Ne yazık ki, davasına adanmış bir misyon adamı olarak, Osmanlı sonrasında sıkıştırıldığımız Anadolu coğrafyası ve daha fazlası için O'nun verdiği büyük mücadele bugün hatırlanmıyor bile. Ne mensubu ve mebusu olduğu Trabzon şehri, ne de üyesi bulunduğu TBMM onu görmüyor, göremiyor. Hesabu00ee değil hasbu00ee bir cesaret ve ferasetle mecliste cereyan eden her olayın üzerine giden, ülkenin gelecekte nerelere sürüklenmek istendiğini gören, yönünün İslam dünyasından koparılıp batıya çevrilmesine karşı itiraz eden Ali Şükrü Bey bugün de bilinmesi, hatırlanması, ibret ve örnek alınması gereken bir şahsiyettir. Ancak, hafızası gereksiz ne kadar eşya, olay ve materyal varsa onları hatırlayan bir şehir ahalisi Ali Şükrü Bey'i bilemiyor ve hatırlayamıyor. 'Neleri hatırladığı'na göre değer taşıyan toplumsal hafıza, "neleri unuttuğu"yla malu00fbl hale geliyor.
Ankara'da şehid edilmesine rağmen, ilahu00ee bir sevk-i tabiiyle memleketi Trabzon'a getirilip, şehrin zirvesine defnedilen Ali Şükrü Bey, bu haliyle de şehrine mesaj vermektedir. Şehir, hafızasından şehitlerini silerse kendisini de unutur. Şehir, şehitlerini unutursa hafızasını da kaybeder. İlahi bir ihtar mıdır bilinmez (biz öyle kabul edelim) şehir kendisini unutmaması için büyük şehidini kendisine çağırmıştır. Ali Şükrü Bey'in heykeli dikilsin demiyoruz, şahsiyeti bilinsin ve örnek alınsın istiyoruz!
39 yaşında ömrünün baharında şehadetle buluşan Ali Şükrü Bey feraset, basiret, şecaat ve celadetiyle temsil ettiği şehrin numune-i imtisal bir milletvekili olarak 27 Mart 1923'te hurhanca bir cinayetle şehid edilip dar-ı bekaya hicret etmişti.
Fikirleriyle, şahsiyetiyle, muhalif duruşuyla başa çıkamayanlar, onu durduracak tek yolun onun yok edilmesi olduğunu görmüş ve 'Fail-İ Meşhur' bir irade onu vahşice katlettirmişti. Siyasu00ee tarihimizin en korkunç vahşetlerinden olan Ali Şükrü Bey cinayeti, onun şahsında muhalefeti oluşturan II. Gruba verilmiş bir 'gözdağı' idi. Adeta "Direnirseniz, Boyun Eğmezseniz Sonunuz Böyle Olur" demekti. Fakat o meclisin, 'atanmış' değil de gerçekten 'milletin vekili' olduğunu gösteren şahsiyetleri başta Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey, Lazistan Mebusu Ziya Hurşit, ? olmak üzere "Ali Şükrü Beyin katilleri bulunacak!" diye meclis kürsüsünden haykırıyor, H. Avni Bey o derece celalleniyor ki "Ali Şükrü'ye kıyan bilekleri keseceğiz. O bilekler isterse sırmalı paşa bilekleri olsun" diyerek meclisi titretiyorlardı.
Trabzon milletvekili olarak Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda 12 Ocak 1920 tarihinden itibaren sadece 64 gün, I. Meclis'te ise 23 Nisan 1920'den öldürüldüğü 27 Mart 1923'e kadar 3 yıl gibi kısa bir süre milletvekilliği yapmasına rağmen "ne kadar değil, nasıl yaşadığı" ile anlaşılabilecek bir şahsiyettir Ali Şükrü Bey.
Bu yazımızda Ali Şükrü Bey'in fikirlerinin kaynağı ve dünya görüşüne ilişkin önemli bir belgeyi hatırlatmak istiyorum. Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda zabıt katipliği, I. Mecliste Evrak ve Tahrirat Müdürlüğü ve daha sonraları milletvekilliği de yapan Trabzonlu hukukçu-gazeteci, Necmettin Sahir (Sılan) Bey, 1921 yılında milletvekillerine yönelik tek sorulu bir anket düzenliyor. Ankette su soruyu soruyor:
"Kazanılacak olan Millu00ee İstiklal Mücahedemizin feyizdar ve semeredar olması neye bağlıdır?"
