Süreç birilerini rahatsız ediyor

Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı her açıklamada Çözüm Süreci'ndeki kararlılığını ve Kamu Düzeni'nin önemini dile getiriyor. Çözüm Süreci'ni provoke etmek isteyenler ise ülkede kaos yaratmak amacıyla eylemlerine devam ediyor. Kobani protestoları ile okullar, kütüphaneler yakıldı, belediyeler taşlandı. Türkiye'nin birçok ilinde Kamu Düzenini bozacak eylemlerde bulunuldu. Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde görev yapan üç askerimiz çarşı iznindeyke
Ezgi Çelik Ankara
Hükümet yaşanan provokasyonlara rağmen Çözüm Süreci'nde son derece kararlı. Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki saldırıların ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu, yaptığı açıklamada terör saldırılarına en küçük bir taviz gösterilmeyeceğini belirterek "Kimse Türkiye'yi çevredeki ülkelerin kaos kıskacına sokamaz. İç barışı temin edeceğiz, kamu düzenini teminat altına alacağız, çözüm sürecini de kararlılıkla sürdüreceğiz' 'ifadelerinde bulundu. Hükümetin süreçteki kararlılığını, yaşanan son olayları, Çözüm Süreci'nde ki son durumu değerlendirdik.
"Çözüm Süreci hayati bir referans teşkil edecektir''
AK Parti MKYK Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı, yaşanan son olaylarla PKK'nın ideolojik olarak yenileceğinin ve kaybedeceğinin farkında olduğunu, PKK'nın arzu ettiği bir çerçevede siyasi yapılanmanın gerçekleşmesinin zor olduğunu belirtti. Bu nedenlerle PKK'nın sürece çok sıcak bakmadığını söyleyen Bağlı Çözüm Süreci ile ilgili değerlendirmelerini şu şekilde sürdürdü. "Türkiye'nin gelişmesini, önemli bir merkez olmasını istemeyenler süreci istemezler. En çok provoke etmek isteyenler tahminimce BDP, PKK çevreleridir. İstememelerinin sebebi de bu işin yerel aktörlerle ve yerel bir proje şeklinde yürütülüyor olmasını onların projelerini boşa çıkarılmasından endişe duyuyorlar. Şunu dikkate almamız gerekir ki 40 yıldır burada terör faaliyetlerinde bulunan bir yapının doğal olarak başka dış müdahalelere açık bir alan oluşturduğunu ve bu açık aktörler dolayısıyla da bu projeyi sabote etmeye yönelik bir takım aktörlerin de bunu kullanabileceği gerçeğini de görmemiz gerekir. Şöyle bir durum yok. 'Sadece örgüt ve örgütün bileşenleri istemiyor'. İstemediği gerçekliğini başkaları da bunlar üzerinden süreci sabote etmek istiyor. Örgüt ve bileşenleri barışı gerçekten istemiş olsaydı başka uluslararası aktörler kolay bir biçimde sabote edemezdi. Uluslararası bu işi istemeyen aktörler zemin buldukları için müdahil oluyorlar. Kürt meselesi ve Çözüm Süreci Türkiye'nin bu coğrafya da demokrasinin işlevsel bir yönetim mekanizması olduğunu göstermesi açısından çok hayati bir referans teşkil edecektir. Türkiye'nin bu meseleyi çözmesini engellemeye yönelik çalışmaların bütün bölgeyi içeren operasyon olduğunu görmek gerekiyor'' dedi.
