Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Terör, bir yandan can alırken bir yandan ocaklara ateş düşürürken, diğer yandan milleti korkutmanın, ürkütmenin, tehdit etmenin, bu yolla milleti dizayn etmenin aracı oldu." diye konuştu.
Türkiye'nin baharla buluştuğu, tabiatın tazelendiği, hayatın yenilendiği, insanların umutlarının yeşerdiği bir dönemde vatandaşların huzuruna çıkmaktan ve hitap ediyor olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, baharın, bereketin, yeniden dirilişin sembolü olan mart ayının geride bırakıldığını hatırlattı. Geride kalan her ayda çok kıymetli eserler, çok değerli yatırımlar, çok değerli hizmetler bıraktıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ''İşte bu ayda, yani mart ayı içinde de, hükümet olarak, ülkemize ve milletimize hizmet yolunda değerli atılımlar gerçekleştirdik; farklı vilayetlerimizde yaşayan vatandaşlarımızla buluştuk, ülkemizi daha da kalkındıracak, ülkemizi daha da bayındır hale getirecek yüzlerce eseri, yüzlerce tesisi resmi olarak hizmete açtık. İlk olarak, 2 ve 3 Mart'ta, Balıkesir'de, Balıkesir'in ilçelerinde toplu açılış merasimlerini gerçekleştirdik. Bu tarihlerde, Balıkesir'de, Balıkesir'in ilçeleri Bigadiç, Edremit ve Bandırma'da gerçekleştirdiğimiz açılışlarla, Balıkesir ilimize, toplam yatırım tutarı 388 milyon liraya ulaşan tam 43 kalem hizmeti kazandırdık."
Siirt'teki yatırımlarBaşbakan Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü Siirt'te kutladıklarını hatırlatarak, orada da yine coşkulu açılış törenleri düzenlediklerini söyledi.
Siirt'te toplam 107 milyon lira değerinde 45 ayrı eser ve hizmetin resmi açılışını gerçekleştirdiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, eğitim alanında üniversitenin Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi binası ve 750 kişilik öğrenci yurdu, merkezde Ticaret Meslek Lisesi, Kazım Karabekir İlkokulu, Tillo İlköğretim Okulu, Dumlupınar Anaokulu ve çok amaçlı salonu, 18 Mart Anaokulu ve Şirvan'da 2 okulun açılışını yaptıklarını anlattı. "Çanakkale'de, bizi millet kılan 1915 ruhunu yeniden idrak ettik."
Başbakan Erdoğan, 18 Mart'ta tarihin akışını değiştiren, tarihe yön veren, İstiklal Savaşı'nın girizgahı olan Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Çanakkale Deniz Zaferi'nin yıl dönümünde, her zaman olduğu gibi Çanakkale Şehitleri'nin huzuruna vardıklarını anlatarak, ''Çanakkale'de, tarihimizi, şehitlerimizi yad ettik. Bizi millet kılan 1915 ruhunu yeniden idrak ettik. O muhteşem atmosferi bir kez daha yaşadık.'' ifadesini kullandı. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''23 Mart'ta Eskişehir'e gittik ve Eskişehir-Konya Yüksek Hızlı Treni'nin hizmete alım törenini resmen gerçekleştirdik. Bu açılışla, 3 büyük ilimiz, Selçuklu'nun başkenti Konya, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti Ankara ve Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir birbiriyle kucaklaşmış oldu. Ankara'da Hacı Bayram Veli dostlarını, Eskişehir'de Yunus Emre dostlarını, Konya'da Mevlana dostlarını yüksek hızlı trenle birbirine kavuşturmanın iftiharını yaşadık. Hizmete aldığımız bu hatla artık Eskişehir-Konya arası 2 saate indi. Geçmişte trenle 7-7.30 saat süren iki il, konforlu, güvenli, yüksek hızlı trenlerimiz sayesinde sadece 2 saatte birbirine kavuşur hale geldi."
