TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Türk Dünyası için Yeşil Ufuklar: Yeşil Gündemin Gerçekleştirilmesinde Parlamentoların Rolü" temasıyla Azerbaycan Milli Meclisi'nde düzenlenen Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) 13’üncü Genel Kurulunda konuştu.
Kurtulmuş, TÜRKPA 13’üncü Genel Kurulunun temasını önemli bulduklarını belirterek, çevre konusunda ve iklim değişiklikleriyle mücadelede atılacak her türlü adıma, her düzeyde olumlu destek vereceklerini bildirdi.
Küresel iklim değişikliklerinin insan eliyle yaratılmış bir sonuç olduğunun görülmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, bu konuları sadece yasalarla, birtakım tedbirler ve uluslararası kuruluşlarla önlemenin hemen hemen imkansız olduğuna işaret etti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Yasaların ve düzenlemelerin yapılmasından çok daha önemli olan, bir zihniyet değişimine, bir paradigma değişimine ihtiyaç olduğu aşikardır. Önce çevre tahribatıyla başlayan, iklim değişikliğiyle süren ve nihayetinde artık 'küresel ısınma' diye bir büyük felaketle karşımıza çıkan bu olgu, bilindik tezlerle, bilindik görüşlerle çözülebilmesi mümkün olmayan bir sonuçtur. Bizatihi kendisi sonuç olan bu küresel ısınma ve iklim değişikliği, bundan sonraki süreçte kendisi birçok konuya, birçok felakete ve krize sebep olabilecek bir gelişmedir.” dedi.
- "Dünya 'yaratılıştaki denge' ve 'adalet' ekseni üzerinde duruyor”
Kurtulmuş, dünyanın, "yaratılıştaki denge" ve "adalet" ekseni üzerinde durduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün yeryüzünde yaşadığımız çevresel felaketlerin temelinde yatan şey, insanın kainatı dengesiz bir şekilde kullanması ve tahrip etmesi yani yaşadığı dünyayı kendi babasının malı olarak hissedip vampir kapitalizmin bunu alabildiğince sömürmesi; dünyanın sularını, yeşilliklerini, denizini, havasını yok etmesi sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Bir taraftan dünyadaki yaratılışın dengesinin yok edilmesi, diğer taraftan dünyanın nimetlerinin adil kullanımının yok sayılması bugünkü küresel felaketin arkasındaki zihniyetin temel unsurlarıdır. Dolayısıyla dünyanın her noktasında yaratılışı, her noktasında denge ve adaleti tesis etmek zorundayız. Bu anlamda yeryüzünün, hatta kainatın denge ve adalet prensibi etrafında kullanılması için de hassasiyetle çalışmalı ve çevreyle ilgili düşüncelerimizi bu ana prensipler çerçevesinde gözden geçirmek mecburiyetindeyiz.”
Denge ve adaletin, sadece çevreye değil sosyal ve siyasi olaylara da sirayet eden bir konu olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bugün dünyadaki hangi konuyu alırsanız alın, konuların tamamının arkasındaki temel nedenlerin başında gelen şey dengesizlik, adaletsizlik ve hakkaniyetsizliktir." ifadesini kullandı.
- Denge ve adaletin çevrede tesis edilmesi
Bugün Gazze Şeridi’nde yaşanan ve on binlerce insanın öldüğü, dünyanın göz yumarak seyrettiği katliamın, insanlığın yüz karası olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bu sadece bir devletin, gasıp, işgalci bir hükümetin uyguladığı politikaların sonucu değil yeryüzünde adaletten sapmanın bir neticesidir. Bugün nasıl çevrede adaleti tesis edecek bir sistemi kuramıyorsak, uluslararası düzlemde de bütün insanların yaratılışta eşitliğini ve bütün devletlerin egemenlikte eşitliği prensibini kabul eden bir küresel sistemin yani adaletli bir küresel sistemin yokluğu işte karşımıza Gazze’deki katliam gibi, soykırım boyutlarına varan bir insanlık vahşetini ortaya çıkartıyor. Dolayısıyla denge ve adaleti; çevrede, siyasette, ekonomide, bütün alanlarda tatbik edeceğiz ve bu çerçevede Türk dünyası olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye gayret edeceğiz.” şeklinde konuştu.
