Şuara suresi kaç ayettir?

Şuara suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerimde 26. suredir. Şuara suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Şuara suresinde şairlerden bahsedilmektedir. Şuara suresinde Hz. Musa ile Firavun arasında geçen olaylardan da bahsedilmektedir. Peki Şuara suresi kaç ayettir? Şuara suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Şuara suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 26. suresi olan Şuara suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...            

Şuara suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerimde 26. suredir. Şuara suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Şuara suresinde şairlerden bahsedilmektedir. Şuara suresinde Hz. Musa ile Firavun arasında geçen olaylardan da bahsedilmektedir. Peki Şuara suresi kaç ayettir? Şuara suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Şuara suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 26. suresi olan Şuara suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...

Kuran'ı Kerim'in 26. suresi olan Şuara suresi Mekke döneminde inmiştir. 227 ayet olan şuara suresinde şairlerden bahsedildiği için Sûret-üş-Şuarâ denilmiştir. Surede; hazret-i Musa ile Firavun arasında geçen olaylar, İbrahim, Nuh, Hud, Salih, Lut ve Şuayb peygamberlerin kavimlerindeki inkarcılara karşı verdikleri mücadelelerden bahsedilmektedir.

Fazileti : Kim Şuarâ sûresini okursa, Nûh’u tasdîk edenlerin, Hûd, Sâlih, Şuayb ve İbrâhim’i yalanlayanların ve Îsâ’yı yalanlayanların ve Muhammed’i (aleyhisselâm) tasdîk edenlerin adedinin on katı sevâb verilir. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

Kısaca Konusu : Ağırlıklı olarak Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve âhiret inancı gibi konular ele alınmaktadır. Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’den, onun kaynağından, şanının yüceliğinden ve müşriklerin Kur’an karşısındaki tutumundan bahsedilmekte, örnek ve ibret alınması için bazı peygamberlerin kıssaları ve tebliğlerinden kesitler verilmektedir.

Bu kıssalarda tarih sürecinde insan karakterinin değişmediğine, bu sebeple insanda gerçeği inkâr etme eğiliminin her dönemde görülebileceğine, insanoğlunun zenginlik, iktidar, nüfuz ve şöhret düşkünlüğüne, kitlesel kültür ve ideolojilere körü körüne bağlılığına dikkat çekilmektedir. Kur’an’ın bir şair tarafından meydana getirildiği iddiaları çürütülmekte; gerçeği kabul etmeyen dönemin şairleri yerilmekte, ancak mümin ve makbul şairlerin de bulunduğu ifade edilmektedir.