Mart ayındaki Dış Politika çalışmalarıBaşbakan Erdoğan, mart ayında çeşitli devletlerden pek çok misafiri Türkiye'de ağırladıklarına işaret ederek, bölgesel ve küresel meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi. Erdoğan, sırasıyla Almanya Sosyal Demokrat Partisi Genel Başkanı Sigmar Gabriel, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Surinam Devlet Başkan Yardımcısı Robert Emirali, KKTC Başbakanı İrsen Küçük, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ve son olarak Kamerun Cumhurbaşkanı Paul Biya'yı Türkiye'de ağırladıklarını anlattı. Yunanistan Başbakanı Samaras ve heyetinin Türkiye ziyareti vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan arasında ihdas edilen Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin ikinci toplantısının düzenlendiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, bu çerçevede ikili ilişkileri, ekonomik ve ticari ilişkileri daha da güçlendiren 20 civarında belge imzalandığını vurguladı. Başbakan Erdoğan, yurt içindeki dış politika temaslarının yanı sıra 19 ve 21 Mart tarihlerinde Avrupa'nın iki önemli ülkesi Danimarka ve Hollanda'yı ziyaret ettiğini hatırlatarak, ''Her iki ülkede de en üst düzeyde temaslarda bulunduk. Muhataplarımızla görüşmelerimizde, ikili ticaretin daha da geliştirilmesi, karşılıklı yatırımların arttırılması, şirketlerimizin üçüncü ülkeler dahil ortak girişimlerde bulunmaları hususunda mutabık kaldık.'' değerlendirmesinde bulundu. Başbakan Erdoğan, iktidara geldikleri andan itibaren Türkiye'yi her alanda büyütmenin, vatandaşların itibarını her alanda yüceltmenin samimi mücadelesi içinde olduklarını yineleyerek, ''İçerde Türkiye'nin huzurunu, istikrarını, refah ve güvenliğini, en önemlisi de kardeşliğini pekiştirmek için önemli adımlar attık. Dışarda ise Türkiye'nin saygınlığını, özellikle de Türk lirasının değerini, Türkiye Cumhuriyeti Pasaportu'nun itibarını, ay yıldızlı bayrağımızın gururunu çoğaltmak için var gücümüzle çalıştık.'' diye konuştu. Bir hususun altını özellikle çizmek istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Hükümet olarak, en başından itibaren, aziz milletimizin, yani sizlerin, her alanda her şeyin en iyisini hak ettiğinizi düşündük ve bu anlayışla hareket ettik. Sizlerle birlikte, aziz vatanımızın, ülkemizin, Türkiye Cumhuriyeti'nin de dünya üzerinde güçlü, etkili ve itibarlı bir konumda olmasını temel ilkelerimizden biri olarak gördük. Bizler, sıradan bir millet değiliz. Bizler, Büyük Selçuklu Devleti'nin, Osmanlı Cihan Devleti'nin bakiyesi üzerine kurulmuş, Selçuklu'nun, Osmanlı'nın mirasını, birikimini, en önemlisi de o ruh ve heyecanı yüreklerinde taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıyız. Her işimizde, her hareketimizde, omuzlarımızda ve kalbimizde taşıdığımız bu ruh, bu miras ve bu misyon ile hareket etmek durumundayız. Haklı olduğumuz hiçbir konuda hiç kimse bize geri adım attıramaz. Biz, haksızlık karşısında susanlardan, boynunu bükenlerden, yere bakanlardan, boyun eğenlerden hiçbir zaman olmadık, olmayız ve olmayacağız. Ecdadımız nasıl özgüven içinde olduysa, ecdadımız nasıl 3 kıta üzerinde adaletle hükmetti ve hakkı savunduysa, dedelerimiz nasıl mazlumlar için kahramanca savaştıysa, biz de hak için, haklı için, mazlum için yüreğimizi ortaya koymaktan bir an bile tereddüt etmeyiz. Biz, özgüven içinde bir millet olacağız. Biz, ikinci sınıf olmayı, ikinci olmayı hiçbir alanda geride kalmayı kabul etmeyecek, bunu sindirmeyecek, bunu yeterli görmeyeceğiz. Milletimizle, devletimizle, aziz bayrağımızla, tam bir özgüven içinde hareket edecek, en yükseği hedefleyecek, o ay yıldızlı bayrağı en yüksek burçlara dikmek için cesaretle hareket edeceğiz.''
