'Tek başına iktidara en yakın partiyiz'

Bosna Hersek dönüşü, uçakta gazetecilere konuşan Başbakan Davutoğlu, "Öncelikle ciddi bir koalisyon için çalışacağız. Ama diyelim olmadı ve erken seçim gerekti. Türkiye'de önümüzdeki görünür gelecekte, AK Parti dışında tek başına iktidar olma imkanına, ihtimaline sahip parti yok. Bizim tek başına iktidar olma ihtimalimiz var ama CHP'nin MHP'nin ya da HDP'nin bu şansı yok" dedi.

ALİ ADAKOĞLU

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sırp canilerin, BM askerlerinin gözetiminde 8 bin 372 Bosnalı Müslüman'ı katlettiği Srebrenitsa Soykırımının 20. yılı anma törenleri için Bosna Hersek'e geldi. Akademisyenliği, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığı döneminde 4 kez Bosna'daki törenlere katıldığını ifade eden Başbakan Davutoğlu, dönüş yolunda uçukta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

ZİKZAK YAPMAYAN TEK PARTİYİZ

Başbakan Davutoğlu'nun gazetecilerin sorularına verdiği cevaplar şöyle:

-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, AK Parti ile CHP arasında bir ortaklık kurulabileceğini, öyle bir ortaklık olsa bile kabineye girmeyebileceğini açıkladı. Yöntem olarak böyle bir şeye nasıl bakarsınız?

8 Haziran'dan bu yana benim bütün açıklamalarımı alın, hepsini arka arkaya koyun, tek bir çelişkili açıklama görmezsiniz. Bunda çok iddialıyım. Birisi desin ki; 'Davutoğlu, koalisyon şu gün olabilirdi de bugün olmaz' dedi. 'Şöyle yaparım' diye şart koştu. 'Şunları öne çıkardı.' Haziran'da kendi muhasebemi yaptığımda şöyle dedim: Mademki seçim bir ortaklık hükümeti kurma zorunluluğu getirdi; o zaman burada herhangi bir alternatifin önünü kapatan, ya da karşı tarafa şart dikte eden bir yöntem, zorlaştırır. O günden bugüne hiçbir zikzak çizmeden biz yolumuzda yürüdük. Aslında Meclis Başkanlığı seçimi bu yöntemin başarısıdır. Biz başka partilerin adayları hakkında konuşmadık, başka partilerin tercihleri öyle olsun böyle olsun demedik. Adayımızı çıkardık ve arkasında durduk, hiç iniş çıkış göstermedik.

BLOK OLMAYINCA KAVGAYA BAŞLADILAR

- Ya diğer partiler?

Diğer partiler ise ya Meclis Başkanlığı bağlamında büyük beklentiler oluşturdular (Sayın Baykal için CHP), ya bloktan bahsettiler ya da beklentiler olmayınca da birbirleri ile tartışmaya ve kavgaya girdiler. Koalisyonla ilgili ilk günden itibaren sürekli çelişkili ifadeler üretiliyor. Günlük açıklamalar yapılıyor yani o gün için geçerli olan açıklama yapılıyor. Bir gün önceki gerçeklikle bir gün sonraki gerçeklik değişince de ortaya son derece çelişkili tablolar çıkıyor. MHP'nin daha ilk geceden 'ben koalisyonun parçası olmayacağım' dedi, iki gün önce yaptığı açıklama ile iki gün sonra yaptığı açıklama arasında koalisyon üyesi olup olmama konusunda farklı kanaatler sergiledi. Ya da CHP'nin 'blok' demesi, 'dönüşümlü başbakanlık' demesi, şimdi 'başbakan yardımcısı olmayacağım' , 'kabineye girmeyeceğim' demesi, bunlar aslında netice almak isteyen bir siyasetçinin yapmaması gereken şeyler. Çünkü söylediğiniz her söz kamuoyu önünde sizi bağlıyorsa, kendi alanınızı da daraltıyorsunuz. Bunu söylemenin anlamı yok ki. Olmayacaksa bunu müzakere alanında söylersiniz veya süreç oraya gider veya gitmez. Ben bunu kabul ederim veya etmem ortak bir taraf olarak.

