlerde bulunuyor mu?

İran’ın PKK ile ilişkileri dönemsel olarak farklılık göstermektedir. Geçtiğimiz aylarda Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in İran’ın PKK ile mücadele konusunda Türkiye ile iş birliği yapmadığı ile ilgili olarak iki kez konuşması oldukça dikkat çekicidir. Önümüzdeki günlerde özellikle Türkiye’nin Kuzey Irak’ta yapacağı terör karşıtı operasyonlarla birlikte İran’ın bu konudaki tavrı daha net ortaya çıkacaktır.

İSRAİL İLE ÇATIŞMASIZ GERGİNLİK

İran rejiminin İsrail'e dair gerginlik açıklamaları oluyor ama sonuçta bir hamle yok. Türkiye’de bu durum esprilere konu oluyor. Sizin düşünceniz nedir?

İran’ın dış politikasının temeli İsrail ile çatışmasız gerginlik üzerine inşa edilmiştir. İran İsrail karşıtlığı üzerinden kendisi için bölgede nüfuz edebileceği alanlar inşa etmektedir. Irak, Suriye, Lübnan ve son olarak Yemen’de vekil güçleri aracılığıyla gerginliği sürdürmeye çalışan İran Nisan ayında gördüğümüz gibi İsrail ile sıcak çatışmaya girmeye niyetli olmadığını ortaya koymuş oldu.

Şİİ HİLALİ PROJESİ

İran'ın Şii Hilal'i projesi var mı bu konuda düşüncelerinizi alabilir miyiz?

İran 1979 devrimi ile ortaya koyduğu devrim ihracı ideolojisi Humeyni sonrası daha yumuşak bir seyir izlese de devam etmiştir. Ancak 2003 yılında Irak’ın işgali sonrasın yönetimde Şiilerin söz sahibi olmaları İran’a önemli bir fırsat vermiştir. Eski Dışişleri bakanlarından Ali Ekber Velayeti “Büveyhoğulları sonrası ilk kez Bağdat’a hakim oluyoruz” demiştir. İran Irak ile birlikte Suriye devleti ve Lübnan Şiileri ile birlikte körfez ve Suudi Arabistan’daki Şii nüfusu da kendi etkisine alarak bir Şii hilali kuracağı uzun yıllardır konuşulan bir konudur. İran adını koymasa da bölgede “failed state” olarak kabul edilen devletlerde kendisine yakın Şii gruplar içine vekil güçler oluşturarak bir nüfuz sahası oluşturduğu çok açıktır. Bunun adına ister Şii hilali diyelim ister “Neo-safevizm” diyelim İran’ın Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan olmak üzere Şii nüfusun yoğun olduğu bölgelerde nüfuz kurmaya çalıştığı aşikardır.

İRAN'DA TÜRK NÜFUSU

İran’da Türklerin oranı nedir aralarında bir birlik söz konusu mu?

İran önemli bir Türk nüfusuna sahiptir. Başta Tebriz, Erdebil, Urmiye, Zencan, Hemedan ve Kazvin gibi şehirlerde yaşayan Azerbaycan Türkleri olmak üzere Türkmen Sahra’da Türkmenler, Şiraz ve İsfahan’da Kaşkay Türkleri, Horasan Türkleri ve Kirman’dan Tahran’a ülkenin pek çok şehrinde Türkler yaşamaktadır. İran’daki Türk nüfusun ne kadar olduğuna dair net bir cevap olmamakla birlikte yirmi milyondan az olmadığı açıktır. İran Türklerini homojen bir yapı olarak da düşünmemek gerekmektedir. Mezhep bağı güçlü olması sebebiyle İran devletine sıkı sıkıya bağlı olanlarla Sünni Türkmenleri veya düşünce olarak daha seküler bir bakış açısına sahip olanları ayrı ayrı değerlendirmek de gerekmektedir.

İran’da yaşayan Türklerin hak ve özgürlükleri konusunda kısıtlamalar var mı?

Pehlevi rejimi Türklere karşı büyük bir yasaklama ve asimilasyon politikası yürütmüş, Türkçe yer isimleri değiştirilmiş, Türkçe matbuata izin verilmemiş hatta bazı dönemlerde Türkçe tabelalar bile yasaklanmıştır. 1979 devrimi sonrasında özellikle matbuat konusunda yasaklar kalkmıştır. Ancak İran anayasasında bulunmasına rağmen anadilde eğitim konusunda henüz herhangi bir adım atılmamıştır. Zaman zaman nüfus müdürlükleri tarafından çocuklarına Türkçe isim koymak isteyen ailelerin engellendiği de yansımaktadır.

