Suriyelilerin konut almaları yasak

Savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerle ilgili yalanlardan birisi de, sığınmacıların ülkemizde ev-işyeri satın aldıkları iddiası. Hâlbuki Hatay meselesinden dolayı karşılıklı olarak Türklerin ve Suriyelilerin birbirilerinin ülkelerinde gayrimenkul edinmeleri halen yasak.

ÖZLEM DOĞAN

Son dönemde savaştan kaçıp Türkiye’de sığınan Suriyelilere karşı sosyal medyada başlatılan bir tepki kampanyasına şahit oluyoruz. Özellikle İstanbul’da artan kiralar, her semtte karşılaştığımız Arapça tabelalı dükkânlar ve ülkemizdeki Suriyeli nüfus üzerinden yürütülen olumsuz hava bazen istenmeyen hadiselere de yol açıyor. Kulaktan dolma bilgilerle mültecilere karşı körüklenmeye çalışılan nefretin ana sebepleri ve Suriyeliler hakkında doğru bilinen yanlışları MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Avukat Kerim Altıntaş’la konuştuk. İşte sorularımızın cevapları:

2016’ya kadar çalışan Suriyelilerin tümü kayıt dışı

Suriyelilerin sigortasız ve ucuz çalışmalarından ötürü işverenler tarafından tercih edildikleri ve bu yüzden Türkiye vatandaşlarının iş sahasını işgal ettikleri iddiası en çok dile getirilenlerde ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’de yaşayan ve çalışma hayatına atılan Suriyelilerin sosyal güvenlik ve sigorta uygulamaları da sorun yaşanan konuların başında geliyor. Ne yazık ki, geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin Türkiye’ye ilk girişlerin başladığı 2011 yılı Nisan ayından Ocak 2016’ya kadar yasal olarak çalışması mümkün değildi. Dolayısıyla bu döneme kadar çalışanların tümü kayıt dışı oldu.

Yasal çalışma izni olmaması yeraltı piyasası oluşturuyor

Ülkemizdeki çalışma iznine ilişkin yasal işleyişe bakıldığında; çalışabilmek için bir yabancının, geçerli bir pasaportunun olması, oturma izni alması ve işverenin yabancı işçi için ayırdığı iş pozisyonunu dolduracak bir Türk vatandaşının olmadığını belgelendirmesi gerekiyor. Yasaların vatandaş olmayanların kanuni olarak çalışmasına izin vermemesi yetişkin ve çocuk işçilerin inşaat, tekstil, ağır sanayi, tarım gibi alanlarda bir yeraltı piyasası oluşturmalarına zemin hazırlıyor. Kayıt dışı istihdamlar ise ekonomiye vergi gelirlerini azaltması, vergi adaletini ortadan kaldırması, kaynak dağılımını olumsuz etkilemesi, haksız rekabete neden olması, ekonomik verilerin doğru değerlendirilmesini engellemesi noktasında ciddi sıkıntılar da doğurabiliyor.

Suriyelilerle ilgili statü sorunu var

Suriyelilerin Türkiye’deki hukuki statülerine de değinmek gerekir. Zira suiistimal içeren birçok uygulamaların temelinde yasal hak yoksunlukları bulunabiliyor. Bizim hukukumuza göre, Avrupa dışından gelip sığınma talebinde bulunan kişiler mülteci olarak kabul edilmiyor. Ancak Suriye örneği ya da daha önceki olaylar gösterdi ki ülkemize sığınma talebinde bulunanların yaklaşık yüzde 80’i Kafkasya ve Ortadoğu ülkelerinden geliyor. Gelen kişiler mülteci olarak kabul edilmediği zaman bir statü sorunu ortaya çıkıyor. Bu statü sorununu çözmek için mevzuatımızda şartlı mülteci ve ikincil koruma statüleri oluşturuldu. Ancak Suriyeliler için şartlı mülteci diyemiyoruz. Bunun için geçici koruma yönetmeliği geldi. Artık bu gelişmeyle birlikte; ülkesindeki savaş ve çatışma dolayısıyla kitlesel göç eden ve bireysel başvuruda bulunamayıp korumadan yararlanamayan kişiler bu yönetmelik kapsamında korumaya alınıyor. Dolayısıyla gelenlerin ülkelerindeki durum düzelene kadar Türkiye’de barınmalarına izin veriliyor.

Mülkü olan mültecilere yardım yapılmıyor

Sosyal uyum projesi kapsamında Türkiye’de yaşayan Suriyelilere kısa adı “SUY” olan bir destek programı uygulanıyor. SUY desteğinin finansörü Avrupa Birliği üye ülkeleridir. Uygulayıcı ortaklar ise Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP), Türk Kızılayı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıdır. Program kapsamında belli şartları sağlayan Suriyelilere gıda, giyim, barınma gibi temel ihtiyaçlarını onurlu bir şekilde karşılamaları için aylık 120 lira veriliyor. Bu programın uygulanmasında ortaya çıkan tüm maliyetler programın finansörü olan Avrupa Birliği üye ülkelerine ait. Programın tüm maliyeti 348 milyon Avro olarak hesaplanmış olup bu para Türkiye’ye gönderilmiştir. Sosyal Uyum Yardımı Türkiye’de yaşayan Suriyeliler içindir. Fakat bu para ülkemizde yaşayan bütün Suriyelilere verilmiyor. Arabası, evi, dükkânı olan, yüksek değerli bir varlığı bulunan bir Suriyelinin bu yardımı alamıyor.

