Hariciye Kalemi'nde memurluk yapmış, çeşitli vilayetlerde mutasarrıflık görevlerinde bulunmuş olan Çankırılı Hüseyin Efendi ile sonradan Müslüman olan Sakız Adası'ndan Rum bir ailenin mensubu olan Hatice Refia Hanım'ın oğlu Mehmet Tevfik Fikret, 26 Aralık 1867 tarihinde İstanbul Aksaray'da doğdu.
Annesi Refia Hanım 1879'da gittiği Hac yolundan dönerken yolda kolera salgını yüzünden hayatını kaybedince, Fikret 12 yaşında öksüz kaldı. Fikret'in babası Arabistan’a sürgüne gönderilince, kız kardeşi Sıdıka ile anneannesinin yanında yaşamaya başladı.
Eğitimine Mahmudiye Rüşdiyesinde başlayan şair, Galatasaray Lisesine (Mekteb-i Sultani) devam ederek, Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci'den dersler aldı.
Küçük yaşlardan itibaren şiir yazmaya başlayan Tevfik Fikret, başlangıçta Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem şiirleri arasında uzunca bir arayış dönemi geçirdi.
İlk şiiri 1884'te yayınlandıUsta şairin lise birinci sınıftayken, Nazmi mahlasıyla gazel tarzında yazdığı ilk şiiri, hocası Muallim Fevzi sayesinde Tercüman-ı Hakikat'te (1884-1885) yayımlandı.
Liseyi 1888'de birincilikle bitiren Fikret, çeşitli görevlerde memurluk yaptığı sırada kuzeni Nazime Hanım'la 1890'da dünya evine girdi. Fikret çiftinin Haluk adını verdiği ve "Haluk'un Vedaı" eserine ilham olan oğlu 1895'te dünyaya geldi.
Tevfik Fikret, Ticaret Mekteb-i Alisi'nde hat ve Fransızca dersleri verdi.
Mirsad dergisinin 1891'de açtığı şiir yarışmasında birincilik kazanınca edebiyat çevrelerinde adını duyurmaya başlayan usta kalem, 1892'de Galatasaray Lisesine Türkçe öğretmeni olarak atandı ve 1894'te ise Malumat dergisini çıkaranlar arasında yer aldı.
Edebiyatta yenilik yapmaya hevesli gençlerle yeni bir edebi topluluk kurmayı arzu eden Recaizade Mahmud Ekrem, 1896'da öğrencisi Ahmed İhsan Tokgöz'ün yayımladığı Servet dergisini Servet-i Fünun adıyla edebi bir dergi haline getirdi. Ardından Tevfik Fikret'i bu derginin başına geçmeye ikna etti.
Hükümetin memur maaşlarında kesinti yapmasını protesto için görevinden ayrılan Fikret, Servet-i Fünun dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğüne getirildi. Onun döneminde Edebiyat-ı Cedide'nin yayın organı kimliği kazanan dergi, Şubat 1896'dan itibaren Fikret'in yönetiminde edebiyatta ve özellikle şiirde yenilik yapmak isteyen gençlerin toplandığı bir yer haline geldi.
Şiirlerinde aşırı titiz davranarak en küçük ayrıntıya dikkat ettiBaşarılı şair, aynı yıl Türkçe öğretmeni olarak Robert Kolejine girdi. Aydınlar üzerinde süren yoğun baskılar nedeniyle birkaç kez gözaltına alınan Fikret, bir süre sonra dergideki görevinden ayrıldı.
Fransız şiiriyle tanışmasının ardından özellikle "Nobel Edebiyat Ödülü" sahibi şair François Coppee'den etkilenerek kendi şiirini yazmaya çalışan Fikret, aşırı titiz tutumu ve en küçük ayrıntılar üzerinde dikkatle durması nedeniyle kendine özgü bir üslup oluşturarak, döneminin edebiyat ve şiiri üzerinde etkili oldu.