OTURUR KONUŞURUZ

- Yöntem olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yöntem olarak doğru görmediğimi ifade ediyorum. Ben aynı hataya düşmem. Ben onu Sayın Bahçeli ile Sayın Kılıçdaroğlu ile konuşurum. Yani oturur 'biz her şeyde anlaştık koalisyonu kuracağız' da girip girmeyeceği konusu orada konuşulur. Şimdiden bu konuda söyleyeceğim her söz benim alanımı daraltır. Kamuoyu önünde söylediğiniz her söz bir adım sonra değişen, sahada değişen gerçeklik sebebiyle sizin alanınızı daraltır. Ciddi bir müzakereye, ciddi bir ortaklık kurmaya ya da netice almaya yönelen bir taraf, kendini bir sonraki adımda bağlayacak bir söz söylemez. Biz kendisiyle süre içerisinde ne olacağını orada konuşuruz.

ELİNİ TAŞIN ALTINA YARIM KOYAN TARAF KAYBEDER

- Muhtemel bir CHP koalisyonunda "Kılıçdaroğlu'nu yanımda görmezsem olmaz" der misiniz?

Ciddi ortaklık birlikte yürümeyi gerektirir. Süreç olarak bunu söylemiyorum, münhasıran bunu kastederek söylemiyorum. Ama elini taşın altına yarım koyan taraf kaybeder. Ne surette olursa olsun, ilkesel bir şey söylüyorum. Bir taşın altına ben elimi tam sokarım ve taşı kaldırmak niyetiyle sokarım. Ya da o taş orada kalsın derim. Yarım tutulan her iş şüphe uyandırır, yarım tutulan işten hayır gelmez. Ben sorumluluk üstlendiğim her şeyin gücünü de almak isterim. Bir sorumluluk isteniyorsa, yetkisini de almak isterim. Yetkisini aldığım her şeyin de hesabını veririm. Denklemin böyle kurulması lazım. Yetki-sorumluluk dengesi sağlanılmazsa, hiçbir siyasi süreçten başarı alınmaz.

TEK BAŞINA İKTİDARA EN YAKIN PARTİYİZ

- İsmet Yılmaz'ın Meclis Başkanı seçildiği akşam, "Koalisyona en az ihtiyaç duyan parti AK Parti'dir" dediniz. Niçin?

Öncelikle ciddi bir koalisyon yani hükümet ortağı için çalışacağız. Ama diyelim olmadı ve erken seçim gerekti. Tek parti iktidarına en yakın kim? Diğerleri koalisyona mahku00fbm. Ya bugün ya seçimden sonra. Ama biz yeni bir seçimde tek başına iktidar olma şansına ve en yüksek orana sahip partiyiz. Türkiye'de önümüzdeki görünür gelecekte, AK Parti dışında tek başına iktidar olma imkanına, ihtimaline sahip parti yok. O açıdan koalisyona en az mahkum derken muhtemel bir başka seçim tablosunda da bizim tek başına iktidar olma ihtimalimiz var ama CHP'nin MHP'nin ya da HDP'nin tek başına iktidar olma şansı yok. Onlar her halükarda yeni bir seçimden sonra da koalisyon düşünecekler. Hadi bir ümit bizden bir şeyler kaybolur diye düşünseler de nihai tablo bu. Realist olmak lazım. Gerçeğin üstünü örterek, psikolojik şeylerle gerçeği ortadan kaldıramazsınız. Böyle bir gerçek var Türkiye'de. Dolayısı ile bizim iyi niyetli açıklamalarımızda yani bir hükümet kurmak istiyoruz diye irade beyan eden açıklamalarımızdan kimse bir zaaf üretmemeli. Kastettiğim o. Sağlıklı işleyecek bir hükümete ülke muhtaç. Ülkenin bu ihtiyacını karşılamak siyasi olarak bizim sorumluluğumuz.

''KARŞI TARAF KONUSUNDA ÇOK EMİN DEĞİLİM''

Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediği, 'Sayın Başbakanı dinleyeceğiz ona göre karar vereceğiz.' Bu bile pasif bir tutum, ülkenin aktif bir tutuma ihtiyacı var. Aktif tutumdan kastım, çok hareketli bir tutum değil. Aktif tutumdan kastım bir ortaklık kurulacaksa, birlikte kurulacak ve konuşulacaktır. Aslında böyle dediğiniz anda kendinizi edilgen bir taraf olarak tanımlamış oluyorsunuz. Ben anlatacağım, onlar da bir kanaat belirtecek. Böyle bir şey yok.

