ALİ ADAKOĞLU
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan ve Katar ziyaretlerinin dönüşünde, uçakta kendisini takip eden basın mensuplarının, geziye ve ülke gündemine ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Erdoğan sözüne, Bahreyn Kralı Hamad bin İsa El Halife'nin, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'yi ziyaret eden ilk Arap lideri olduğunu söyleyerek başladı. ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün açılış törenine de geldiğini hatırlattı.
Köprü ve cami yapımı
Bu ziyarette, 320 milyon dolar civarında olan ikili ticaret hacminin artırılmasına yönelik 4 anlaşma imzalandığını söyleyen Erdoğan, Bahreyn ile Suudi Arabistan arasında Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne benzer bir köprünün Türk firmaları tarafından yapılabileceği gündeme geldiğinin de altını çizdi. Ayrıca Bahreyn'de Çamlıca Camisi'ne benzer bir caminin yapımı için de fikir birliğine varıldığını söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan
Suudi Arabistan'da yapılan görüşmelerin son derece faydalı geçtiğini söyleyen Erdoğan, "Bu görüşmelerde Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini çeşitli alanlarda, askeri, siyasi, ekonomik, ticari, savunma sanayine yönelik, alt yapı, üst yapı konularını da ele alma imkanımız oldu" dedi.
Erdoğan ayrıca "ABD'nin JASTA yasası konusunda, Suudi Arabistan'ın tavrını bizim de aynen paylaştığımızı vurguladım. Bundan dolayı onlar da bize teşekkür ettiler. Tabi Kral'ın 'Türkiye'nin güvenliği bizim güvenliğimizdir' ifadesi de bizi ayrıca memnun etmiştir" dedi.
Ortak çalışma mutabakatı
İkili görüşmelerde Suriye krizinin sonlandırılması çabalarında ortak hareket etme, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, Filistin'de iki devletli çözümün hayata geçirilmesi konularında fikir birliğine varıldığı da belirtildi. Hepsinden önemlisi Irak'ta DEAŞ'la mücadele, barış, hatta istikrarın sağlanması için birlikte çalışmakta kararlılık vurgulandı.
FETÖ konusu masada
Erdoğan, "Suudi Arabistan'ın FETÖ mensupları konusundaki tutumundan memnunuz. Çünkü, oradaki kuruluşlarını zaten hemen kapatmaya başladılar. Kapatmaya da devam ediyorlar. 'Bu konudaki hassasiyetiniz bizim de hassasiyetimizdir, hiç endişe etmeyin' dediler" ifadelerini kullandı.
Katar'ın yatırımları artacak
Katar'ın Türkiye'deki yatırımları olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Malum Digiturk'ü almak suretiyle önemli bir adım attılar. Ondan önce çok çok önemli bir adım BMC'dir. BMC'nin yüzde 50 ortağı malum Katar olmuştur. Şu anda da yine kendilerine gerek turizmde birçok yatırımlar yapmasıyla ilgili, Trabzon'da yapmış olduğumuz Yüksek Düzeyli Stratejik Komite toplantısı sırasında kendilerini ben helikopterle de gezdirmiştim. O sırada tam kar mevsimiydi. Dağları falan gösterdiğimde de, buralarda kayak, kış turizmi noktasında çalışmalar var mı, yok mu dediklerinde, 'Birlikte burada bazı yatırımlar yapabiliriz' dedim. Bunlara olumlu yaklaşmışlardı. Hatta, 'Oteller yapabiliriz' demişti. Kendilerine yaptığım bazı hazırlıkları takdim ettim. Onları aldı. Turizme, oradaki kış turizmine yönelik projeleri bizzat kendisine takdim ettim. Temenni ederim ki bu konularda atacakları adımla ki, dünyada da Katar'ın birçok ülkede değişik yatırımları var. Eğer ülkemizde de bu tür yatırımlara girerlerse, Türkiye için önemli bir adım olacaktır."
Trump Türkiye'ye gelecek
Bu bilgilerin ardından basın mensuplarıyla soru-cevap bölümüne geçildi.
- ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmenize ilişkin açıklamalar yapıldı. Anca daha fazla detay almamız mümkün mü? Mesela PYD konusunda tavırları ne olacak? FETÖ ile ilgili tavırları ne olacak? Genel izleniminiz nedir?