"Nice hayali hedefe dönüştürüp, nice hedefi de geride bıraktık."''İnandığımız zaman, birbirimize güvendiğimiz, birbirimize kardeşlikle bağlandığımız zaman, en yükseklerde olmaktan bizi hiç kimse alıkoyamayacaktır.'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Biz, 10 yıl önce bu yola çıkarken, hedeflerimize ve hayallerimize niceleri inanmıyordu. 'Okullar, üniversiteler, yurtlar, hastaneler, adalet sarayları, konutlar inşa edeceğiz' dediğimizde niceleri buna ihtimal vermiyordu. Türkiye'yi karayolu ağlarıyla, demir ağlarla, hava, deniz hatlarıyla donatacağımızı; konutlar, köprüler, tüneller yapacağımızı, her yoksulun, her çocuğun, her ailenin elinden tutacağımızı söylediğimizde, birçoğuna bunlar hayal gibi geliyordu. Türkiye'nin itibarını, gücünü artıracağımızı, Türkiye'nin barış çağrılarını, kardeşlik çağrılarını dünyanın her köşesinde yankılandıracağımızı söylediğimizde, haktan ve hukuktan ayrılmadan mazlumlara sahip çıkacağımızı söylediğimizde buna dudak büküyorlardı. Biz, hedeflerimize inandık. Milletimize güvendik. Bu yolda milletimizle, milletimizin hayır dualarıyla yürüdük. Nice hayali hedefe dönüştürüp, nice hedefi de geride bıraktık.'' Yaklaşık 2 yıl önce, 22 Mayıs 2010 tarihinde, Türkiye'den, içinde sadece yardım malzemeleri, insani yardım malzemeleri, farklı ülkelerden yardım gönüllüleri olan bir geminin, çok zor durumdaki Gazze'ye ulaşmak için yola çıktığını anımsatan Erdoğan, 36 ülkeden insanların bulunduğu geminin sadece Gazze'ye yardım ulaştırmak amaçladığını söyledi. Geminin Akdeniz'de uluslararası sularda, tamamen hukuksuz şekilde uğradığı saldırı neticesinde 9 kişinin şehit olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bizden susmamızı bekliyorlardı. Bizden, bu hadise hiç olmamış gibi davranmamızı bekliyorlardı. Bizden, boynumuzu bükmemizi, bu meselenin üzerini örtüp unutturmamızı istiyorlardı. Ne yazık ki, sadece bu saldırının faili ülke değil, sadece onu kayıran ülkeler, onun arkasındaki güçler değil, bizzat içimizdeki, bizzat Türkiye'deki bazıları da bizden böyle bir tavır bekliyorlardı. Ama biz susmadık. Bu uluslararası korsanlık hadisesini sineye çekmedik. Boynumuzu bükmedik ve geri adım atmadık. Tamamen haklı olduğumuz bir konuda, sonuna kadar hakkı savunduk, hukuku savunduk ve davamızı sonuna kadar kararlılıkla takip ettik. Nihayetinde haklılığımız teslim edilmiştir. Kararlılığımız neticesinde, taleplerimiz yerine getirilmiştir. Özür, tazminat ve Filistin'e ambargonun kaldırılması. Türkiye, eski Türkiye olmadığını, haksızlık karşısında susacak, boyun eğecek, geri adım atacak bir ülke olmadığını bir kez daha göstermiştir. Gelinen noktada, bizi sessizliğe ve tepkisizliğe çağıranlar kadar, bu haklı davamızda bizi içerde yalnız bırakanlar da mahcup olmuşlardır. Ne hazindir ki, Türkiye 9 şehidinin hesabını sormanın mücadelesi içindeyken, birileri, bizim yanımızda, 9 şehidin yanında, hakkın yanında, kendi ülkesinin yanında değil, saldırganın yanında yer almayı tercih etmiş ve bugün büyük hayal kırıklığı yaşamıştır.''
