Erbaş, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi avlusunda düzenlenen "Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi Sempozyumu"nun açılış konferansında konuştu.
Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nda, Ayasofya'nın mana ve önemini anlamaya katkı sunmak, medeniyet müktesebatındaki mümtaz konumunu ve gelecek perspektifine dair katkılarını müzakere etmek amacıyla bu etkinliği gerçekleştirdiklerini ifade eden Erbaş, sempozyumun hayırlı olması temennisinde bulundu.
Fethin ve Fatih Sultan Mehmet Han'ın emaneti Ayasofya'nın, 15 asrı aşan ömrüyle insanlık tarihinin en kıymetli ilim, hikmet ve ibadet mekanlarından biri olduğunu belirten Erbaş, kutsal bilgelik, ilahi hikmet gibi derin manalar taşıyan "Ayasofya" isminin de buna işaret ettiğini anlattı.
Fetihle birlikte bu ulu mabedin, İslam'ın yeryüzüne öğrettiği üstün insanlık ilkeleri ve nebevi değerlerin evrensel nişanelerinden biri olduğuna işaret eden Erbaş, şöyle konuştu:
"Ayasofya'nın asli hüviyetine kavuşması, aziz milletimizin kimliğine, tarihine ve medeniyetine sahip çıkma kararlılığını ve köklerinden aldığı güçle sağlam bir geleceği inşa etme azmini göstermektedir. Ayrıca tüm İslam toplumları için de bir uyanış ve diriliş muştusu olmuştur. Nitekim son asır boyunca yaşadığı travmalar ve maruz kaldığı meydan okumalar neticesinde özgüven kaybı yaşayan Müslüman toplumlar, bu açılış ile beraber büyük bir heyecan yaşamıştır. Savaşların ve zorlukların örselediği coğrafyaların geleceğe dair umutları yeşermiştir. İnanıyorum ki bu büyük hadise, bütün mazlum müminlere fetih ruhunu ve şuurunu yeniden aşılayacak; onları özellikle son iki asrın mahkumiyet ve mahrumiyetinden kurtarıp yeniden tarihin öznesi konumuna yükselten bir milat olacaktır."
"Ayasofya, birlikte yaşama ahlakının örneğidir"
Prof. Dr. Erbaş, İslam'ın önemli kavramlarından biri olan ve Ayasofya'yı Müslümanlara emanet eden fethin, asla savaş, şiddet ve sömürü olmadığını, bilakis gönülleri huzur ve yeryüzünü merhametle buluşturma idealinin ifadesi olduğunu söyledi.
İstanbul'u İslam'la buluşturan büyük fethin kolay gerçekleşmediğine dikkati çeken Erbaş, şöyle devam etti:
"Ardında güçlü bir inanç, keskin bir zeka, derin bir strateji, disiplinli bir çalışma ve üstün bir teknoloji vardır. Bu donanımla yola çıkan Fatih Sultan Mehmet Han ve onun şanlı ordusuna Cenab-ı Mevla da katından inayet, rahmet ve sekinet indirmiş; nihayetinde onları şanlı fetih ile tebcil etmiştir. Dolayısıyla inşasından günümüze Ayasofya'nın yaşadığı macera, bugünün dünyasına ve Müslümanlarına da arzu ettikleri ideallerini gerçekleştirme noktasında elbette bazı zorlulukların yaşanabileceğini göstermektedir. Her şart ve durumda iman, azim ve sabrı kuşanmanın önemini ortaya koymaktadır. Atalet, ümitsizlik ve gaflete düşmeden, planlı bir çalışma ve cesur bir duruş ile çıkılan yolun, Allah'ın yardımı sayesinde zaferle sonuçlanacağını müjdelemektedir."