Görüşmemizde FETÖ konusunda da özellikle desteklerini istedim. Meseleyi yakından takip edeceğini, ilgili birimlere gerekli talimatları vereceğini söyledi. Nitekim görüşmeden hemen 2 gün sonra CIA Direktörü ilk yurtdışı ziyaretini bize yaptı. CIA Direktörü ile bu konuları etraflıca görüştük. Olanları görüntüler eşliğinde anlattım. Ama daha etraflıca olan görüşmesi tabii ki Milli İstihbarat Teşkilatımı'zla olanıydı; 5-6 saat süren görüşmeleri oldu. ABD Başkanıyla olan görüşmemizde Türkiye-ABD ilişkilerini de ele alma fırsatımız oldu. Kendileri kısa zamanda da yüz yüze bir görüşme yapabileceğimizi bana telefonda ifade ettiler. Yüz yüze görüşmede, inanıyorum ki çok daha netice alıcı değerlendirmeler yapma fırsatımız olacaktır.
Eğit-Donat'a devam
-Güvenli bölgeler konusunda yeni ABD yönetiminden bir yaklaşım değişikliği bekliyor musunuz?
Güvenli bölge, biliyorsunuz, Sayın Trump'ın da kullandığı bir ifade. Ben bu düşünceyi, Sayın Obama döneminde dile getirmiştim. Biz, 'terörden arındırılmış güvenli bölge' diyoruz. İşin aslı budur. Orada bir de milli güvenliği sağlamak için bir orduya ihtiyaç var. Bu ihtiyacın karşılanması için de biz uzun zamandır eğit-donat yapıyoruz. Özgür Suriye Ordusu bizim eğit-donat çalışmalarımızın eseridir. Mesela Cerablus'ta şu an onlar var. Rai, Dabık, şimdi de El Bab'a onlar yerleşecek. Menbiç'te de Özgür Suriye Ordusu olmalı. Bunu Sayın Trump'a da ifade ettim. PYD'yi ,YPG'yi devreden çıkarmaları gerektiğini söyledim. 'Rakka'nın DEAŞ'tan temizlenmesi işini bunlarla yapacaksanız, biz orada yer almayız. Sizin ne PYD'ye ihtiyacınız var, ne YPG'ye. Bu işi koalisyon güçleriyle beraber, pekala hep birlikte yapabiliriz' dedim. Bunları Sayın Obama ile çok konuştuk. Ama PYD ve YPG ile çalışma ısrarından vazgeçmediği için bu adım atılamadı. Temenni ederim ki şimdi atarız. Zira Sayın Trump çözüme daha yakın duruyor.
-Güvenli bölge, Fırat Kalkanı gibi konularda Rusya'nın bir itirazı var mı?
-"Yok. Rusya sadece El Bab'ın daha güneyine ve batıya girmememizin iyi olacağını söylüyor.
Referandum düşünceleri
-Anayasa referandumuyla ilgili bir soru sormak istiyorum. Bir planlama yaptınız mı? Kaç vilayete gitmeyi düşünüyorsunuz? Allah rahmet eylesin Erol Bey'in yokluğunda bu kampanyayı nasıl sürdüreceksiniz?
Planlama noktasında arkadaşlar belli bir takvim hazırlamak için çalışıyorlar. Bu tabii ki taslak. Önce Kahramanmaraş, ardından Cumartesi günü Elazığ-Malatya, Pazar da Adıyaman-Gaziantep ziyaretlerimiz olacak. Ondan sonra da ziyaretlerimizi peyderpey devam ettireceğiz. Ayrıca yurtdışı ziyaretlerimiz var. Kampanyayı esas itibarıyla Sayın Başbakanla koordineli götürüyoruz inşallah. Yani 30 büyük şehrin tamamına gitmeyi hedefliyoruz. Hem Sayın Başbakan hem bizim ziyaretlerimizle, çift dikiş olsun istiyoruz. Tabii inşallah yurtdışı seyahatlerimiz de olacak. Almanya, Belçika, Hollanda, ayrıca belki İskandinav ülkelerinden bir tanesi olabilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Restoranında Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al-Sani, tarafından onuruna verilen öğle yemeğine katıldı.
Partiye geçiş olacak mı?
-Referandumda Anayasa değişikliği kabul edilirse, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş için 2019'a kadar 2 yıllık bir süre olacak. O iki yıllık süre için de bir hazırlığınız, bir planınız olacak mı?
Bu dediğinizde haklılık payı var. O geçiş sürecini bizim sağlıklı bir şekilde hazırlamamız lazım. Örneğin partili cumhurbaşkanına geçişin ön adımı o süreçte olabilir. Referandum hayırlısıyla 'Evet'le neticelendikten sonra, bizim partiye kayıt olma imkanımız doğacaktır. Buna mani bir hal yok. Partiye üye olma süreci başlayabilir. Bu tabii 2019'a yönelik bir geçiş sürecidir. Şu anda zaten yönetim noktasında herhangi bir sıkıntı yaşatmadan süreci yaşıyoruz. Ama Sayın Bahçeli'nin ifade ettiği gibi fiili durumun hukukileştirilmesiyle de artık toplumun buna hazır hale gelmesi tabii ki büyük bir önem arz ediyor.