"Türkiye istikrarla, güvenle büyümeye devam ediyor."Başbakan Erdoğan, 10 yıl boyunca milleti hayal kırıklığına uğratmadıklarını, bundan sonra da uğratmayacaklarını belirterek, ''10 yıl boyunca tökezlememizi bekleyenleri de nasıl hayal kırıklığına uğrattıysak, bundan sonra da onları mahcup etmeye devam edeceğiz. Büyük bir millete, büyük bir devlete yakışan neyse, biz işte onu yerine getirmeye, size layık olmaya, size hizmetkar olmaya devam edeceğiz.'' diye konuştu. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye'nin kredi notunu arttırdığını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''İçimizden birileri, her fırsatta Türkiye ekonomisini kötülerken, her fırsatta güvensizlik, karamsarlık pompalamaya çalışırken, uluslararası bir derecelendirme kuruluşu kredi notumuzu tekrar arttırdı. Yakın coğrafyamızda, hemen yanı başımızda kimi halklar, kimi ülkeler, facia denilebilecek krizler yaşarken, Türkiye istikrarla, güvenle büyümeye devam ediyor. Dünya ticareti daralırken, bizim dış ticaretimiz artıyor. Gelişmiş ülkelerin ekonomileri daralırken, Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor. Maaşlarda, sosyal harcamalarda kısıntıya gidilirken, Türkiye yatırımlarında hız kesmiyor. Ülkelerin kredi notları tek tek düşürülürken, Türkiye'nin kredi notu, biz yeterli görmesek de üst üste arttırılıyor. Birçok ülke IMF önünde borç için sıraya girerken, Türkiye, 10 yıl önce bizden önceki iktidardan 23,5 milyar dolar borç devraldı şu anda 400 milyon dolara kadar bu borcu düşürdük ve mayıs ayında bu 400 milyon doları da ödeyeceğiz. Böylece IMF'ye olan borcu kapatacağız. Tabi bununla kalmıyoruz. Şu anda IMF'ye borç verme müzakerelerini yürütüyoruz. Türkiye, 10 yıl önce 27,5 milyar dolar milli bankamız Merkez Bankasının döviz rezervini bugün 125 milyar dolara yükseltmiş olarak, geleceğe güvenle bakıyor. Biz yere sağlam basmaya, her konuda itidalle hareket etmeye, milletimizin bize çizdiği istikamet doğrultusunda, milletimizle birlikte yürümeye devam edeceğiz.''
"Terör, milleti dizayn etmenin aracı oldu"Başbakan Erdoğan, 10 yıl boyunca Türkiye'nin en ağır, en kronik sorunlarına neşter attıklarını, çözülmez gibi görünen nice sorunu çözdüklerini, kördüğüm gibi görünen nice meseleyi de çözüm yoluna koyduklarını anlattı. 10 yıl boyunca hangi meseleye el attılarsa engeller, bariyerler ve tehditlerle karşılaştıklarını dile getiren Erdoğan, ''Varlığını, sorunların varlığına bağlamış niceleri, sorunları çözmemizi engellemek ve yavaşlatmak için her yola başvurdular. Sorunlardan beslenenler, sorunlardan çıkar sağlayanlar, sorunlar var oldukça varlığını idame ettirenler, çeşitli maskelerle karşımıza çıktılar.'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Türkiye'de 30 yıldır terör can alırken, 30 yıldır askerimiz, polisimiz, korucumuz, sivil vatandaşımız şehit olurken, gençlerimiz ölürken, ocaklara ateş düşerken; birileri bu yangını söndürmek yerine, yangına körükle gitmeyi tercih etti. Gençler öldükçe, birileri maalesef bundan ciddi rant sağladı. Anneler ağladıkça, babalar ağladıkça, birileri bunları çıkar kaynağı olarak gördü. Ocaklara ateş düştükçe, birileri ellerini sevinçle ovuşturdu. Terör, bir yandan can alırken bir yandan ocaklara ateş düşürürken, diğer yandan milleti korkutmanın, ürkütmenin, tehdit etmenin, bu yolla milleti dizayn etmenin aracı oldu. Sizlere soruyorum. Vicdanlarınıza soruyorum. Hangi gerekçe, evlat acısını teselli edebilir? Hangi bahane gençlerin ölümüne galebe çalabilir? Hangi mesele, annelerin, babaların, eşlerin, yetim çocukların gözyaşından daha mühim olabilir? Yanı başımızda gençler ölürken, yanı başımızda gencecik fidanların kanı toprağa akarken, hangi vicdan sahibi insan, çıkar hesabı, oy hesabı, para pul hesabı, iktidar ve güç hesabı yapabilir? Ben