ABD Başkanı Donald Trump, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbeti hakkında, "Eğer çok büyük bir mucize olmazsa onun öldüğünü kabul ediyorum. Bu, gelen tüm istihbaratlara dayanıyor." dedi.
Trump, Amerikan New York Times (NYT) gazetesine verdiği mülakatta Kaşıkçı olayına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kendisine gelen istihbarat raporlarına dayanarak Kaşıkçı'nın öldüğüne inandığını belirten Trump, bu olaydan kimin sorumlu olduğuna karar verebilmek için tüm sonuçları görmeleri gerektiğini ifade etti.
NYT'nin haberinde, Amerikan istihbaratının "Kaşıkçı'nın ölümünde Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın rolünün bulunduğu" yönünde bilgiye sahip olduğu iddiasına da yer verildi ancak Trump olayı aydınlatmak için ilgili ülkelerle yakın çalıştıklarını söylemekle yetindi.
"Gelen istihbaratlara dayanıyor"
Trump, Kaşıkçı'nın akıbeti hakkında "Eğer çok büyük bir mucize olmazsa onun öldüğünü kabul ediyorum. Bu, gelen tüm istihbaratlara dayanıyor." açıklamasını yaptı.
Cemal Kaşıkçı'nın ölümünden Veliaht Prens'in sorumlu olduğunu söylemekten kaçınan Trump, infaz talimatını onun verdiği iddialarının "ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ittifakın çok güçlü bir şekilde sorgulanmasına" neden olduğunu kabul ettiği dile getirdi.
"En büyük dış politika krizlerinden biri"
Kaşıkçı olayının kendi başkanlığının en büyük dış politika krizlerinden birini tetiklediğini vurgulayan Trump, "Bu durum dünyanın algısını maalesef teslim aldı ve bu olumlu bir şey değil." diye konuştu.
Gerçeklerin bir şekilde ortaya çıkacağından emin olduğunu belirten Trump, "Farklı ülkelerden gelen istihbaratlarla çalışıyoruz." ifadesini kullandı.
Haberde, Kaşıkçı'nın öldürülmesi talimatını kimin verdiğine ilişkin nihai bir karara varmak için hala biraz erken olduğunu kaydeden Trump'ın, "bu olayda Prens Muhammed'in rolüne ilişkin" sorulara net yanıtlar vermek istemediğine de dikkat çekildi. Ayrıca haberde Trump'ın, "Kaşıkçı vakasının kendisine diğer konulardan daha büyük bir meydan okumaya dönüştüğü" değerlendirmesi de yer aldı.
NYT gazetesi, Türkiye'nin, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinde rolü olduğundan şüphelenilen bazı kişilerin kimliğini tespit ettiğini iddia etmişti.
Haberde, şüphelilerden birinin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a Paris, Madrid, Houston, Boston ve Birleşmiş Milletler ziyaretlerinde eşlik eden ve ona çok yakın bir isim olduğu belirtilmiş, diğer zanlılardan üçünün ise Prens'in güvenlik detaylarına bakıldığında bu kişilerle yakın bağlara sahip olduğu öne sürülmüştü.
Ayrıca haberde, "Türk yetkililerin söylediği gibi bu adamlar, Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de ortadan kaybolduğu Suudi konsolosluğunda bulundularsa, orada o gün ne olduğuna ve Prens Muhammed'e doğrudan bir bağlantı sağlayabilirler. Bu, Kaşıkçı'nın Veliaht Prens'ten habersiz bir şekilde, serserilerin düzenlediği bir operasyonda öldüğü iddiasını da ortadan kaldırır. Böyle bir bağ, Beyaz Saray ve ABD Kongresinin bu tür bir açıklamayı kabul etmesini de daha zor bir hale getirir." değerlendirmesinde bulunulmuştu.
Seçim çalışmasında gazetecilerin Kaşıkçı sorularını yanıtladı
Öte yandan ABD’nin Montana eyaletinde seçim çalışmaları yapan Trump, gazetecilerin Kaşıkçı olayı hakkındaki sorusunu yanıtladı.
Trump, “Sizce Kaşıkçı öldü mü?” şeklindeki bir soruya, “Bana kesinlikle öyle geliyor. Bu çok üzücü.” şeklinde cevap verdi.
Trump, Kaşıkçı'nın ortadan kaybolması ve ölümünden Riyad yönetiminin sorumlu olduğunun ortaya çıkması ihtimaline ilişkin, "Bunun sonuçları ağır olur." yorumunu yaptı.
Olay
Suudi reformistler için önemli bir platform olan Al Watan gazetesine katkı veren ve aynı zamanda Washington Post gazetesinde yazılar yazan Cemal Kaşıkçı'dan, 2 Ekim Salı günü resmi işlemler için Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na gittikten sonra bir daha haber alınamamıştı.