TÜRKLERE YÖNELİK ASİMİLASYON

Bunları Türklere yönelik bir asimilasyon olarak değerlendirebilir miyiz?

İran Türklerine karşı asimilasyon politikası Pehlevi hanedanı döneminde yoğun olarak uygulanmıştır. Azerbaycan bölgesinde yaşayan Türklerin aslında İrani bir etnik grup olan “Azeri” olduklarını ve sonradan dillerinin Türkleştiği teorisi ortaya kondu ve “sizler Türk değil Azeri’siniz” şeklinde teoriler ortaya atıldı. Yukarıda da belirttiğim gibi Türkçe yer adları değiştirildi. Türkçe matbuata izin verilmedi. Hatta taziye törenlerinde Türkçe ağıt söylemek bile yasaklandı. Resmi dairelerde Türkçe konuşmanın bile yasaklandığı kaynaklarda yer almaktadır. Devrim sonrası özellikle ilk yıllar bu politikadan vaz geçilmiş gibi görünse de 90’lı yıllardan itibaren bazı şehirlerin nüfus yapısında değişiklikler yaparak Türk nüfusun diğer etnik gruplara oranla azalması hedeflenmektedir.

/////

TÜRKİYE'DEKİ İRANCILAR

Türkiye'de İran’dakinden daha çok İrancı olduğu iddiasıyla ilgili neler söylersiniz?

İran devrim sonrası anti emperyalist söylemlerle bütün dünyada özellikle de İslam dünyasında bir taraftar kitlesi oluşturmuştur. İslamcı hareketlerin söylemlerinin vücut bulmuş hali olarak düşünüldü ve tabi İran da bunun propagandasını oldukça başarılı bir şekilde yaptı. İran devriminin ilk yıllarındaki daha ümmetçi söylem yerini “Fars Milliyetçiliği” ile “Şii düşüncesi” temelli bir söyleme bıraktığında özellikle Şii olmayan İslamcı gruplar İrancılıktan vazgeçerek eleştirel bir bakış benimsemişlerdir. Sadece Şii olan gruplar mezhepsel sebepler dolayısı ile İrancılıklarını sürdürmektedirler. Kendileri Şii olmamalarına rağmen “devrimci islam”, “direniş cephesi” İsrail ve Amerika karşıtlığı söylemlerle İran’ın her türlü politikasını onaylayan konu ne olursa olsun hiçbir şekilde İran’ı eleştirmeyen bazı kişiler olsa da toplumsal etkisi olabilecek potansiyele sahip değillerdir.

Türk İran politikası nasıl dizayn edilmeli sizce?

Ankara-Tahran ilişkilerinde belki de asırlardır süregelen geleneksel rekabet-iş birliği anlayışının yaşandığı ve Kafkasya, Irak, Suriye ve Filistin/Gazze gibi bölgesel meselelerin mevcut olduğu bir süreçte Türkiye ile İran kaçınılmaz olarak iş birliklerini arttırmaları gerektiğine inanıyorum.

Helikopter kazasında hayatını kaybeden eski İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ocak ayında gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinde imzalanan ikili anlaşmalar iki ülke arasındaki iş birliği potansiyelini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu toplantıda ticaret hacminin hedeflenen seviyeye çıkarılması özellikle vurgulandı. Bu hedefe ulaşmak amacıyla enerji, sınır bölgelerinde ticaret, gümrük mevzuatı ve karşılıklı yatırım gibi konuların ele alındı. Bunlara ilaveten terörle mücadele Türkiye’nin üzerinde en çok durduğu konu olmuştur.

Bu doğrultuda iş birliklerinin devam etmesi bölgesel barışı da getirecektir. Bölgenin iki güçlü devleti olarak İran ile Türkiye Suriye, Irak, Filistin ve Yemen gibi krizlerin yaşandığı coğrafyalarda iş birliği yapması önemlidir.

Son olarak Türkiye’nin PKK’ya karşı düzenleyeceği kapsamlı operasyon karşısında İran’ın tavrı iki ülke ilişkilerini etkileyecektir.