her zaman ifade ettim. Askerimin, polisimin, korucumun, tek bir vatandaşımın tek bir kılına zarar gelmesindense, tek damla kanın toprağa akmasındansa, bir tek çocuğumuzun babasız kalmasındansa, her şeyimizi feda etmeye, evet serimden dahi geçmeye hazırım.'' Başbakan Erdoğan, iktidar olarak, muhalefet kadar rehavet içinde olamayacaklarını, omuzlarında milletin emanetini, ülkenin mesuliyetini taşıdıklarını vurgulayarak, ''Sırtımızda yumurta küfesiyle, dikenlerin, hatta ateşin üzerinde yürüyoruz. Tek bir yanlış hareketin, küçük bir hatanın, bir yalpalamanın taşıdığımız yüke, emanete, sorumluluğa hasar vereceğinin bilinciyle ilerliyoruz. Hiç kimseyi kırmadan, hiç kimseyi incitmeden, kimseyi tedirgin etmeden mutlu sona, sevindirici sonuca ulaşmaya çalışıyoruz.'' şeklinde konuştu. ''Bazıları kendisini sadece seçmenlerine karşı mesul kabul edebilir. Ama biz, bize gönül verenlerle birlikte, 76 milyona karşı mesulüz, sorumluyuz'' diyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Az konuşuyor, çok iş yapıyoruz. Sürecin hassasiyetinin idrakiyle, diğerleri gibi sorumsuz davranmıyoruz. Yoksa söyleyecek çok sözümüz var. Bize yönelik ithamlara, bize yönelik iftiralara karşı verecek çok cevabımız var. Ama hırsa, tamaha, öfkeye, nefrete, kırıp dökmeye kapılıp, yolumuzdan, hedefimizden sapmıyoruz. Bir tarafı tamir ederken, başka bir tarafın bozulmaması için aşırı hassasiyet sergiliyoruz. Aziz milletime öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bu süreçte dedikodulara, söylentilere asla kulak asmayın. Bu süreçte, sizi korkutmak, sizi tedirgin etmek, sizi maniple etmek için uydurulan iddialara, ithamlara, iftiralara asla inanmayın. Siyasi hırsla, rant hırsıyla, aklı yedeğe almış bir gözü dönmüşlükle, tarihe, ecdada, şehitlerimize sırtını dönmüş bir şaşkınlıkla, kan tutkusu içine girmiş, izanını yitirmişlerin öfke nöbetlerine aldanmayın. 10 yıldır ülkeyi büyüten, milleti yücelten bu iktidarın, milli çıkarlarımız dışında, meşruiyet zemininin haricinde, kardeşlik hukukunun uzağında bir adım atmayacağına yürekten inanmanızı istiyorum. Ne pazarlık, ne taviz, ne de geri atma bizim anlayışımızda kendisine yer bulamaz. Dışarda nasıl haklı olduğumuz konuda dimdik durduysak, içerde de diz çökmeyiz, boyun eğmeyiz, milletin hissiyatını rencide edecek hareketlere taviz vermeyiz. Dik dururuz ama dikleşmeyiz.'' Başbakan Erdoğan, yaşanan süreçte milletin rahat olmasını isteyerek, ''Gönlünüz rahat olsun, vicdanınız rahat olsun. Sizin istemediğiniz, sizin onaylamadığınız hiçbir adımı biz atmayız ve attırmayız. Sizin mührünüzü basmadığınız hiçbir sürecin içinde bulunmayız. Sizi de, aziz şehitlerimizi de incitecek yollara asla tevessül etmeyiz'' değerlendirmesinde bulundu. ''Bizim için bolca dua etmenizi, her daim hayır dualarınızı bizlere yollamanızı sizlerden özellikle rica ediyorum'' diyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle bitirdi: ''İstiyoruz ki kardeşlik kazansın. İstiyoruz ki ay yıldızlı bayrak kazansın. Kim kaybederse kaybetsin, ama istiyoruz ki, milletimiz kazansın, Türkiye kazansın. 21 Mart 2013 yılının nevruzunu işte böyle bir umutla idrak ettik. Baharı, ilkbaharı, taze umutlarla, gerçekleşmesi çok yakın hayallerle hep birlikte karşıladık. Bu bahar, kalıcı olsun istiyoruz. Bu bahar kışa dönmesin, kararmasın, karartılmasın istiyoruz. El ele, gönül gönüle, bir ve beraber olarak, kardeş olarak geleceğe yürümek istiyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun, yolumuz açık olsun diyorum. Gelecek ay, Millete Hizmet Yolunda tekrar buluşmak, tekrar kavuşmak umuduyla, sizleri Allah'a emanet ediyor, mutluluk, afiyet içinde, baharın coşkusu ve heyecanı içinde nice güzel günler, nice güzel baharlar görmeniz temennisiyle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.''