"Sürecin önceliği şiddetin son bulmasıdır''
Yazar ve analist İlhami Işık, çözüm sürecinin temel önceliğinin şiddetin son bulması olduğunu söyledi. Şiddet son bulmadığı sürece barışın sağlanmasının mümkün olmadığını belirten Işık, "Birileri sorunların çözümünden yanaysa sorunun büyüklüğü ve küçüklüğü fark etmez. Aykırılığı ya da kabul edilebilirliği dışında sorunun şiddet dışında ki yöntemlerle çözüm konusunda net olunması gerekir. Bu netlik sağlanmadığı müddetçe barış ve Çözüm Süreci'nin varlığından bahsetmek hiçte belirleyici olmayacaktır. Barışa inanıyorsak ve barışın sorunlarımızın kalıcı kazanımı olarak düşünüyorsak eğer hiçbir sorunu şiddete havale etmemeliyiz' 'dedi. Kobani'de yaşanan olaylara dikkat çeken Işık, "Etrafımızda yüzbinlerce insanın ölümünü görerek, milyonlarca insanın acı ve dramını seyrederek yanı başımızda bugün yaşananlar bir ders olmuyorsa şiddeti acıdan başka bir şey getirmeyeceğine inanmıyorsak barıştan bahsetmeyelim. Gördüklerimiz şiddetin hiçbir kazanımının olmadığını, şiddetin sorunların çözümü konusunda hiçbir şeye yaramayacağını anlamışsak zaten barış ve Çözüm Süreci hayata geçiyor demektir. Bu konuda hiçbir mağduriyet hiçbir hak ihlali şiddetle savunmayı gerektirmemelidir. Dünyada hiçbir şey insan yaşamından daha değerli değildir. Bu insanlık sorunudur ve insan yaşamı söz konusudur. Bu konuda anlaşıyorsak Çözüm Süreci'ni kalıcı bir hale getirebiliriz. Anlaşamıyorsak özellikle siyasiler dışında milyonlarca insan şiddete prim vermeyen bu durumu kişiselleştirmelidir. Eğer milyonlar kişiselleştiriyorsa barış ve Çözüm Süreci'ni insan yaşamı konusunda hayata geçiririz'' ifadelerinde bulundu.
"Kürtlerin, sürecin arkasında sağlam durması birilerini rahatsız ediyor''
Gazeteci-yazar Merve Şebnem Oruç, Çözüm Süreci'nin Türkiye içinde ve dışındaki unsurları rahatsız ettiğini belirtti. Çözüm Süreci ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Oruç, "Sürecin insani ve barışa yönelik boyutundan daha ziyade stratejik dengeleri daha belirleyici. Örnek vermek gerekirse bir Türk-Kürk barışı bunun bölgedeki yansımaları en basitinden mevcut edebilecek bir güce sahip. Bu da tabi oyunun değişmesine sebep olacak diyebiliriz. Bunu da aslında sürecin başlangıcından itibaren birkaç ay sonrasında yaşanmaya başlayan Gezi olaylarıyla beraber geziye bağlı olan olaylarla da okumamız mümkündür' 'dedi. Son yaşananları da zincirin son halkası olarak değerlendiren Oruç, "Çözüm Süreci takvimiyle IŞİD'in büyüme takvimini var oluşunu da bu paralel de okumak doğru olacaktır. PKK'nın bir terör örgütü olarak yok olması demek bölge de herhalde bir terör örgütü ihtiyacını doğuracaktır. Yeni bir terör örgütü ihtiyacının nasıl doğduğunu bugün görmeye başladık. Ama bu aynı zamanda öteki terör örgütünün de geçmiş bağlarını koparmamasına sebep oluyor. Devletin bu anlamdaki duruşu çok değerlidir. Çözüm Süreci'nin içini daha çok doldurarak daha da sağlamlaştırarak yürütmek suretiyle bu sürecin bir örgütün tekelinde olmadığını bütün Kürt unsurları kapsadığını görmek gerekiyor. Devletin de bunu yaptığını görüyoruz. Son yaşanan olayların da aslında Kürdün Kürde karşı kırdırılması üzerinden yürümesine bakarsak Kürtlerin barışın arkasında bu kadar sağlam şekilde durmasının birilerini rahatsız ettiğini anlamak söz konusudur'' şeklinde konuştu.