Bu sorunun sorulduğu yılı düşündüğümüzde, sorunun ve milletvekillerinin vereceği cevapların ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Bu soruya Trabzon milletvekili şehid-i muazzez Ali Şükrü Bey, 27 Ekim 1921 tarihinde kendi el yazısıyla şu cevabı veriyor:
"Cevap:
İstiklal mücahedemizin feyizdar olması, halkta hissiyat-ı diniyenin tenmiye ve takviyesine mütevakkıftır. Çünkü feyizdar semereler, ancak ve ancak temiz yüreklerin ve faziletkar ruhların mesaisinden doğabilir. Safiyet ve faziletin temeli ise, dinin pek ulvu00ee olan ilhamat-ı kudsiyesidir. Tarih-i alemin sahifelerine şöylece bir göz gezdirilecek olursa birçok milletlerin, hissiyat-ı diniyelerine arız olan zaaf ve inhitat yüzünden ya tamamiyle inkıraza veyahut esarete giriftar oldukları görülür. Hulasa, cemiyet makinesinin düzgün ve pürüzsüz bir şekilde işlemesini temin eden yegane ve esas vasıta halkın rabıta-i diniyesidir.
Ankara; 27 Teşrinievvel 1337
Trabzon Mebusu
Ali Şükrü"
Ali Şükrü Bey'in bu cevabı, nasıl kavu00ee bir Müslüman ve dava ve mücadele adamı olduğuna, Millu00ee Mücadele sonrasında toplumun bekasının yegane şartının İslamu00ee hassasiyet ve bağlılıkta ve erdemli insanların emeğine bağlı olduğuna ilişkin, kendi kaleminden çıkmış önemli bir metindir. Ali Şükrü Beyin, sadece bu cevabı bile hiçbir müphemliğe yer vermeyecek şekilde "dünya görüşü"ne ilişkin açık bir beyanname niteliğindedir. Ali Şükrü Bey'in bu cevabından da anlaşılıyor ki, cumhuriyet devrimlerinin "birilerine rağmen" gerçekleştirilemeyeceğini veya oldukça zor gerçekleştirileceğini bilenler önlerinde en büyük engel olarak gördükleri Ali Şükrü Bey'i "fail-i meşhur" bir cinayetle şehid ettiler. Allah'ın ender kullarına takdiri bazan şehadet olarak tecelli eder. İnanıyoruz ve şahid oluyoruz ki Ali Şükrü Bey de kısa hayatında verdiği olağanüstü mücadelesinin temelindeki (kendi deyimiyle) "rabıta-i dinu00eeyyesi" onu yılmaz bir dava adamı yapıyordu.
Başbakan Erdoğan'ın da gençlere "şahsiyetini örnek alın" tavsiyesinde bulunduğu Ali Şükrü Bey'i, gençlerden önce Trabzo milletvekilleri neden örnek almıyor? Yoksa Ali Şükrü Bey'in şahsiyet irtifası ile mevcut milletvekilleri arasında ulaşılması imkansız bir seviye farkı mı var? Acaba? Maalesef öyle görünüyor. Başbakan'ın 23 Kasım 2013 günü Trabzon'da yaptığı konuşmada "Gençler, sizlerden rica ediyorum, gidin Ali Şükrü Bey'in hayatını okuyun!" tavsiyesini gençlerden önce kendi milletvekillerinin sahiplenmesi gerekmez mi? Trabzon milletvekillerinin okumadığı, sahiplenmediği bir muhteşem hayat başka milletvekillerinin dikkatini çeker mi?
Şehir ve şehrin vekilleri ne zaman ki Ali Şükrü Bey'i hatırlayıp, şahsiyeti ve davasına sahip çıkarlarsa, belki o zaman "nereden koparılıp nereye atıldıkları"na dair bir tarih muhasebesine girebilirler.Üstad Necip Fazıl'ın Sultan Abdulhamid için söylediği "Abdulhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır!" müthiş sözünü, Ali Şükrü Bey'e uyarlarsak; "Ali Şükrü Bey'i anlamak çok şeyi anlamak olacaktır!" Çok şeyi, yani tarih, insan, toplum, medeniyet, dil, kültür...'e karşı işlenen cinayetleri ve katliamları. Yazımızı, o muazzez şehidin kulaklarımızdan çıkmaması gereken bir sözüyle bitirelim: "Mazu00ee, ayine-i ibrettir. Maziyi unutan, istikbalde yolunu şaşırır!"
Ülkemizin yönünün İslam dünyasından koparılıp batıya çevrilmesine itiraz eden ve Başbakan Erdoğan'ın da gençlere "şahsiyetini örnek alın" tavsiyesinde bulunduğu Ali Şükrü Bey bugün de bilinmesi, ibret ve örnek alınması gereken bir şahsiyettir.
39 yaşında ömrünün baharında şehadetle buluşan Ali Şükrü Bey feraset, basiret, şecaat ve celadetiyle temsil ettiği numune-i imtisal bir milletvekili olarak 1923'te hurhanca bir cinayetle şehid edilip dar-ı bekaya hicret etmişti.
Yahya Düzenli