Kurtulmuş, gelecek dönemde çevreyle ilgili atılacak adımların hayati önemde olduğunu dile getirdi.
Çevre konusunda uluslararası sözleşmeler olmasına rağmen elinde güç bulunduran bazı ülkelerin çevreye karşı duyarsızlık konusunda hala eski alışkanlıklarını sürdürdüklerini kaydeden Kurtulmuş, “Biz Türk dünyası olarak iklim değişikliğine karşı tedbirlerimizi, bütün dünyaya örnek olacak şekilde almak mecburiyetindeyiz." dedi.
- “Türk dünyasına tarih, altın tepsi içerisinde fevkalade önemli bir imkanı bahşetmiştir”
Türk dünyasının tarihsel olarak çok önemli bir noktada durduğunu, büyük bir yükseliş trendinin başlangıcına geldiğini ifade eden Kurtulmuş, bunda hiç şüphesiz, dünya sistemindeki değişimin ciddi bir rolünün olduğunu söyledi.
Çok kutuplu dünya sisteminin kurulmasının başlangıcında olunduğuna işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Dünyanın en önemli bölgesinde bulunan, büyük imkanları ve fırsatları olan Türk dünyasına tarih, altın tepsi içerisinde fevkalade önemli bir imkanı bahşetmiştir. Özbekistan ve Kazakistan’dan başlayarak Kafkaslar’dan Anadolu’ya ve Balkanlar’a, oradan da Avrupa’nın içlerine kadar, nüfusu 300 milyona yaklaşan bir Türk dünyası artık ayağa kalkmıştır, yükselişe geçmiştir. Türk dünyası sadece nüfusuyla değil nüfusunun genç ve dinamik oluşuyla, yer altı ve yer üstü kaynaklarının fevkalade önemli olmasıyla, ayrıca dünyanın en önemli jeostratejik bölgesinde bulunmasıyla göz kamaştıran bir güce sahiptir. Yeter ki bu güçten istifade edebilecek imkanları ortaya koyalım.
Ayrıca Türk dünyası, hemen kendi komşu bölgelerindeki istikrarsızlıklara, çatışmalara ve güç mücadelelerine karşı görece olarak istikrarlı bir bölgeyi temsil ediyor olması bakımından da önemlidir. Yani her türlü imkana, her türlü fırsata, her türlü potansiyele sahip olan bir Türk dünyası karşımızdadır.”
Bugün Türk devletleri arasında birliği ve beraberliği sağlamak açısından siyasi iradenin de olgunlaştığını belirten Kurtulmuş, bu iradeyi sonuçlandırabilmek için herkesin bütün gücüyle mücadele etmesi gerektiğini vurguladı.
"Turkuaz yay adını verdiğimiz bu coğrafyada Türk dünyası, geleceğin güç denklemleri içerisinde en önemli unsurlardan birisi olacaktır." diyen TBMM Başkanı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Dünyanın doğu-batı, kuzey-güney eksenindeki bütün kırılma faylarının ortasında bulunan Türk dünyası, Allah’ın izniyle elindeki imkanları değerlendirmesiyle birlikte yoluna çok daha güçlü bir şekilde devam edecek. Türk dünyasının güçlenmesi kimseyi endişelendirmesin. Çünkü Türk dünyasının güçlenmesi, dünya barışının sağlanmasına bir katkıdır, bir imkandır. Dolasıyla şimdi bizim üzerimize düşen dilde, fikirde ve işte birliği sağlayacak her türlü mekanizmayı geliştirmek ve bu turkuaz yaydaki 300 milyonluk Türk dünyası ve bunun dışında kalan dostlarımızla birlikte yeni, adil, hakkaniyetli bir dünyanın kurulması için mücadele etmektir. Özetle söylemek gerekirse; dili bir, kültürü bir, dini bir, tarihi bir, ananesi bir bu kadar büyük bir topluluğun yani gövdesi fevkalade güçlü, kökleri fevkalade yaygın ve dalları semaya doğru yükselmiş olan Türk dünyasının, dünyanın geleceğinde önemli bir yeri vardır ve bu önemli yeri almak için de hepimizin üzerine büyük sorumluluklar düşüyor."