''HER GÜN FARKLI KONUŞUYORLAR''

Kılıçdaroğlu 'koalisyondan bir gün ümitliyim, bir gün ümitsizim' diyor. Bir gün "AK parti gitsin MHP'yle kursun" diyor bir gün "bizimle kurabilir ama ben başbakan yardımcısı olmam" diyebiliyor. MHP bir gün çok sert bir tutum alıyor. 'Sanki buradan bir koalisyon çıkmaz' diyor bir gün sonra yumuşatıyor. Önce birbirimizin elini tutmalı ve kavrayabilmeliyiz. Elini tutacaksın karşı tarafı yoklayacaksın, tokalaşacaksın, sağlam duracaksın. Ondan sonra bir netice hasıl olacak. Gerçekten hükümet kurma iradesi var mı? Karşı tararın iradesinden emin olmam lazım. O iradenin dozuna göre ikinci adım. İkinci tur demiyorum. Aynı görüşmede de olabilir.

''PSİKOLOJİK BARİYERLER KALKMALI''

Müzakerenin yüzde 60-70'i psikolojik faktörlerle ilgilidir. Yüzde 20-30'u teknik detayla ilgilidir. Psikolojik faktörü aştığınızda, psikolojik faktör iradeye dönüşür. Esas itibari ile bir irade işidir. İlki iradeyi hissetmek, sonra psikolojik bariyer varsa onları kaldırmak. Bir gün Davutoğlu'na AK Parti'ye güvenemiyoruz deniliyor. Güvenmeyi öğrenmesi lazım. Mesela şu önyargıdır, "AK Parti şu veya bu gerekçe ile şu pozisyonu aldığında değiştirmez", "AK Parti- DEAŞ ile işbirliği yapıyor" diye bir kanaat var da bizim anlatmamıza rağmen bu aşılamamışsa bu bir önyargıdır. Bu algı ile bu koalisyonun ortağı olmaz.

''YAPAMAYACAĞIM SÖZÜ VERMEM''

Eğer İrade varsa başlangıç iradesi bitiş iradesi sonunda psikolojik bariyer aşma imkanı varsa bu ilk turu başarı ile bitirmiş anlamına gelir. Görüşmeler uzun sürebilir. Şirket kurmuyoruz nihayetinde hükümet kuracağız. Türkiye'nin kaderinden bahsediyoruz. Ne konuşulursa konuşulsun ama orada konuşulması lazım. Temeli sağlam atmak lazım. Açıkçası çok detaylandırılmış protokol metinden daha sağlıklı olarak zihinlerde şüphelerin giderildiği bir süreci önemsiyorum. Karşılıklı güvendir. Hayatta söz verdiğim hiçbir şeyden geri dönmedim. Yapamayacağım sözü de vermem.

''7 HAZİRAN'DAN BERİ EZBERDEYİM''

Ben daha çok CHP, MHP dedim. HDP daha az dedim. Açık söyleyeyim. Bir irade görmek isterim. 7 Haziran'dan beri her kim ne söylemişse dakika dakika ezberdeyim. Bir şey söylerlerse bunları çıkaracağım. Benim söylediğim yanlış bir şey varsa onlarda onu çıkarsın. Demirtaş aynen şöyle söylüyor: "AKP'ye kapımız kapalı. AKP dışındaki seçenekleri konuşabiliriz. AKP ile asla ama CHP ile konuşabiliriz."

''HDP DEĞİŞSEYDİ HERKES DEĞİŞİRDİ''

Haziran'da HDP çıkıp Kandil'i övmeyip "Biz artık Türkiye'nin önemli partisinden biriyiz. 80 vekilimiz var. Şiddetin artık Türkiye sınırları içinde yeri yoktur" deseydi o zaman kamuoyunda algısı değiştiği için HDP ile koalisyon bağlamında daha olumlu bir atmosfer oluşabilirdi. HDP, "artık silahları bırakalım, Türkiye dışına nereye gidilecekse gidilsin biz siyaset yapmak istiyoruz , biz terör ve şiddet üzerinden siyaset yapmaya karşıyız" deseydi eminim sadece bizim değil diğer partilerinde HDP tutumu değişebilirdi. Baraj da kalmadı. Türkiye'de demokratik olarak her şey konuşuluyor.

