Bir Başkomiser… Cihangirin ara sokaklarında işlenen çocuk cinayetleri ve asla yakalanamayan bir seri katil… Suç Mahalli; Turan Sokak, Beyoğlu, Osmanbey ve aslında Bütün İstanbul.
İlk olarak Kanada’lı bir yapım firması için kısa metrajlı film senaryosu olarak başlayan serüven bir polisiye üçlemesi olarak devam ediyor. ‘Turan Caddesi no:25’ getirdiği farklı soluk ile kitapseverleri heyecanlandırdı. Üçlemenin ilk kitabı olarak raflarda yerini alan roman, akıcı hikâye örgüsü, güçlü anlatımı ve okuyucuda yarattığı heyecanla, kitabı benzerlerinden ayrıştırıyor. Yazar, okuyucuyu özenle tasarladığı atmosferi ve merak uyandıran karakterleri ile polisiye dünyasının içine çekiyor.
Bu üçleme ile hayatımıza giren Başkomiser Salih karakteri uzun zaman dikkatleri üzerine çekecek gibi görünüyor.
Arka kapakta ne var?
Telsizin sesi bütün Taksim Meydanı’nı kaplıyordu, Komiser Salih meydanın tam ortasında hareket ediyor, onun dışında herkes duruyordu. Canlı insan müzesi gibiydi çevresi, güvercinlerin bazıları yerde, bazıları havada donmuştu, kalabalığın sesi kafasının uğultusunda boğulmuştu. İleri geri hareket ediyordu meydanın ortasında duran anıt, bir türlü yer beğenemiyordu kendine. Salih durup seyretmeye koyuldu ama bir tuhaflık vardı bu heykelde, bildiğimiz Taksim Anıtı’ydı dışı ama içindeki figürler bir garipti. Dikkatlice yaklaşınca aklını kaybetti, en önde Hortum Sait duruyordu, onun hemen arkasında yüzleri olmayan insanlar vardı, hızlıca sağ ve sol tarafına baktı, gördüğü şeyler nabzını zorluyordu.