Türkiye hazırlığını yaptı

Türkiye Cumhuriyeti Devleti tasfiye edilmeden 'Büyük İsrail Projesi'nin kurulamayacağını ifade eden Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, "Bu yüzden İsrailli yetkililer kendileri için en büyük tehdidin İran değil, Türkiye olduğunu açıklıyor. Ankara, Suriye sonrası hedefin neresi olduğunu çok net bildiği için hazırlıklarını çok önceden yaptı."

SÖYLEŞİ: ÖZLEM DOĞAN

Küresel terör örgütü İsrail, Gazze’de soykırım yapmaya devam ederken Lübnan’a da saldırı başlattı. Hizbullah lideri Nasrallah’ı öldüren İsrail, kara harekâtı gerçekleştireceğini de açıkladı. Bölgede yükselen gerilim ve artan tansiyon özellikle Ortadoğu ülkelerini olumsuz etkilerken Gazze’deki insanlık dramı hala durdurulabilmiş değil. ABD destekli İsrail’in sapkın dini inançları doğrultusunda gerçekleştirdiği katliamları, işgal planlarını ve Ortadoğu’daki son gelişmeleri ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol’la konuştuk.

Gazze’de yaklaşık bir yıldır soykırım yapan İsrail, Lübnan ve Beyrut’u da bombalıyor. Bir sonraki adımı neresi olacak?

İsrail’in en başından itibaren öncelikli hedefi, “kuzey” olarak sıkça ifade edilen ve mevcut şartlar itibarıyla müdahale noktasında en zayıf noktayı oluşturan Lübnan. Gazze, bu bağlamda kendi “iç cephesini” sağlama alma ve Hizbullah üzerinden Lübnan’ın şimdilik güneyini (ve gelişmelere bağlı olarak tamamını) işgal etme, akabinde ise daha orta vadede Sina üzerinden Mısır’a (Nil’e) yönelik hedeflerini gerçekleştirmek için “meşruiyet zeminini” oluşturduğu önemli bir başlangıç noktası oldu.

İSRAİL İÇİN “KUZEY/FIRAT”IN ÖNÜ AÇILDI

Gazze’de onbinlerce insanı öldüren ve Lübnan’da da aynı katliamı yapmaya hazırlanan İsrail’in asıl hedefi nedir?

İsrail’in mevcut stratejisi, 2006 yenilgisinden büyük dersler çıkardığını ve bu kapsamda karşısındaki asıl tehdidin Hizbullah olmadığı sonucuna vardığını gösteriyor. İsrail’in 2006 savaşı sonrası bölgede izlediği politika, bugüne yönelik operasyonun altyapısının hazırlandığını gösteriyor. Irak sonrası Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesi ve başta Lübnan olmak üzere bölgedeki etkisinin zayıflatılması, İran’ın bölgede yayılmacılığının adeta teşvik edilmesi ve başta Arap Ortadoğusu olmak üzere bölge devletleri tarafından bir tehdit olarak ön plana çık(artıl)ması, İsrail açısından “Kuzey/Fırat”ın önünü açmış görünüyor.

Amerika bu saldırıların neresinde?

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin çok net bir şekilde Büyük İsrail Projesi (BİP) olduğu ya da en azından artık ona hizmet ettiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla ABD, BİP’in en büyük uygulayıcısı ve onun hizmetkarı durumundadır, dolayısıyla sürecin tam da kalbinde yer almaktadır. ABD, BİP’in garantörüdür ve bunu da verdiği her türlü destekle gösteriyor. Son olarak BM’de verdiği destek ve Akdeniz’deki donanması, Suriye’deki askeri varlığı ve bölgedeki “Uydu Devlet” inşa süreci bunun birer göstergesi olarak kabul edilebilir.

İSRAİL-İRAN SAVAŞA GİRMEZ

Tahran’da İsmail Haniye’nin şehit edilmesini, ardından Hizbullah lideri Nasrallah’ın da öldürülmesini göz önüne alırsak İran ve İsrail çatışmaya girer mi?

İsrail ve İran arasındaki olası bir savaş 1990’lardan beri gündemde. Mevcut gelişmelere bakıldığında, her iki devletin bu söylem/iddialar üzerinden bölgenin iki önemli kazananı olduğu ve savaş söylemleri/tehditler üzerinden bölgeyi kontrol ettikleri görülüyor. Dolayısıyla, en azından mevcut İran rejimiyle İsrail’in bir savaş içine girmesi şu an için pek olası değil. Böylesi bir savaş, bölgede her ikisinin (en azından İran’ın) kaybedeceği bir savaş olacağı için, buna girişmezler. Zira İran’ın ya da İran’daki mevcut rejimin ortadan kalkması, İsrail’in en büyük/güçlü meşruiyet zemininin de ortadan kalkması demek olacaktır.

Bölgede birkaç ülkenin birden dahil olduğu bir savaş çıkar mı?

Bölgesel bir savaş, şu an için çok olası değil. Zira İsrail hedefi Hizbullah (ve Hamas) ile sınırlı tutuyor. Doğrudan Lübnan Devleti’ni hedef almadığını söylüyor. Fakat İsrail ne zaman Hizbullah tehdidi ve ona destek verdiğini iddia ettiği devletler/gruplar gerekçesi üzerinden Lübnan’ın kuzeyine doğru ilerler, işte o zaman teyakkuz halindeki bölge ve arka plandaki güçler ciddi anlamda harekete geçebilir. 2017 Irak’ta olduğu gibi, bir araya gelmesi çok mümkün görünmeyen devletler çok hızlı bir şekilde ortak hareket edebilirler. Bu bağlamda Rusya’dan gelen açıklamaları ciddiye almakta fayda var. Ayrıca, son dönem Türkiye-Mısır yakınlaşmasını ve Suriye ile yaşanılan normalleşme sürecini bu çerçevede göz ardı etmemek lazım.

İSRAİL TÜRKİYE’Yİ TEHDİT GÖRÜYOR

Türkiye, Suriye üzerinden İsrail’le karşı karşıya gelir mi?

Osmanlı tasfiye edilmeden İsrail devleti kurulamadı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de tasfiye edilmeden “Büyük İsrail Projesi”nin, dolayısıyla da “Büyük İsrail Devleti”nin kurulabilmesinin mümkün olmadığını, bundan ötürü İsrail açısından en büyük tehdidin İran değil, Türkiye olduğu açıklamalarının İsrailli yetkililer tarafından ara ara gündeme getirilmesi tesadüf değil. Dolayısıyla Ankara, Suriye sonrası hedefin neresi olduğunu çok net biliyor ve buna yönelik hazırlıklarını da çok öncesinden yapmış durumda, bundan kimsenin en ufak endişesi olmasın. Bunun sınanması ise, İsrail’in bahsettiği “Tanrıyı kıyamete zorlamakla” eş değer “Armagedon/Kıyamet Savaşı” demektir.