Hayırcılara baskı yok
-Herhangi bir anket var mı elinizde? Tecrübenizle havayı nasıl kokluyorsunuz? Muhalefetin kampanya stratejisi, hayır diyecekler üzerinde bir baskı ortamı olduğu iddiaları üzerine odaklanıyor. Sizce böyle bir hava var mı? Ya da hayır demek isteyenlerin üzerinde baskı olduğu yönündeki iddialara cevabınız nedir?
Bunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Böyle bir şey olamaz ki. Nitekim her akşam televizyonlarda anketörler bu noktada değerlendirmelerini yapıyorlar. Yaptıkları anketlerin bütün değerlendirmelerini yazar-çizer arkadaşlarımızla birlikte oralarda tartışıyorlar. Evetçisi de yapıyor hayırcısı da yapıyor, yapacaktır.
Neticede milletin nabzını dinleyip onları ekranlara taşıyorlar. Evet'i savunanların varlığını, hayırcılara bir baskı gibi sunmak doğru olmaz. Ne düşündüğümüzü elbette söyleyeceğiz. Gerek Başbakan, gerek sayın Bahçeli, gerek şahsım, bizim için kutsal olan demokratik hakkımızı kullanarak meydanlarda konuşuyoruz. Televizyonlarda konuşuyoruz.'Evet' demeye milletimizi şimdiden davet ediyoruz. Bu bizim en doğal hakkımızdır. Hayırcılara baskı olur bahanesiyle bu hakkımızı engellemek tabii ki yanlış bir şey olur. Bizim hayıra baskı diye bir derdimiz yok. Ama hayır demekte hayır yoktur. Bunu söyleme hakkımız da var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz tarafından resmi törenle karşılandı. İki lider Yemame Sarayı'nda gerçekleşen resmi tören sonrasında ikili görüşmeler yaptı.
Hayır diyenlerin safı
-Hayır diyecekleri terör örgütleriyle FETÖ ile aynı kefeye koymak bir baskı yaratır mı?
Kimlerin 'Hayır' dediğine elbette bakmak durumundayız. 'Hayır' diyenlerin safında kimler var? Mesela dağ, 'Hayır' diyor. Onların desteğiyle parlamentoya girmiş olan HDP de 'Hayır' diyor. Bunların aksini iddia etmek mümkün mü? Değil. Peki, Cumhuriyet Halk Partisi bunlarla beraber hareket etmiyor mu? Bunlarla beraber hareket ediyor. Dolayısıyla şimdi burada bunlarla beraber hareket ettiklerine göre ben burada şerre rızanın şer olduğuna, kötülük olduğuna inanıyorum. Benim için evet ve hayır demenin arasındaki fark bu kadar açık net ortadadır. Bizlerin bu noktada hassas olmamız gerektiği kanaatindeyim.
-Referandum sonrasında 2019'a kadar bir takım düzenlemeler mi bekliyoruz?
Tabii ki yasal düzenlemeler olacaktır. Yasal düzenlemeler sayesinde nerede ne gibi tıkanıklıklar varsa bunları çok daha rahat giderme imkanımız olacaktır. Mevcut hükümet, parlamento, bu noktada çok daha hassas, çok daha dikkatli olmak suretiyle, gereken adımları atacaktır.
3 katlı köprü yapıyoruz
-Ekonominin kötüye gittiğine dair iddialar için ne diyorsunuz?
Bakınız 18 Mart köprüsünün ihalesini yaptık. Şirketlerin, konsorsiyumların teklif için birbirleriyle yarıştıklarına şahit olduk. Hani çöküyordu Türkiye ekonomisi? İhaleyi iki Koreli, iki Türk firmasından oluşan konsorsiyum kazandı. Bunun bedeli yaklaşık 12 milyar dolar. Ne yapacaklar? 16 küsur yıl burayı çalıştıracaklar. Ondan sonra ne yapacaklar? Türkiye Cumhuriyeti devletine verecekler. Ekonomi çöküşte olsa, o ülkede kimse kalkıp böyle bir yatırım yapmaz. Şu anda, boğazın altından 3 katlı tünelle ilgili hazırlıklar da sürüyor. Daha şimdiden, ihaleye girmeye hazırız diyenler olduğunu görüyoruz. Hakeza Kanal İstanbul için de teklifler şimdiden hazır. Türk firmaları, Japonlar, Koreliler vesaire hepsi 'Biz varız' diyorlar. Arkadaşlar, ekonomisi çökmüş olan bir ülkede, siz BOT veya PPP sistemiyle bu tür yatırımları yapamazsınız. Dolayısıyla bizim bu noktadaki avantajlarımız hamd olsun çok iyi. Çünkü biz güvenli bir limanız. Güvenli liman olduğumuz için de bu insanlar da gelip ülkemizde yatırımlar yapıyorlar. Çanakkale'de 18 Mart'ta köprünün temelini atıyoruz. Dünyanın bir numarası olacak. 3 kat olarak inşa edilecek bu köprü, her şeyiyle ilk olacak. Bir katından giden otomobiller, en alt kattan dönüş yapan otomobiller, ortadan da raylı sistem. Bu dünyada ilk proje olacak. Bu proje,bu açıdan da çok büyük önem arz ediyor."