Şanlı tarihte mümtaz bir yeri, gönüllerde müstesna bir değeri olan Ayasofya'nın, ulu bir cami olmasının yanında büyük bir medeniyet sembolü de olduğunu belirten Erbaş, "Dolayısıyla onu tam manasıyla anlayabilmek için taşıdığı derin manaları bilmek gerekir. Mesela Ayasofya, Allah'a kullukta tevhidin sembolü; her türlü din, dil, ırk, kültür, düşünce, mezhep ve meşrepten insanı kucaklamasıyla da birlikte yaşama ahlakının örneğidir. Bizlere, çağı inşa etmenin, zamanın öznesi olmanın, üretmenin, bilim, teknoloji, sanat ve teknikte öncü olmanın önemini; teknolojiyi adalet ve merhametin emrine vermenin değerini anlatmaktadır. Bu açıdan İstanbul'un fethi ve Ayasofya'nın tevhid ile buluşması, yüce bir ideal ve ahlakın ifadesidir." değerlendirmesinde bulundu.
"Tarih ve medeniyet bilincini kuşanarak geleceği inşa etmeliyiz"
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, bugün Ayasofya'nın temsil ettiği kuşatıcı manayı ve değeri, yüce bir gaye ve mukaddes bir emanet bilen müminlere önemli görevler düştüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu tarihi sorumluluk, tüm yeryüzünde merhamet ve müsamahanın, barış ve huzurun hakim olması için var gücümüzle çalışmayı gerektirmektedir. Zira hepimiz hüzünle müşahede ediyoruz ki bugün yeryüzü iyiliğe, merhamete, güzel ahlaka ve adalete her zamankinden daha fazla muhtaçtır. Tüm mazlum ve mağdur coğrafyaların gelecek adına umut beslediği bu toprağın evlatları olarak bu üstün ideal uğrunda büyük bir gayret ve özveri ile çalışmak, en başta Allah'a karşı kulluk görevimizdir. Daha iyi bir gelecek adına insanlık vazifemizdir. Aynı zamanda vahiy ve bilgi ile zihinleri, iman ve irfan ile gönülleri, ahlak ve fazilet ile ruhları fetheden ve ümmete Ayasofya gibi bir değeri bahşeden asil ecdadımıza karşı da bir vefa borcumuzdur."
Tarih ve medeniyet bilincini kuşanarak geleceği inşa etme gayretinin artırılması gerektiğini belirten Erbaş, "Örselenmiş ideallerimizi ve anlam dünyamızı imar ederek değerlerimizi daha güçlü şekilde ikame etmeliyiz. Kendi değerlerimizden, tarihi ve ilmi derinliğimizden aldığımız güçle, kadim ve kurucu medeniyetimizin düşünce kodlarını bugünle buluşturmanın çarelerini aramalıyız. Diama hakikatin izini sürüp onu bütün insanlıkla buluşturma ülküsünü varoluş gayesi ve hayat prensibi haline getirmeliyiz. Bu doğrultuda güçlü bir medeniyet idrakiyle tarihe, çağa ve geleceğe yön verecek bugünün Fatihlerini, Akşemsettinlerini ve Ulubatlı Hasanlarını yetiştirmenin formüllerini üretmeliyiz. Bu ise modern zamanın yitik değerleri olan; bilgi, hikmet ve irfanla gerçekleşecektir. Bu idealle Ayasofya etrafında müşterek bir şuur oluştuğunda ve bu bilinç eyleme dönüştüğünde, hiç şüphesiz Ayasofya'nın açılışı, daha büyük bir anlam, değer ve derinlik kazanacaktır." diye konuştu.
Prof. Dr. Erbaş, üç gün devam edecek sempozyuma, tebliğci ve müzakereci olarak katkı sunan hocalara ve tüm katılımcılara teşekkür ederek, Ayasofya'nın, insanlığın ebedi kurtuluşunu her gün minarelerinden haykırarak kıyamete kadar payidar olması niyazında bulundu.
Erbaş'ın açılış konuşmasının ardından Prof. Dr. İskender Pala, "Kültür ve Medeniyet Tarihinde Ayasofya" başlıklı konuşma yaptı.
Programa, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ve İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı ile davetliler katıldı.