Numan Kurtulmuş, MIKTA'nın 10. Parlamento Başkanları Toplantısı 4. Oturumu'nda konuştu

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Göçün sonuçlarının ortadan kaldırılması için uluslararası bir fonun kurulması ve buraya da ülkelerin kendi zenginlik seviyelerine göre gayrisafi milli hasılalarının belli bir oranında destek olmaları insani bir vecibedir. Bunu sağlayabilmek ve böylece göç konusunda yeni yaklaşımları ortaya koymak durumundayız." dedi.

Kurtulmuş, Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya'nın oluşturduğu MIKTA'nın, Meksika'nın başkenti Meksiko'da düzenlenen 10. Parlamento Başkanları Toplantısı'nın “Uluslararası Göç Akımlarındaki Artış Göz Önüne Alındığında, İnsan Hakları Nasıl Güvence Altına Alınır?” konulu 4. Oturumu'nun başkanlığını yaptı.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, oturumun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin özellikle 2014’ten bu yana dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke olduğunu söyledi.

Türkiye’nin insani yardımlar konusunda, özellikle göçmenlerle ilgili alanda dünyada en büyük fedakarlığa katlanan ülkelerin başında geldiğini belirten Kurtulmuş, “Bu anlamda göç konusunda fevkalade büyük bir tecrübeye sahip olduğumuzu söyleyebilirim.” diye konuştu.

Kurtulmuş, Türkiye olarak tarihsel anlamda da göç konusunda büyük bir tecrübeye sahip olduklarını ifade ederek şunları söyledi:

“Osmanlı cihan devleti yıkıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunun öncesi ve sonrasında Osmanlı Devleti'nin farklı bölgelerinden gelen çok sayıda Osmanlı vatandaşı Türkiye Cumhuriyeti'ne gelmiş ve Anadolu topraklarında kendilerine yeni bir ana yurt elde etmişlerdir. Ayrıca yine tarih boyunca saldırılardan kaçanlara topraklarımızı açmış ve onlara ev sahipliği yapmışızdır. Örneğin 500 küsur yıl önce İspanya'da engizisyon mahkemelerinden kaçan Yahudilerin ve farklı etnik, dini kökenlere sahip insanların gelip sığındığı yer Türkiye olmuştur, Osmanlı toprakları olmuştur. Yine İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya’da Nazilerin katliamlarından kaçan Yahudilerin sığındığı yer Türkiye olmuştur. Örnek olarak şunu söyleyebilirim, 1938 yılında Türkiye, Nazilerin katliamından kaçan, Avrupa'daki Yahudi bilim adamlarına kapılarını açmış İstanbul ve Ankara üniversitesinin çok sayıda fakültesi Alman kökenli Yahudi bilim adamlarının sayesinde önemli bilimsel araştırmaların merkezi olmuştur. Bugün de bu tarihi misyonumuzu sürdürüyoruz ve dünyanın dört bir tarafından gelen çaresiz insanlara ev sahipliğini gerçekleştiriyoruz.”

- "Göç sebep değil sonuçtur"

Dünyada üzerine en çok konuşulan ama nedenleri üzerinde en az konuşulan konuların başında göçmen meselesinin geldiğine işaret eden Kurtulmuş, göç konusunun tek başına bir sebep olarak ele alınmasının genel bir yanılgı olduğunu vurguladı.

Kurtulmuş, “Halbuki göç, bir sebep değil çok sayıda sebebin ortaya çıkardığı vahim, insanlığı tehdit altında bırakan bir sonuçtur. Dolayısıyla göçün bu farklı nedenlerini bulmak, göçü ortaya çıkaran ve göçü küresel bir tehdit haline getiren nedenlerle mücadele etmek, onları ortadan kaldırmak uluslararası camianın vazifesidir.” şeklinde konuştu.

Savaşlar, yoksulluklar ve yoksunluklar, işgaller, iç çatışmalar, iklim değişikliği ve özellikle iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık, çölleşme, kıtlık ve susuzluğun getirdiği yeni göç dalgaları, dünyanın birçok bölgesinde devam eden istikrarsızlıklar ortadan kaldırılmadan göçmen meselesini çözebilmenin mümkün olmadığının altını çizen Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Göçmen meselesinin çözülmesi için bu sonuçların ortadan kaldırılmasını sağlamamız lazım. Çok açık söylemek istiyorum, kontrol edilemeyen göç meselesi askeri tedbirlerle, güvenlik tedbirleriyle önlenemez. Eğer öyle olmuş olsaydı, örneğin Meksika'dayız, Meksika'dan bir tane insanın Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmek için yola çıkmaması gerekirdi. Eğer askeri tedbirlerle düzensiz göç önlenebilir olsaydı Akdeniz'de, Orta Akdeniz'de ve Doğu Akdeniz'de her gün onlarca göçmen gemisi soğuk denizin diplerinde kaybolup gitmezdi. Sadece şimdiye kadar Akdeniz'de ölen göçmenlerin sayısı 29 bini aşmıştır.

Afganistan'dan binlerce, on binlerce insanın göç etmesinden bahsediyoruz da Afganistan'ın önce Ruslar, ardından Amerikalılar tarafından on yıllar boyunca işgalinin nasıl Afgan halkını çaresizlik içerisinde bıraktığı üzerinde hiç konuşmuyoruz. Eğer Afgan halkı o çaresizliğin içerisinde olmasaydı Allah aşkına bir tanesi hayatını tehlikeye atarak başka ülkelere göç etmek ister miydi?”

Göçün bugün bütün yükünün az gelişmiş ve gelişmiş ülkelerin üzerinde olduğunu söyleyen Kurtulmuş, “Dünyada nasıl siyasal sistem ve ekonomik sistem için yeni bir sisteme ihtiyacımız var diyorsak göç konusunda da yeni kurumlara, yeni yaklaşımlara ihtiyacımız vardır.” dedi.

Kurtulmuş, uluslararası camianın göç meselesini önleyebilmek için uluslararası göçü önleyici kurumları kurmak ve bunların bütçelerini de oluşturmak gibi bir mecburiyetinin bulunduğunu kaydetti.

Göç konusunda da önerisini dile getiren Kurtulmuş, “Göçün sonuçlarının ortadan kaldırılması için uluslararası bir fonun kurulması ve buraya da ülkelerin kendi zenginlik seviyelerine göre gayrisafi milli hasılalarının belli bir oranında destek olmaları insani bir vecibedir. Bunu sağlayabilmek ve böylece göç konusunda yeni yaklaşımları ortaya koymak durumundayız.” diye konuştu.

10. Parlamento Başkanları Toplantısı kapsamındaki oturumların ardından Meksika Temsilciler Meclisi Başkanı Marcela Guerra Castillo, MIKTA’nın dönem başkanlığını Güney Kore Ulusal Meclis Başkanı Kim Jin-pyo devretti.

Toplantı, aile fotoğrafının çekilmesiyle sona erdi.