PYD FIRSATÇILIK YAPTI

- ABD'den IŞİD Özel Temsilcisi geldi. Bu görüşmeler, Suriye konusunda ABD ile Türkiye arasında yeni bir sayfa mı açıyor?

ABD ile olan bu görüşmeler yeni ve daha önce olmamış tarzda olan görüşmeler değil. Askeri, diplomatik heyetlerle sürekli tema halindeyiz. Bizim her türlü şartlara hazırlıklı olmamı lazım. Değişmeyen iki şey var bizim açımızdan. Bir rejimin baskıları ve bu rejimin bu hali ile Suriye'de istikrarı korumak mümkün değil. İki, terör gruplarının alandaki mevcudiyeti arttıkça da bir istikrar yakalamak mümkün değil. Suriye halkını rejimin baskısından ve terörden kurtaracak formülleri beraber çalışmamız gerekiyor. Burada PYD maalesef baştan itibaren rejimle fırsatçı bir şekilde iş tuttu. Muhalefetle görüşmelerden kaçındı. Beli bir ölçüde de DEAŞ'la yan yana yaşadı. Bizim ise ılımlı muhalefetin etkinliğini arıtması yönünde, bir kanaatimiz var. Son görüşmede bir anlamda, Türkiye'nin kararlılığını taraflara bildirdik. Eğit-donat'ta süreç devam edecek. Bu ılımlı muhalefetin eğitilmesi lazım ki; DEAŞ'a da rejime karşı da direnebilsin.

CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI TARTIŞILAMAZ!

Biz şahsi çıkarlarımızı parti çıkarlarımızın önüne almayız. Kongre bir parti meselesidir ama şu anda, ülkenin acil bir şekilde hükümet ihtiyacı varken ben kongreyi Allah şahit zihnimin ucuna bile getirmem. Zihnimin ucuna bile getirsem önce bir tövbe istiğfar edip kendi kendimi sorgularım. Birileri bunu pompalıyor. Burada da kasıt, Cumhurbaşkanımızla benim aramda görüş ayrılığı var kanaatini yerleştirmek. Cumhurbaşkanlığı ile benim hedeflerimin farklı olduğunu kanaatini göstermek. Hükümet kurarken dış politikada ne yapacağız siyasette ne yapacağız eğitimde ne yapacağız bunları konuşuruz anayasaya bu bağlamda her şeyi konuşuruz. Ama şu an cumhurbaşkanımızın meşruiyetini ya da cumhurbaşkanının makamının saygınlığını tartışmaya açmak baştan koalisyon müzakerelerini saboteye dönüştürür. Anayasal sınırları nasıl tanımlamak gerekir efendim? İkide bir bunu kullanıyor muhalefet.

KUTU KUTU 2

ELDE SİLAHLA ÇÖZÜM SÜRECİ OLMAZ

HDP'nin, ilgili bütün tarafların Türkiye'de 2013 Mayıs'ında verdiği söz, silahlı grupların Türkiye'den terki ve Türkiye'de hiçbir silahlı unsurun kalmaması için güçlü irade görmemiz lazım. Çatışmasızlık değil. 'Silahlı gruplar olsun ama çatışma olmasın' hayır. Artık silahsızlanma ve silahlı grupların ülkeyi terki konuşulmalı. Bu konu bağlamında ele aldığımızda zannediyorum buna ne CHP ne MHP hayır der ne de HDP buna karşı çıkar.

ALLAH TÜRKİYE'Yİ EGEMEN KILSIN

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Srebrenitsa soykırımının 20. yıl dönümü dolayısıyla Potoçari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen cenaze törenine katılımının ardından, 79 yaşındaki Şuhra Maliç'in seslenmesi üzerine yaşlı kadının yanına gitti. Srebrenitsa'daki katliamda çok sayıda akrabasını yitirdiğini ifade eden Maliç, Davutoğlu çiftini evine davet etti. Yaşlı kadının tekerlekli sandalyesini iten Davutoğlu, yol boyunca Maliç ile sohbet etti. Maliç Başbakan'a; 'Hep size dua ediyoruz, Allah, Türkiye'yi Avrupa'ya , dünyaya egemen kılsın" diye dua etti.