Almanya bayram ziyaretine gidenleri sınır dışı etti

Bayramlarda Suriye’ye akrabalarını ziyarete gidebildiklerine göre mülteciler neden geri dönmüyorlar?’ sorusunun cevabı konusunda ciddi bir ihtilaf ve kafa karışıklığı var. Ülkemizde geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin kurban bayramını ülkelerinde geçirmek isteyenlerinin Suriye’ye geçişlerindeki izinler Valilikçe veriliyor. Geçici koruma statüleri sonlandırılmaksızın Türkiye’den Suriye’ye çıkış yapmak isteyen Suriyeliler internet üzerinden randevu alıyorlar. Giriş ve çıkışlar valiliğin belirlediği tarihler arasında gerçekleşiyor. İhtiyaç duyulması halinde valilikçe söz konusu bayram izinleri kısmen veya tamamen durdurulabiliyor. Örnek vermek gerekirse 2017 yılında Almanya “Bir mülteci ülkesine dönebiliyorsa mülteci değildir” diye bir karar aldı ve bayram için Suriye’ye giden 100 mülteciyi sınır dışı etti. Türkiye’de durum biraz daha farklı. Çünkü Suriyeliler hukuken mülteci değil. “Geçici Koruma” kapsamında olan kişiler. Bu sebeple Almanya’da oldu bize niye yok sorusu mantıklı olmayacaktır.

Daha önce Türkiye’nin karşılaşmadığı bir durum

Türkiye daha önce ne ulusal ne de uluslararası hukukta benzerini görmediği bir durumla karşı karşıya kaldı. Uluslararası göç, iltica, savaş koşulları altında yaşayan uluslara başka devletlerce verilen geçici hukuki korumalar tarih içerisinde hep olageldi. Ancak bu çapta ve boyutta bir sosyal yardım örneğini uluslararası hukukta ilk kez Türkiye gösterdi.

Osmanlı’da da farklı ırklar bir aradaydı

Sığınmacıların Türkiye'deki kalma ikamet izinleriyle vatandaşlığa müracaat etme hakları bulunmuyor. 2016 yılında Türk vatandaşlığına kabul edilen yabancıların sayısı 14 bin 194 kişidir ve en fazla Türkiye vatandaşı olan ülke vatandaşı ise 3 bin 429 kişiyle Suriye’dir. Türk ve Arap kültürü kaynaşma ve uyum içinde. Demografik yapı sürekli değişime açık bir olgudur. Bu durum toplumsal yapının da değişmesine yol açıyor. Türkiye, bugüne kadar çok farklı etnik yapı ve grupları ağırlamış bir ülke. Elbette kültür farklılığından kaynaklanan çatışmalar ortaya çıkabilir. Burada ise devreye hoşgörü girecektir. 600 yüzyıl boyunca Osmanlı Devletinin sınırlarında yaşamış birçok din, ırk ve milliyetten halkı bir arada tutan güç, budur.

Ticareti canlandırdılar

Ocak – Haziran 2018 tarihleri arasındaki verilere göre ise Suriyeliler en çok İstanbul’da işletme açtı. TEPAV’ın raporunda, Suriye ortak sermayeli kurulan şirket sayılarının en yüksek olduğu 15 sektör de sıralandı. Buna göre, Suriyelilerin en çok tercih ettiği sektörü 317 şirket ile “toptan ticaret” oluşturuyor. Bu şirketler, genellikle İstanbul gibi büyük kentlerde açılıyor. Bunu açılan 102 firma ile gayrimenkul faaliyetler takip ediyor. Verilere bakıldığında ciddi bir piyasa canlılığı geldi. Bu tarz monopol rekabetin hakim olduğu piyasalarda birçok işletme ve şirketin açılması rekabeti hızlandırarak ekonomiye canlılık sağlıyor. Diğer yandan bu işletmelerinin menşeinin Arap olması ve Arap nüfusunun da yoğun olması sebebiyle bu işletmelerde menülerde, tabelalara kadar her yerde Arapçanın sıkça kullanılması normal. Bunlar günlük yaşamı kolaylaştırıcı etkiye sahip olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Sonuçta ciddi bir nüfus söz konusu. İletişimi efektif kılmak adına yapılan bu tarz uygulamalara çok farklı anlamlar yüklenmemeli.

Suriyeliler Türkiye’den mülk alamaz

Suriye vatandaşları Türkiye’de mülk alamaz, alsa da gidip oturamaz, kiraya verse kirasını alamaz. Bunu aşmak için Türkiye’de şirket kurup mülk alıyorlar. Yine de devlet el koyabiliyor. Hatay'ın Türkiye topraklarına katılmasından ötürü Hatay'ı ilhak etmekle suçlayan Suriye ile bu konuda çözülemeyen bir sorunumuz var ve Cumhuriyetinden kuruluşundan beri iki devletin birbirine uyguladığı yaptırım hâlâ sürüyor.

'SURİYELİ' YALANLARI - 1