Dr. Yunus Turhan/Korkut Ata Üniversitesi
"Afrikalı Havva" kavramının neşet ettiği, Batılıların sömürge altına alamadığı ve Pan-Afrikanizm'in ruhunu inşa eden Etiyopya, bugünlerde "Balkanlaşma" tehlikesiyle karşı karşıya. Siyasi çalkantıların durmadığı Etiyopya’da, Solomon Hanedanlığı'nın son temsilcisi I. Haile Selassie’nin tahtan indirilmesinden günümüze kadar yalnızca 4 yıl (1991-1994) barış iklimini teneffüs etmesi, "Etiyopya’nın barışı kısa, lakin savaşları uzundur" sözünü doğrular nitelikte. Etnik çoğulculuğun bu denli fazla oldu heterojen toplumlarda ulusal mutabakat inşa etmek, sömürge döneminin mirası olan iktidarın/gücün sömürgeleştirilmesi kültürüyle birleşince içinden çıkılması zor bir hal alıyor.
Etiyopya’nın sahip olduğu sosyolojik, teolojik ve jeopolitik konum, onu diğer Afrika ülkelerinden ayırır. Türkiye’nin Sahra altı Afrika’da ilk diplomatik teması Etiyopya ile kurması dikkate değer stratejik bir hamledir. Mamafih Türkiye-Etiyopya ilişkileri Tigray krizi sebebiyle hassas bir süreçten geçiyor. Bir asırlık tarihsel ilişkilerin, Tigray kriziyle sarsılmayacağı aşikar. Ancak doğurabileceği sonuçlar açısında Tigray krizi, siyasetten akademiye, diplomasiden ekonomiye farklı alanlardan birçok ismin nazarı dikkatini celbediyor.
Krizin Türkiye-Etiyopya ilişkilerine etkisi
Tigray krizinin Türkiye-Etiyopya ilişkilerine doğrudan etkisi tartışmasız ekonomi alanında kendini hissettiriyor. Dünya Ekonomik Forumuna göre, Etiyopya ekonomisi 2010’dan 2019'a kadar yılda ortalama yüzde 9,4 büyüme oranı ile Afrika'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri oldu. Güçlü ve geniş tabanlı bu büyüme Kovid-19 ve Tigray krizi nedeniyle 2020'de yüzde 6,1'e kadar geriledi.
TÜİK verilerine göre, 2019 yılında Etiyopya’dan 51 bin 484 milyon dolarlık ithalatımız, 2021 yılında 18 bin 217 milyon dolara kadar gerilemiş; aynı şekilde 2019 yılındaki 380 bin 905 milyon dolarlık ihracatımız, 2021’de 247 bin 642 milyon dolar seviyesine inmiştir.
Öte yandan Ticaret Bakanlığının 2020 verilerine göre Etiyopya’nın ihracatında yüzde 1,5 civarındaki payla 18. sırada yer alan Türkiye, ithalatta ise önemli bir konuma sahip. Etiyopya’nın Ülkelere Göre İthalatında Çin’in yüzde 29,5 ile ilk sırada olduğu listede Türkiye yüzde 5,7 ile üçüncü sırada yer alıyor. Türkiye’nin ihraç kalemleri demir, çelik makinalar, mekanik cihazlar gibi aletler olurken, ithal kalemleri ise sebzeler, kök ve yumrular, yağlı tohum ve kaba yem gibi gıda maddeleridir.
Tekstil, İnşaat, Sanayi gibi alanlarda 150’den fazla şirket ile 2,5 milyar dolar bütçe oluşturan Türk firmaları, Etiyopya’da en fazla yatırımı olan ikinci yabancı ülke konumunda. Ancak Tigray krizinin ülke sathına yayılması, Türk şirketlerinin performansı, ülkenin dış ticaretini ve ikili ilişkileri derinden etkilemekte. Etiyopya’nın, ihracatının yüzde 70’ni oluşturan kahve, susam ve diğer yağlı tohumları Çin, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) sonra en fazla Türkiye’ye yaptığı bir tabloda Tigray krizinin ilgili ürünlerin tedarikinde sorunlara neden olması kuvvetle muhtemel. Öte yandan Türkiye’nin Etiyopya’ya yönelik sanayi ağırlıklı ihraç kalemlerinde oluşabilecek herhangi bir aksaklık, bu ülkenin sanayileşmesini ve kalkınma hamlelerini zayıflatma potansiyeli taşıyor.
Tigray krizinin siyasi etkileri
Krizin ikili ilişkilerde oluşturabileceği diğer bir etki ise siyasi alana ilişkindir. Derg Rejimi (1974-1991) sonrası Meles Zenawi döneminde daha rasyonel bir çerçeveye oturan Türkiye-Etiyopya ilişkileri, Başbakan Abiy Ahmed’in Ağustos 2021’de Türkiye ziyareti ile ekonomik ortaklıktan stratejik ortaklığı evrildi. İlişkilerin 125. yılına atfen yapılan ziyarette iki ülke arasında su, askeri ve finansal konularda iş birliğini içeren anlaşmalar imzalandı. Ziyarette, Etiyopya’nın Sudan ile Faşka bölgesinde yaşadığı sınır anlaşmazlığı konusunda Türkiye’nin ara buluculuk rolüne sıcak bakacağı yönündeki beyanı, Türkiye’nin son yirmi yılda Afrika kıtası özelinde karşılıklı müstefit bir siyasi tutum meydana getirme fikrinin en somut tezahürüdür. Tigray krizinde Türkiye’nin yaklaşımı, bölgeye yönelik inşa ettiği siyasi, askeri, diplomatik ve ekonomik açılımın muhteviyatını etkileme potansiyeline sahip.