ŞUARA SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim 1. Ta sîm mîm

2. Tilke ayatül kitabil mübîn

3. Lealleke banîun nefseke ella yekunu mü’minîn

4. İn neşe’ nünezzil aleyhim mines semai ayeten fe zallet a’nakuhüm leha hadîîyn

5. Ve ma ye’tîhim min zikrim miner rahmani muhdesin illa kanu anhü mu’ridîyn

6. Fe kad kezzebu fe seye’tîhim embaü ma kanu bihî yestehziun

7. E ve lem yerav ilel erdî kem embetna fîha min külli zevcin kerîm

8. İnne fî zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minîn

9. Ve inne rabbeke le hüvel azîzür rahîym

10. Ve iz nada rabbüke musa eni’til kavmez zalimîn

11. Kavme fir’avn e la yettekun

12. Kale rabbi innî ehafü ey yükezzibun

13. Ve yedîyku sadrî ve la yentaliku lisanî fe ersil ila harun

14. Ve le hüm aleyye zembün fe ehafü ey yaktülun

15. Kale kella fezheba bi ayatina inna meaküm müstemiun

16. Fe’tiya fir’avne fe kula inna rasulü rabbil alemîn

17. En ersil meana benî israiyl

18. Kale e lem nürabbike fîna velîdev ve lebiste fîna min umürike sinîn

19. Ve fealte fa’letekelletî fealte ve ente minel kafirîn

20. Kale fealtüha izev ve ene mined dallîn

21. Fe ferartü minküm lemma hîftüküm fe vehebe lî rabbî hukmev ve cealenî minel murselîn

22. Ve tilke nî’metün temünnüha aleyye en abbedte benî israîl

23. Kale fir’avnü ve ma rabbül alemîn

24. Kale rabbüs semavati vel erdî ve ma beynehüma inküntüm mukînîn

25. Kale li men havlehu ela testemiun

26. Kale rabbüküm ve rabbü abaikümül evvelîn

27. Kale inne rasulekümüllezî ürsile ileyküm le mecnun

28. Kale rabbül mesrikî vel mağribi ve ma beynehüma in küntüm ta’kîlun

29. Kale leinittehazte ilahen ğayrî le ec’alenneke minel mescunîn

30. Kale e ve lev ci’tüke bi şey’im mübîn

31. Kale fe’ti bihî in künte mines sadikîyn

32. Fe elka asahü fe iza hiye sü’banüm mübîn

33. Ve nezea yedehu fe iza hiye beydaü lin nazîrîn

34. Kale lil melei havlehu inne haza lesahîrun alîm

35. Yürîdü ey yuhriceküm min erdîküm bi sîhrihî fe maza te’mürun

36. Kalu ercih ve ehahü veb’as fil medaini haşirîn

37. Ye’tuke bi külli sehharin alîm

38. Fe cümias seharatü li mîkati yevmim ma’lun

39. Ve kîyle lin nasi hel entüm müctemiun

40. Leallena nettebius seharate in kanuhümül ğalibîn

41. Fe lemma caes seharatü kalu li fir’avne einne lena le ecran in künna nahnül ğalibîn

42. Kale neam ve inneküm izel le minel mükarrabîn

43. Kale lehüm musa elku ma entüm mülkun

44. Fe elkav hîbalehüm ve îsîyyehüm ve kalu bi îzzeti fir’avne inna le nahnül ğalibun

45. Fe elka musa asahü fe iza hiye telkafü ma ye’fikun

46. Fe ülkîyes seharatü sacidîn

47. Kalu amenna bi rabbil alemîn

48. Rabbi musa ve harun

49. Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebirukümüllezî allemekümüs sîhr fe le sevfe ta’lemun le ükattîanne eydiyeküm ve ercüleküm min hîlafiv ve la üzallibenneküm ecmeîyn

50. Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun

51. İnna natmeu ey yağfira lena rabbüna hatayana en künna evvelel mü’minîn

52. Ve evhayna ila musa en esri bi îbadî inneküm müttebeun

53. Fe ersele fir’avnü fil medaini haşirîn

54. İnne haülai le şirzimetün kalîlun

55. Ve innehüm lena le ğaizun

56. Ve inna le cemîun hazirun

57. Fe ahracnahüm min cennativ ve uyun

58. Ve künuziv ve mekamin kerîm

59. Kezalik ve evrasnaha benî israîl

60. Fe etbeuhüm müşrikîyn

61. Felemma terael cem’ani kale ashabü musa inna le müdrakun

62. Kale kella inne meîye rabbî seyehdîn

63. Fe evhayna ila masa enîdrib bi asakel bahr fenfeleka fe kane küllü firkîn ket tavdil azîym

64. Ve ezlefna semmel aharîn

65. Ve enceyna musa ve mem meahu ecmeîyn

66. Sümme ağraknel aharîn

67. İnne fî zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minîn

68. Ve inne rabbeke le hüvel azîzür rahîym

69. Vetlü aleyhim nebee ibrahîm

70. İz kale li ebîhi ve kavmihî ma ta’büdun

71. Kalu na’büdü asnamen fe nezallü leha akifîn

72. Kale hel yesmeuneküm iz ted’un

73. Ev yenfeuneküm ev yedurrun

74. Kalu bel vecedna abaena kezalike yef’alun

75. Kale e feraeytüm ma küntüm ta’büdun

76. Entüm ve abaükümül akdemun

77. Fe innehüm adüvvül lî illa rabbel alemîn

78. Ellezî halekanî fe hüve yehdîn

79. Vellezî hüve yut’îmünî ve yeskîyn

80. Ve iza merîdtü fe hüve yeşfîn

81. Vellezî yümîtünî sümme yuhyîn

82. Vellezî at’meu ey yağfira lî hatîy’etî yevmeddîn

83. Rabbi heb lî hukmev ve elhîknî bis salihîyn

84. Vec’al lî lisane sîdkîn fil ahîrîn

85. Vec’alnî miv veraseti cennetin neîym

86. Vağfir li ebî innehu kane mined dallîn

87. Ve la tuhzinî yevme yüb’asun

88. Yevme la yenfeu malüv ve la benun

89. İlla men etellahe bi kalbin selim

90. Ve üzlifetil cennetü lil müttekîyn

91. Ve bürrizetil cehîymü li ğavîn

92. Ve kîyle lehüm eyne ma küntüm ta’büdun

93. Min dunillah hel yensuruneküm ev yentesîrun

94. Fe kübkibu fîhahüm vel ğavun

95. Ve cünudü iblîse ecmeun

96. Kalu ve hüm fîha yahtesîmun

97. Tellahi in künna le fî dalalim mübîn

98. İz nüsevvîküm bi rabbil alemîn

99. Ve ma edalleha illel mücrimun

100. Fe ma lena min şafiîyn

101. Ve la sadîkîn hamîm

102. Fe lev enne lena kerraten fe nekune minel mü’minîn

103. İnne fî zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minîn

104. Ve inne rabbeke le hüvel azîzür rahîym

105. Kezzebet kavmü nuhînil murselîn

106. İz kale lehüm ehuhüm nuhun ela tettekun

107. İnni leküm rasulün emîn

108. Fettekullahe ve etîy’un

109. Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemîn

110. Fettekullahe ve etîy’un

111. Kalu enü’minü leke vettebeakel erzelun

112. Kale vema îlmî bima kanu ya’melun

113. İn hîsabühüm illa ala rabbî lev teş’urun

114. Ve ma ene bi taridil mü’minîn

115. İn ene illa nezîrum mübîn

116. Kalu le il lem tentehi ya nuhu le tekunenne minel mercumîn

117. Kale rabbi inne kavmî kezzebun

118. Fettah beynî ve beynehüm fethav ve neccinî ve mem meîye minel mü’minîn

119. Fe enceynahü ve mem meahu fil fülkil meşhun

