Tekbirlerle Karşılandı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sudan Meclisi'nde tekbirlerle kürsüye çıkarak açıklamalarda bulundu

Türkiye-Sudan ilişkilerinin kadim bir tarihi ve kültürel mirasın üzerine inşa edildiğini belirten Erdoğan, kendi üstlerine düşenin bu mirasla yetinmemek ve gelecek nesiller için daha derin siyasi, ekonomik, askeri, kültürel ilişkiler kurmak olduğunu söyledi.

Erdoğan, güçlü bir Türkiye ile daha güçlü bir Sudan'ın tesisi için birlikte çalışmak ve bunu başarmak zorunda olunduğuna işaret ederek, "Sudan güçlü olmazsa, Türkiye güçlü olmazsa, bunun bedelini sadece bizler değil, tüm mazlumlar öder. Sahip olduğumuz ortak tarih, ortak değerler ve aramızdaki köklü kardeşlik bağları, önümüze çıkan zorlukları aşma noktasında en büyük gücümüzdür." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bu vesileyle, Sudan devletine ve hükümetine, FETÖ'ye karşı verdikleri destek ve özellikle onları yıldırma noktasında attıkları adımdan dolayı teşekkürlerini iletti.

Erdoğan, mazlumların gözyaşlarının, terör örgütlerinin ve devlet terörü uygulayan ülkelerin kanlı ellerinin arasında kaybolup gitmesine izin vermeyeceklerini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda kendisini dinleyenlere, "Kimse bizden, Rohinga Müslümanlarının tüm dünyanın gözü önünde katledilmesine, Filistin halkının yıllardır maruz kaldığı saldırılara, Suriye, Irak, Libya, Yemen ve Somali'deki insani krizlere, sahil ülkelerindeki, Çad gölü havzasındaki sıkıntılara sessiz kalmamızı beklemesin." şeklinde seslendi.

Haksızlığın, adaletsizliğin ve sağduyudan yoksun kararların sonunun hüsran olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bunun son örneğinin, Kudüs'le ilgili gelişmelerde yaşandığını söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin, 6 Aralık'ta tüm bölgeyi ateşe atmak pahasına Kudüs'ü, İsrail'in başkenti olarak tanıdığını ve büyükelçiliğini buraya taşıyacağını açıkladığını hatırlatan Erdoğan, "Kime sordu? Kendi kendine bu kararı verdi. Peki bunun için İslam ülkeleriyle en azından bir görüşme yapmak veya Hristiyan dünyasıyla bir görüşme yapmak gerekmez miydi? İslam İşbirliği Teşkilatı'nın dönem başkanı bendim. Benimle hiç görüşmedi. Bunun yanında Papa ile hiç görüşmedi." ifadesini kullandı.

Kudüs'ün, Müslümanların ilk kıblesi olması sebebiyle söz haklarının bulunduğuna işaret eden Erdoğan, "Aynı şekilde Kudüs'te bir diğer taraftan Hristiyanların söz hakkı var. Beyefendi bunlara sordu mu? Hayır, sormadı. Kararı kendisi verdi. Peki ne oldu?" diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Telefonlarla her tarafı aradılar, tehdit ettiler. 'Biz, size şu kadar dolar veriyoruz, milyonlarca dolar veriyoruz, bundan sonra bu dolarları alamayacaksınız.' dediler. Biz, 'demokrasi, iradelerin dolarla satın alındığı rejimler değildir.' dedik. Siz paralarınızla bir şeyler satın alabilirsiniz ama insanlığın iradesini satın alamazsınız. Şunu bilmemiz lazım, eğer demokrasinin beşiğiyseniz yaptığınız iş yanlış. Sayın Trump, senin şimdi bundan sonra yapman gereken şu; başını iki elinin arasına alacaksın, biz nerede yanlış yaptık. Bunu düşüneceksin ve buradan tekrar geri döneceksin. Zira Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 128 ülke dik durduysa, karşı durduysa sizin yanınızda 8 ülke ki bunların da nüfusları çok enteresan, 15, 20, 25, 30 bin adeta bizim Türkiye'deki ilçeler gibi. Ne oldu? Telefonlar yaptınız, tehdit ettiniz."

Erdoğan, dünyada güçlü olanın silahları, parası olanın değil, haklı olanın güçlü olduğunu vurguladı.

"Burada haklı olan bizdik." diyen Erdoğan, dönem başkanı olarak sadece Müslüman ülkeleri aramadığını, konuya ilişkin yaptığı telefon görüşmelerini anımsattı.

Hep beraber İstanbul'da toplandıklarını ve deklarasyon yayınladıklarını, El-Beşir'in de o gün İstanbul'da bulunduğunu aktaran Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:

"Olağanüstü zirveye katılarak, zirvenin başarısına destek veren kardeşim El- Beşir'e buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Dünyadaki bu 128 ülkeye de teşekkür ediyorum, hakkın yanında durdular. Başarıyla sonuçlanan 'Kudüs' konulu olağanüstü zirveyle tüm dünya, İslam aleminin birlikte hareket ettiğinde ne kadar güçlü olabileceğini ortaya koydu. Amerikan yönetiminin bu yanlış kararına bir başka darbe de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde geldi. Burada tek başına kalan Amerika, veto yetkisini kullanarak her zaman söylediğim, 'dünya 5'ten büyüktür' itirazımızın ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu. Hele hele 1'den çok büyük bunu da gösterdi."