Emniyet kaynaklarınca yapılan değerlendirmede, Kaşıkçı'nın gittiği Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'ndan bir daha çıkmadığı teyit edilirken, başkonsolosluk binasında aynı saatlerde, 2 uçakla İstanbul'a gelen ve aralarında yetkililerin de yer aldığı 15 Suudi vatandaşının bulunduğu, bu kişilerin daha sonra geldikleri ülkelere döndüklerinin belirlendiği kaydedilmişti.
ABD Temsilciler Meclisinden Trump'a Kaşıkçı mektubu
ABD Temsilciler Meclisi, Başkan Donald Trump'a bir mektup göndererek Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbetinin "Magnitsky Yasası" kapsamında soruşturulmasını ve olayda Suudi Arabistan'ın rolünün olduğunun ortaya çıkması halinde bu ülkeye güçlü ve kapsamlı yaptırım çağrısında bulundu.
ABD Temsilciler Meclisinden 40'tan fazla vekil, Kaşıkçı olayını "Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası" kapsamında soruşturması için Trump'a bir mektup gönderdi.
"Sağlam kanıtlar, Suudi Arabistan yönetiminin, Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi ve bedeninin parçalanması talimatını verdiği şeklinde gözüküyor." ifadesiyle başlayan mektupta Trump'a harekete geçmesi çağrısı yapıldı.
Meclis üyeleri mektupta, Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası kapsamında (Kaşıkçı olayında) "ifade özgürlüğü hakkını kullanan bir kişiye yönelik yasa dışı infaz, işkence ve diğer ağır insan hakları ihlallerinin" olup olmadığının Trump yönetimi tarafından belirlenmesini talep etti.
4 ay içinde rapor sunmak zorunda
Mektupta, Trump yönetiminin ABD Kongresine 120 gün (4 ay) içinde bu konuda bir rapor sunması talebinde de bulunularak, ilgili yabancı kişi veya kişilere buna göre yaptırım getirileceği kaydedildi.
Söz konusu mektupta, "Paranın adalet ve diğer Amerikan değerlerinden daha önemli olduğu yönündeki açıklamalarınızdan oldukça endişe duyduk." ifadesi kullanıldı.
Ayrıca Amerikan istihbaratının, Kaşıkçı olayı ile ilgisi bulunan Suudi yetkililerin istihbaratına sahip olup olmadığı ve eğer varsa bunların ABD Kongresine bir an önce teslim edilmesi çağrısı da mektupta yer aldı.
Güçlü ve kapsamlı yaptırım çağrısı
Mektubu, "Eğer hızlı soruşturmanız ve varacağınız sonuç, bu korkunç eylemle ilgili medyada yer alan haberlerle örtüşürse o zaman (ilgili kişi ve ülkeye) güçlü ve kapsamlı yaptırım çağrısı yapıyoruz." ifadesiyle sonlandıran vekiller, ayrıca ABD'nin Yemen'e müdahalesine bir an önce son vermesi çağrısında da bulundu.
Geçen hafta da ABD Senatosu Trump'a hitaben benzer bir mektup göndermiş ve Kaşıkçı olayının Magnitsky Yasası kapsamında soruşturulmasını talep etmişti.
Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası
Magnitsky Yasası, Dışilişkiler Komitesinden talep gelmesi durumunda ABD Başkanının "ifade özgürlüğü hakkını kullanan bir kişiye yönelik yasa dışı infaz, işkence ve diğer ağır insan hakları ihlallerini" soruşturma şartı getiriyor.
Yasaya göre ABD Başkanının, komitenin talebinden itibaren 120 gün içinde söz konusu taleple ilgili bulguları içeren rapor ve varsa insan hakları ihlallerine karışmış yabancı kişi veya kişilere yönelik yaptırım kararını açıklama zorunluluğu bulunuyor.
Hermitage Capital Management Fonu avukatlarından Sergey Magnitsky'nin, 2009 yılında Rusya'da gözaltındayken hayatını kaybetmesinin ardından ABD ve Avrupa ülkeleri, Rusya'nın gözaltı süresince gerekli önlemleri almadığını savunarak sorumlu bürokratların cezalandırılmasını istemişti.
Bu kapsamda 2012'de ABD'de kabul edilen Magnitsky Yasası, insan hakları ihlallerinde bulunduğu belirtilen Rus bürokratların ABD'ye girişinin engellenmesi de dahil bir dizi yaptırım getirmişti.
Kongrenin 2016'da yaptığı düzenlemeyle söz konusu yasa, ABD yönetiminin dünyanın herhangi bir ülkesindeki insan hakları ihlalleri kapsamında ilgili kişi ve kurumlara yaptırım kararı alabilmesine imkan tanıyacak şekilde genişletilmişti.