120. Sümme ağrakna ba’dül bakîyn

121. İnne fî zalik le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minîn

122. Ve inne rabbeke le hüvel azîzür rahîym

123. Kezzebet adünil murselîn

124. İz kale lehüm ehuhüm hudün ela tettekun

125. İnnî leküm rasulün emîn

126. Fettekullahe ve etîy’un

127. Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemîn

128. E tebnune bi külli riy’în ayeten ta’besun

129. Ve tettehîzune mesanîa lealleküm tahlüdun

130. Ve iza betaştüm betaştüm cebbarîn

131. Fettekullahe ve etîy’un

132. Vettekullezî emeddeküm bima ta’lemun

133. Emeddeküm bi en’amiv ve benîn

134. Ve cennativ ve uyun

135. İnnî ehafü aleyküm azabe yevmin azîym

136. Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaîzîyn

137. İn haza illa hulükul evvelîn

138. Ve ma nahnü bi müazzebîn

139. Fe kezzebuhü fe ehleknahüm inne fî zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minîn

140. Ve inne rabbeke le hüvel azîzür rahîym

141. Kezzebet semudül murselîn

142. İz kale lehüm ehuhüm salihun ela tettekun

143. İnnî leküm rasulün emîn

144. Fettekullahe ve etîy’un

145. Ve ma es’elüküm aleyhi men ecr in ecriye illa ala rabbil alemîn

146. E tütrakune fî ma hahüna aminîn

147. Fî cennativ ve uyun

148. Ve züruîv ve nahlin tal’uha hedîym

149. Ve tenhîtune minel cibali büyuten farihîn

150. Fettekullahe ve etîy’un

151. Ve la tütîy’u emral müsrifîn

152. Ellezîne yüfsidune fil erdî ve la yuslihun

153. Kalu innema ente minel müsahharîn

154. Ma ente illa beşerum mislüna fe’ti bi ayetin in künte mines sadikîyn

155. Kale hazihî nakatül leha şirbüv ve leküm şirbü yevmim ma’lum

156. Ve la temessuha bi suin fe ye’huzeküm azabü yevmin azîym

157. Fe akaruha fe asbehu nadimîn

158. Fe ehazehümül azab inne fî zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minîn

159. Ve inne rabbeke le hüvel azîzür rahîym

160. Kezzebet kavmü lutînil murselun

161. İz kale lehüm ehuhüm lutun ela tettekun

162. İnnî leküm rasulün emîn

163. Fettekullahe ve etîy’un

164. Ve es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemîn

165. E te’tunez zükrane minel alemîn

166. Ve tezerune ma haleka leküm rabbüküm min ezvaciküm bel entüm kavmün adun

167. Kalu leil lem tentehi ya lutu le tekunenne minel muhracîn

168. Kale innî li ameliküm minel kalîn

169. Rabbi neccinî ve ehlî mimma ya’melun

170. Fe necceynahü ve ehlehu ecmeîyn

171. İlla acuzen fil ğabirîn

172. Sümme demmernel aharîn

173. Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerîn

174. İnne fî zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minîn

175. Ve inne rabbeke le hüvel azîzür rahîym

176. Kezzebe ashabül eyketil murselîn

177. İz kale lehüm şüaybün ela tettekun

178. İnnî leküm rasulün emîn

179. Fettekullahe ve etîy’un

180. Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemîn

181. Evfül keyle ve la tekunu minel muhsirîn

182. Vezinu bil kîstasil müstekîym

183. Ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta’sev fil erdî müsidîn

