Gerçek Hayat Yazarı Şükru Kanber çarpık düzenin çarklarını yazdı. İşte dikkat çeken tespitler;
Neresi mi dediğinizi duyar gibiyim.
Elbette devlet memurluğu.
Öyle bir memurluk sistemi ve bürokratik organizasyon var ki çalışanı cezalandıran, tembele dokunmayan bir arızi yapı.
657 sayılı kanun, devlete bir kere kapağı atan herkese, ömür boyu özel bir çaba göstermeden garantili bir iş ve gelir kapısı sağlıyor.
Dünyada eşi benzeri yok.
Sistem, kişileri kendi içinde öğüten bir değirmen gibi.
Belli hızda dönen bir çark var ve her kim biraz daha fazla gayret gösterip verimli olmaya çalışırsa, çarkın hızının üstüne çıktığı için sistem tarafından elimine ediliyor.
O yüzden işiyle değil ilişkisiyle var olmaya çalışan bir memur ve bürokrat tipi var ülkemizde.
Yanlış anlaşılmasın, memur ya da bürokratların şahsi kabahati değil bu, kamu sistemi insanları bu yan yollara teşvik ediyor.
Yine yanlış anlaşılmasın, bu bir siyasi parti sorunu da değildir, tüm dönemler için geçerli bir defodur.
İddia ediyorum, hayatı boyunca hiçbir siyasi ya da bürokratik referans peşinde koşmadan, sadece çalışkanlık ve üretkenliğiyle bir yere gelebilen memur sayısı istisna teşkil edecek kadar azdır.
Zaten cumhuriyetin ilk dönemlerinde çıkarılan 657 sayılı kanunun yol açtığı yüzyıla yaklaşan bir tahrip varken, bunun üstüne bir de FETÖ'nün kendi elemanlarını devlete yerleştirmek için geliştirdiği KPSS ve üstüne mülakat sistemi, durumu hepten çıkmaz hale getirdi.
Soru çalarak örgüt elemanlarını devlete yerleştiren FETÖ, işi şansa bırakmayıp mülakat sistemini getirerek mensuplarını istediği kuruma yerleştirmeyi başarmıştı.
Elbette bu yolu sadece FETÖ değil, mevcut siyaset ve bürokrasi de kullandı.
AK Parti döneminde en çok şikâyet konularının başında gelen, aslında tüm zamanların ortak derdi olan “liyakat ve kayırmacılık” bu resmi mekanizmalar sayesinde legalleşti.
Ve adını koyalım ki, pek çok haksızlık yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor.
Şöyle bir yanlış algı var, AK Parti döneminde yapılan KPSS ve mülakat sistemiyle devlet kademelerine sadece partizan memurlar kabul edildi.
Hani, keşke diyesi geliyor insanın.
Hayır, yine iddialı bir biçimde söylüyorum ki parti misyonu mikro milliyetçiliğin altında ezilip kalıyor.
Parti ya da bürokraside etkin bir konumda olan kişiler için aile ilişkileri, memleketçilik, okul ve yurt arkadaşlığı ve benzeri pek çok mikro milliyetçilik unsuru parti vizyonu ve ideolojik ortaklıktan daha baskın geliyor.
Bu yöntemle de AK Parti şemsiyesi altında aslında AK Parti ile alakası olmayan o kadar çok şahıs devlete alındı ki...
Tekrar altını çizmek istiyorum, anlatmak istediğim partizanlık yapılması değil, partizanlık adı altında partizanlığı aşan uygulamalar gerçekleştirildiği ama faturanın mevcut iktidara çıkarıldığı bir çarpık işlemler silsilesinden bahsediyorum.
İşte bu nedenle kamuya alımlarda mülakat sisteminin kaldırılması en başta adalet kavramı açısından çok önemlidir.
KPSS'ye girip yüksek puan alan pek çok memur adayı ne yazık ki bu sistemde düşük mülakat puanı verilerek hak ettikleri halde kadro alamadılar.
Onların yerine, sınavda daha düşük puan alan yetersiz kişiler mülakatlarda şişirilen notları ile memur yapıldı.
Bu kesinlikle kabul edilebilir bir durum değil.
AK Parti misyonu ve liderliğinin bu adaletsizliği içlerine sindirebildiklerini düşünmüyorum.
O nedenle İnsan Hakları Reform Paketi olarak adlandırılan çalışmada “mülakat” sisteminin kaldırılması FETÖ'nün devlete soktuğu bir zehirli iğnenin daha etkisizleşmesi anlamında bir devrimdir.
Öte yandan, devlet memurunun ilişki peşinde koşmadan, işiyle var olmasını sağlayacak gerçek bir reforma daha imza atması lazımdır.
Nasıl ki sosyal ağlarda yaptığınız paylaşımlar profilinizi oluşturuyorsa, devlet memuru da yaptığı işlerle değerlendirilecek ve otomatik profil inşa edecek bir yeni reforma ihtiyaç bulunmaktadır.
Devletin belirlediği verimlilik kriterlerine ulaşamayan hiç kimsenin bürokraside yükselmesine izin verilmemeli, belli barajların altında kalanların ise memuriyet hakları ellerinden alınmalıdır.
Böylece tembelliğin cezalandırıldığı, çalışmanın teşvik edildiği bir inşa dönemi başlatılmalıdır.
Dijital çağda bu tür çözümler artık sadece niyete bağlıdır.
Başkanlık sistemi zaten yapısı gereği üst yönetimlerin seçilen kadrolarla birlikte gelip birlikte gitmesi mantalitesine dayanıyor.
Ama devletin alt kadroları da ne yazık ki en küçük bir kariyer basamağı için siyasi elit peşinde koşan kişilerle doludur.
İşinden çok siyasi ya da üst düzey bürokrat peşinde koşanlar başarılı, işine odaklananlar ise başarısızlığa mahkumdur.
Bu çarpık düzen, siyasi partilerden bağımsız biçimde liyakatsiz, her renge girebilen, kariyer ve makamını her şeyden üstte tutan çok tehlikeli bir insan tipinin öne çıkmasını sağlamaktadır.
Dürüst, işini hakkıyla yapan kamu personelinin önünün kendiliğinden açılacağı, tembel ve işe yaramazlığın mesafe alamayacağı bir yeni kamu personel rejimi üretmek aciliyeti vardır.
Devlet ağzına kadar verimsiz işleyen bir mekanizmanın içinde ortama uyum sağlayan memurla doludur.
Milletin sırtındaki en büyük yük devletin ve kadrolarının verimsizliğidir.