-Hükümet, ekonomiyi canlandırmak için teşvikler, paketler hazırladı. Bunları nasıl değerlendirdiniz?
Atılan adımlar arasında özellikle Varlık Fonu çok büyük önem arz ediyor. Ama bu adımı attığımızda, bazı o malum kafaların bunu da hazmedemediklerini gördük. Bu işlerden anlamadıkları için hazmedemiyorlar. Bunlar geçmişte de, Allah rahmet eylesin, birinci köprü vesaire de Özal'ı anlayamıyorlardı. Şimdi biz dünya ile yarışan projeler yapıyoruz. Aynı kafa, bunlara da karşı çıkıyor. Ne yaptı Varlık Fonu? Ciddi bir güç kattı, Türkiye ekonomisine. Ama o kadar cahiller ki, tutup bunun bir özelleştirme olduğunu iddia ediyorlar. Ne alakası var? Elden çıkarılan, verilen bir şey yok ki. Bunların hepsi karşı tarafa bir tür teminattır. Varlık fonu ayrıca ortaklığa da girebiliyor. İkili ortalık, üçüncü ülkelerle farklı ortaklıklar suretiyle, gücünüze varlık fonuyla bir güç katıyorsunuz. Çeşitli imtiyazlar elde ediyorsunuz. Varlık fonu bu. Ama bunu anlayamıyorlar. Nitekim ilanı yapılır yapılmaz dolarda düşüş başladı; şu an 3.64'ü görmüş vaziyette. Ben inanıyorum ki 3.50'nin de altına düşecek.
-Malumunuz, KHK'larla çeşitli ihraçlar oldu. Akademideki ihraçlar ise çok tartışma yarattı, çok ses getirdi. Üniversitelere, akademisyenlere dokunulamaz gibi bir hava da oluştu. Hatta bu konudaki şikayetlerin Cumhurbaşkanına kadar gittiği söylendi...
Şahsen ben olaya şöyle bakıyorum: İşlenilen suçlardan dolayı eğer siyasetçi bedel ödüyorsa; ne bileyim çeşitli bürokratlar, teknokratlar bedel ödüyorlarsa, profesör, doçent veya doktor olanlar bedel ödemeyecekler mi? Kusura bakmasınlar, ülkemin bölünmesine yol açacak işler içindeyseler; FETÖ, PKK gibi terör örgütleriyle iltisaklıysalar, elbette bir bedel ödemek durumundadırlar. Öyle bir durumda yasal olarak ne gerekiyorsa yapılır. Gerekirse açığa alınıyorlar. Yasal çerçevede gereken neyse yapılır. Bundan dolayı kimse de rahatsız olmasın."
-Türkiye-İsrail ilişkilerindeki normalleşme sonrası Gazze'ye yardımlar gitmeye başladı. İsrail'in yeni yerleşim birimleri açması, Ezan okumanın yasaklanması gibi bazı gelişmeler oldu.
Arzu edilmeyen bazı şeyler maalesef oluyor. Netenyahu'nun bazı konularda yanlış adımlar attığını düşünüyorum. Tam bir normalleşme sürecinde olduğumuzu düşünürken, bir bakıyorsunuz, Mesçid-i Aksa'yla ilgili olumsuz bir adım atıyorlar, arkasından ezanla ilgili yasak getirmeye kalkışıyorlar. Bunlar elbette üzücü. Biz Türkiye'de Yahudi inancına yönelik bir zorlama yapıyor muyuz. Hayır. Bizde durum böyleyken İsrail'in Müslümanlara yaptıkları bizleri gerçekten üzüyor. Arkadaşlarımızla kendilerine haber de gönderildi. Bunlar bizim için hassas konular. Bu konularda dikkatli olunması gerektiğini çeşitli kanallardan kendilerine ilettik. Bu konularda hassasiyet beklediğimizi Sayın Trump'a da bazı arkadaşlarımızla söyledik.