Türkiye, Tigray krizinin ortaya çıktığı Kasım 2020’den beri “aktif tarafsızlık” politikası izlemekte. Bu kapsamda siyasi iktidarla temas halinde olan Türkiye, çatışmaların tarafı olmaktan uzak bir diplomasi takip ediyor. Türkiye'nin bu politikası, Etiyopya’nın siyasi ve askeri açıdan içinde bulunduğu kısır döngü bağlamında ele alındığında oldukça rasyonel. Nitekim Tigray krizinin aktörleri, etki faktörleri ve gidişatı sürekli değişmekte, tarafların birbirleri üzerine tahakküm kurduğu haberleri, takip edilen haber kanalı özelinde değişkenlik gösteriyor.
Kasım 2020’de merkezi hükümet güçlerinin hızlı ve etkili ilerleyişinin üzerinden 6 ay geçmeden Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) güçlerinin karşı saldırıya geçerek başkent Addis Ababa’ya kadar ilerlemesi, akabinde Başbakan Abiy Ahmed’in askeri üniformasını giyerek sahada orduyu komuta etmesiyle Dessie ve Kombolcha kasabalarının tekrar merkez kuvvetlerine geçmesi, bahsi geçen kısır döngünün en net örneği. Ancak merkezi hükümetin son haftalarda sergilediği agresif hamleler, sahada Abiy Ahmed lehine bir sonuç doğurmuş ve Tigray güçlerinin Amhara ve Afar bölgelerinden askerlerini geri çekmesi, akabinde Abiy hükümetinin kapsayıcı ulusal diyalog kapısını aralaması 13 aylık vahşi kısır döngünün bitirilmesi adına umut verici bir gelişme olmuştur.
'Aktif tarafsızlık' politikası
Mevcut durumda Türkiye’nin doğrudan çatışmanın tarafı olmadan siyasi iktidar ile ilişkilere devam etmesi, üç noktada Türkiye’yi etkileyebilir. Birincisi, Abiy’in bu krizden güçlenerek çıkması durumunda Çin ve BAE'nin Tigray güçlerine karşı mücadelede doğrudan Etiyopya ordusuna kapsamlı destek sağlamasının diyeti olarak Etiyopya siyasetinde etkin olmasının Türkiye özelinde doğuracağı muhtemel etkidir. İlgili ülkelerin Türkiye’nin Etiyopya’daki varlığına yönelik tutumu ve Etiyopya’nın alacağı pozisyon bu manada önem kazanacaktır. İkincisi ise Türkiye’nin Abiy ile açmış olduğu yeni bir sayfa, Abiy karşıtı muhalefet tarafından şiddetle eleştirilmektedir. Bahusus, ABD gibi dünyanın farklı bölgelerinde en örgütlü Afrika diasporası olarak bilinen Tigraylıların Türkiye aleyhinde oluşturdukları kampanyalara karşı, kamu diplomasisi bağlamında ilgili kurumların alternatif hamleler geliştirilmesi gerekebilir. Son olarak, Batılı devletlerin Tigray krizi sonrası Abiy Ahmed’in meşruiyetini zayıflatmak adına insan hakları ihlalleri gibi konularla sistemli bir şekilde yalnızlaştırma politikası izleme olasılığı Türkiye’nin hesaba katması gereken diğer bir unsurdur.
Kısaca, Tigray krizi Türkiye’nin Somali, Sudan, Etiyopya aksında inşa ettiği uzun erimli stratejinin doğasına etki edecek ciddi bir potansiyeli ihtiva ediyor. Öyle ki, “olmak ya da ölmek” ikileminde siyasi adım takip eden genç ve hırslı Abiy Ahmed, içinde bulunduğu açmazın da etkisiyle dış politikada ülkesine yönelik hamleleri yakından takip ediyor ve yer yer orantısız tepkiler verebiliyor.
Türkiye “bekle-gör” pozisyonundan ziyade “aktif tarafsızlık” politikasını devam ettirerek, sahip olduğu ara buluculuk tecrübesini ve kapasitesini, son günlerde yeşeren barış umuduna katkı sağlayarak Tigray krizine eklemlemesi sayesinde “Etiyopya’ya Gel(e)meyen Barış” kısır döngüsüne son verebilir. Zira ülkede çatışmaların devam etmesi ve barışçıl bir çözümün inşa edilememesi neticesinde ortaya çıkabilecek siyasal ve finansal maliyet herkes için ağır olacaktır.