Tevfik Fikret, yazdığı süre içinde biçimsel kaygıları göz ardı etmeden sürekli yenilik aradı. 1900'de yayınlanan "Rübab-ı Şikeste"de toplumsal sorunlara ağırlık veren şiirlerin yanı sıra günlük konuşma diline yakın yazdığı şiirleriyle ön plana çıkaran şairin betimlemelerinde verdiği ayrıntı konusundaki mahir tutumu, ressam olmasına bağlandı.
Evine Aşiyan ismini verdiRobert Kolejinin yanında, 1906'da yaptırdığı eve "Aşiyan" adını veren Fikret, eşi ve oğlu Haluk'la birlikte buraya yerleşti.
1908'de II. Meşrutiyet'in ateşli savunucularından biri olan Tevfik Fikret, Hüseyin Kazım Kadri ve Hüseyin Cahit Yalçın ile Tanin gazetesini kurdu. Gazete, İttihat ve Terakki'nin yayın organı haline getirilmek istenince, Fikret karşı çıkarak Tanin'den ayrıldı.
Tevfik Fikret'in, 1911'de yayınlanan ikinci şiir kitabı "Haluk'un Defteri"ndeki şiirleri, en umutlu ve iyimser şiirleri oldu. Zaman içinde pesimist bir anlayışı benimseyen şair, hayattan şikayet etmeye, derin bir kötümserlik içerisine girmeye başladı.
Usta şairin hece ölçüsü ve sade bir dille çocuklar için yazdığı şiirlerinden oluşan, "Şermin" eseri 1914'te yayınlandı. Eserinde, kısa dizelerden kurulu, dolaysız bir anlatımın egemen olduğu şiirlere yer veren Fikret, 30'lu yaşlarından sonra çevresindeki olumsuzluklardan oldukça etkilendi.
Fikret, Galatasaray Lisesi Müdürlüğü yaparken, 31 Mart olaylarını protesto için görevinden ayrıldı ancak öğrencileri ve Maarif Nazırı Nail Bey'in ısrarlarıyla görevine geri döndü. 8 ay sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Efendi ile anlaşamayınca bir daha dönmemek üzere görevini bıraktı. İttihat ve Terakki iktidarına da karşı çıkan Fikret, Aşiyan'a çekildi.
Mezarı Aşiyan'daki müze evindeAynı yıllarda şeker hastalığına yakalanan Tevfik Fikret, kolundan olduğu bir ameliyatın ardından 48 yaşında 19 Ağustos 1915'de yaşamını kaybederek, Eyüp'teki aile mezarlığına defnedildi. Şairin mezarı daha sonra Aşiyan'daki müze evine taşındı.
Prof. Dr. Abdullah Uçman Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) İslam Ansiklopedisinde Fikret'in şiir anlayışına dair şunları yazmıştı:
"Tevfik Fikret'in Türk şiirine getirmiş olduğu yeniliklerden biri şiirin yapısıyla ilgilidir. Şiirde beyit hakimiyeti yerine, daha önce Abdülhak Hamid'in denediği, anlamın şiirin bütününe yayılması anlayışı Fikret tarafından büyük ölçüde uygulanmıştır. Özellikle onun anlatıma dayalı manzumelerinde artık cümle ve dolayısıyla anlam bütünlüğü tam bir serbestlik kazanır. Fikret, ayrıca başta “sone” olmak üzere Fransız nazım şekilleriyle birlikte eski şiirin müstezadlarını hatırlatan serbest müstezad örneklerini denemiştir."
Eserleri:
"Rübab-ı Şikeste", "Tarih-i Kadim", "Haluk'un Defteri", "Rübab'ın Cevabı", "Şermin", "Hasta Çocuk", "Sis", "Millet Şarkısı", "Doksan Beşe Doğru", "Han-ı Yağma", "Balıkçılar", "Haluk'un Çocukluğu", "Rübab-ı Cevab", "Bir İçim Su", "Verin Zavallılara", "Ferda", "Yeşil Yurt", "İnanmak İhtiyacı"