TBB Başkanı Erinç Sağkan, 2024-2025 Adli Yıl Açılış Töreni'nde konuştu

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, "Anayasa çalışmasında Türkiye Cumhuriyeti devletinin insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu düzenleyen Anayasa'nın başlangıç kısmında ve ilk üç maddesinde anlamını bulan kurucu felsefesi aynen korunmalı." dedi.

Sağkan, Yargıtay'da düzenlenen 2024-2025 Adli Yıl Açılış Töreni'ndeki konuşmasında, adalet arayışının, sınırlara hapsedilemeyecek kadar büyük bir arayış olduğunu belirtti.

Bir yerde insanlığa karşı suç işlenirken susmanın, suça ortak olma anlamına geldiğini vurgulayan Sağkan, "Uluslararası kamuoyunun on binlerce çocuğun, kadının, sivilin yaşamını kaybettiği ve kaybetmeye de devam ettiği Gazze'de insanlığa karşı sistematik olarak işlenen suça seyirci kalması utanç vericidir. Gazze, artık insanlığın turnusol kağıdıdır. Bu turnusol, haksızlık nereden gelirse gelsin ve kime dönük olursa olsun mağdurun yanında yer alanlarla, işine gelince evrensel değerlerden bahseden, işine gelmeyince uluslararası hukuku işletmemek için kafasını kuma gömenleri ayırmaktadır." diye konuştu.

TBB'nin, İsrail'in katliamlarının soykırım suçunun özel kastını taşıdığına ilişkin somut delillerle birlikte Uluslararası Ceza Mahkemesine başvuru yaptığını anımsatan Sağkan, başta hukuk kuruluşları olmak üzere uluslararası aktörlere defalarca çağrıda bulunduklarını kaydetti.

Sağkan, Filistin halkının yanında olduklarını, acılarını yürekten paylaştıklarını ve insanlık suçlarına karşı mücadeleyi birlikte yürütme azminden hiçbir şey kaybetmediklerini ifade etti.

- Can Atalay kararı

Anayasal demokrasilerde temel hak ve özgürlüklerin korunmasında merkezi öneme sahip olan yargının, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tamamlayıcı parçası olduğunu aktaran Sağkan, Anayasa Mahkemesi'nin bürokratik bir vesayet organı olarak kabul edilmesine ilişkin dile getirilen görüşleri doğru bulmadıklarını söyledi.

Yüksek Mahkemenin meşruiyeti ve yetkisinin sorgulanmasını da doğru bulmadığını ifade eden Sağkan, şöyle devam etti:

"Hatay milletvekili seçilen avukat Can Atalay hakkında yürüyen süreç bireysel olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, seçilme hürriyetinin ve onu seçen halkın seçme hürriyetinin ihlali olmasının ötesinde 'anayasal demokrasi, anayasal devlet' anlayışına telafisi imkansız zararlar vermiştir. Bu süreci, yüksek yargı organlarının arasındaki yorum farklılığı şeklinde değerlendirmek, makul ve doğru görmek mümkün değildir. Devamında Anayasa'nın bağlayıcılığını ve üstünlüğünü düzenleyen 11. maddesinin Meclis Genel Kurulunda yok sayılması ise son derece kaygı vericidir."

İfade özgürlüğü ve bu hakkın sınırlarının tartışılmasının demokratik hukuk düzeninde doğal olduğunu belirten Sağkan, bu özgürlüğün mutlak ve sınırsız olmadığını ancak bu kapsamda yürütülen bazı soruşturmalarda en son ve istisnai olarak uygulanması gereken tutuklama tedbirine başvurulmasının vatandaşın hukuka olan güvenini zedelediğini söyledi.

Sağkan, bu tür kararların, toplam dosya sayısındaki oranının düşük olduğunu ifade ederek, "Kamuoyunda 'sosyal medya yargılamaları' adını alan süreçlerin etkisi altında kalındığı izlenimini yaratan, yasal şartlarının oluşmadığı açıkça görüldüğü halde zorlama gerekçelerle verilen tutuklama kararları sadece ilgilisinin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile ifade hürriyetini ihlal etmemekte, toplumun önemli bir kesimi üzerinde de kaygı yaratmaktadır. Oysa yargı kaygıyı değil güveni beslemelidir." dedi.

- Anayasanın kurucu felsefesi korunmalı"

Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin konuşan Sağkan, "12 Eylül Anayasası'na en net karşı çıkan meslek örgütünün bugünkü başkanı olarak ifade etmek isterim ki, topluma yeni bir Anayasa ihtiyacını anlatabilmek ve toplumsal uzlaşıyı sağlayabilmek için 'anayasal demokrasi, anayasal devlet' anlayışını temelinden sarsan uygulamalar engellenmelidir." ifadesini kullandı.

Mevcut Anayasa hükümlerinin ihlal edildiği, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir ortamda insan hak ve özgürlüklerini ve yargı bağımsızlığını tam güvenceye kavuşturacak daha demokratik anayasa beklentisinin gerçekçi olmayacağını aktaran Sağkan, şunları kaydetti:

"Anayasa çalışmasında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu düzenleyen Anayasa'nın başlangıç kısmında ve ilk üç maddesinde anlamını bulan kurucu felsefesi aynen korunmalıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesindeki dengeler tesis edilmeli, yargı bağımsızlığı tam bir güvence altına alınmalıdır. Türkiye Barolar Birliği olarak anayasaya dair önerimizin tek bir rengi vardır ve bu renk Cumhuriyetimizin temel ilkeleridir."