184. Vettekullezî halekaküm vel cibilletel evvelîn

185. Kalu innema ente minel müsahharîn

186. Ve ma ente illa beşerum mislüna ve in nezunnüke le minel kazibîn

187. Fe eskît aleyna kisefem mines semai in künte mines sadikîyn

188. Kale rabbî a’lemü bi ma ta’melun

189. Fe kezzebuhü fe ehazehüm azabü yevmiz zulleh innehu kane azabe yevmin azîym

190. İnne fî zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minîn

191. Ve inne rabbeke le hüvel azîzür rahîym

192. Ve innehu le tenzîlü rabbil alemîn

193. Nezele bihir ruhul emîn

194. Ala kalbike li tekune minel münzirîn

195. Bi lisanin arabiyyim mübîn

196. Ve innehu lefî zübüril evvelîn

197. E ve lem yekül lehüm ayeten ey ya’lemehu ulemaü benî israîl

198. Ve lev nezzelnahü ala ba’dîl a’cemîn

199. Fe karaehu aleyhim ma kanu bihî mü’minîn

200. Kezalike seleknahü fî kulubil mücrimîn

201. La yü’minune bihî hatta yeravül azabel elîm

202. Fe ye’tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş’urun

203. Fe yekul hel nahnü münzarun

204. E fe bi azabina yesta’cilun

205. E feraeyte im metta’nahüm sinîn

206. Sümme caehüm ma kun yuadun

207. Ma ağna anhüm ma kanu yümetteun

208. Ve ma ehlekna min karyetin illa leha münzirun

209. Zikra ve ma künna zalimîn

210. Ve ma tenezzelet bihiş şeyatîyn

211. Ve ma yembeğîy lehüm ve ma yestetîy’un

212. İnnehüm anis sem’î le ma’zulun

213. Fe la ted’u meallahi ilahen ahara fe tekune minel müazzebîn

214. Ve enzir aşiratekel akrabîn

215. Vahfîd cenahake li menit tebeake minel mü’minîn

216. Fe in asavke fe kul innî berîüm mimma ta’melun

217. Ve tevekkel alel azîzir rahîym

218. Ellezî yerake hîyne tekum

219. Ve tekallübeke fis sacidîn

220. İnnehu hüves semîul alîm

221. Hel ünebbiüküm ala men tenezzelüş şeyatîyn

222. Tenezzelü ala külli effakin esîm

223. Yülkunes sem’a ve ekseruhüm kazibun

224. Veş şüaraü yettebiuhümül ğavun

225. E lem tera ennehüm fî külli vadiy yehîmun

226. Ve ennehüm yekulune ma la yef’alun

227. İllellezîne amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesîrav ventesaru mim ba’di ma zulimu ve seya’lemüllezîne zalemu eyye münkalebiy yenkalibun

ŞUARA SURESİ ANLAMI

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Tâ. Sîn. Mîm.

2. Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir.

3. İman etmiyorlar diye neredeyse kendini tüketeceksin Resulüm!

4. Biz dilersek onların üzerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de ona boyun eğmek zorunda kalırlar.

5. Onlara Rahman’dan yeni bir öğüt geldiğinde mutlaka ondan yüz çevirirler.

6. Üstelik yalanladılar. Fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında kendilerine gelecektir.

7. Yeryüzüne hiç bakmazlar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişizdir.

8. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.

9. Şüphesiz ki Rabbin Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.

10. Hani Rabbin Musa’ya şöyle seslenmişti: “O zâlim kavme git!”

11. “Firavun’un kavmine. Hâlâ korkmayacaklar mı onlar?”

12. Dedi ki: “Ey Rabbim! Onların beni yalanlamalarından endişe duyuyorum.”

13. “Benim göğsüm daralır, dilim dönmez. Onun için Harun’a da elçilik ver.”

14. “Onların bana isnat ettikleri bir suç da var. Beni öldürmelerinden korkarım.”

15. Allah buyurdu ki: “Hayır! İkiniz birlikte mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki biz sizinle beraberiz, (olanları) işitiyoruz.”

16. Firavun’a gidin ve ona deyin ki: “Biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.”

17. “İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”

18. Firavun dedi ki: “Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?”

19. “Sonunda yapacağını yaptın. Sen nankörün birisin!”

20. Musa dedi ki: “Ben onu yaptım amma, o zaman câhillerdendim (sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım).”

21. “Sizden korktuğum için de kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı.”

22. “Başıma kaktığın o nimet, İsrailoğullarını köle ettiğinden ötürüdür.”

23. Firavun: “Âlemlerin Rabbi de nedir?” diye sordu.

24. Musa: “Kesin olarak inanacaksanız, bilin ki O; göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin Rabbidir.” dedi.

25. Firavun etrafındakilere: “İşitiyor musunuz?” dedi.

26. Musa: “Sizin de Rabbiniz, önce geçmiş atalarınızın da Rabbidir.” dedi.

27. Firavun: “Size gönderilen peygamberiniz şüphesiz ki delidir.” dedi.

28. Musa: “Eğer aklınızı kullanacaksanız, bilin ki O; doğunun da batının da, ikisinin arasında bulunanların da Rabbidir.” dedi.

29. Firavun: “Benden başkasını ilâh edinirsen, andolsun ki seni zindanlık ederim.” dedi.

30. Musa: “Sana apaçık bir şey getirmiş isem de mi?” dedi.

31. Firavun: “Eğer doğru söylüyorsan haydi getir onu!” dedi.

32. Bunun üzerine Musa asasını attı. O ansızın bir yılan oluverdi.

33. Bir de elini çıkardı, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi.

34. Firavun çevresindeki ileri gelenlere dedi ki: “Doğrusu bu bilgin bir sihirbaz!”

35. “Sizi sihiriyle memleketinizden çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”

36. Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy ve şehirlere toplayıcılar gönder.”

37. “Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.”

38. Böylece sihirbazlar belli bir günün sözleşilen vaktinde bir araya getirildiler.

39. Halka: “Toplandınız mı?” denildi.

40. “Sihirbazlar üstün gelirlerse biz de onlara uyarız.” dediler.

41. Sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a: “Biz galip gelirsek, bize ücret vardır değil mi?” dediler.

42. Firavun: “Evet... O takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız!” dedi.

43. Musa onlara: “Ne atacaksanız atın!” dedi.

44. Onlar da iplerini ve değneklerini attılar ve: “Firavun hakkı için biz üstün geleceğiz!” dediler.

45. Bunun üzerine Musa da asasını attı. Onların uydurduklarını yutmaya başlayıverdi.

46. Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

47. “Biz âlemlerin Rabbine iman ettik!” dediler.

48. “Musa ve Harun’un Rabbine.”

49. (Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Size sihiri öğreten büyüğünüz odur. Fakat siz göreceksiniz! Andolsun ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım!”

50. Onlar da dediler ki: “Zararı yok. Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.”

51. “İlk inananlar olduğumuz için Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız.”

52. Musa’ya da vahyettik ki: “Kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü siz takip edileceksiniz.”

53. Firavun da derhal şehirlere toplayıcılar gönderdi.

54. “Doğrusu bunlar döküntü azınlıklardır.”

55. “(Böyle iken) bizi öfkelendiriyorlar.”

56. “Biz ise tedbirli kimseleriz.”

57. Böylece biz onları bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık.

58. Hazinelerden ve şerefli makamlardan.

59. Böylece onlara İsrâiloğullarını mirasçı yaptık.

60. Derken (Firavun ve askerleri) gün doğarken onların ardına düştüler.

61. İki topluluk karşı karşıya gelip birbirlerini gördükleri zaman Musa’nın ashabı: “İşte yakalandık!” dediler.

62. Musa: “Hayır!... Rabbim benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir.” dedi.

63. Biz de Musa’ya: “Âsânı denize vur!” diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibi oldu.

64. Arkalarından diğerlerini de oraya yaklaştırdık.

65. Musa’yı ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.

66. Sonra ötekilerini suda boğduk.

67. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.

68. Muhakkak ki Rabbin Aziz’dir, engin merhamet sahibidir.

69. Resulüm! Onlara İbrahim’in haberini de naklet!

70. Hani o, babasına ve kavmine: “Neye tapıyorsunuz?” demişti.

71. Dediler ki: “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz.”

72. Dedi ki: “Duâ ettiğiniz zaman sizi işitiyorlar mı?”

73. “Yahut size fayda veya zarar verebiliyorlar mı?”

74. Dediler ki: “Hayır, amma biz atalarımızın da böyle yaptıklarını gördük.”

75. Dedi ki: “Nelere taptıklarınızı görüyor musunuz?”

76. “Hem siz hem de önceki atalarınız.”

77. “İyi bilin ki, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir.”

78. “Beni yaratan ve bana yol gösteren O’dur.”

79. “Bana yediren, bana içiren O’dur.”

80. “Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.”

81. “Beni öldürecek, sonra beni diriltecek O’dur.”

82. “Hesap gününde kusurlarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur.”

83. “Ey Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler zümresine kat.”

84. “Benden sonra geleceklerin beni hayırla anmalarını nasip eyle!”

85. “Beni Naîm cennetinin vârislerinden kıl!”

86. “Babamı da bağışla, çünkü o sapıklardandır.”

87. “İnsanların diriltileceği gün beni utandırma!”

88. O gün ne mallar fayda verir ne de oğullar.

89. Meğer ki Allah’a tamamen sâlim ve temiz bir kalp ile gelenler ola.

90. O gün cennet takvâ sahiplerine yaklaştırılır.

91. Cehennem de azgınlara gösterilir.

92. Onlara denilir ki: “Taptıklarınız hani nerede?”

93. “Allah’tan başka? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?”

94. Onlar ve azgınlar tepetakla oraya atılırlar.

95. İblis’in bütün askerleri de.

96. Orada birbirleriyle çekişerek derler ki:

97. “Vallahi biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”

98. “Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk.”

99. “Bizi ancak günahkârlar saptırdı.”

100. “Şimdi artık bizim şefaatçilerimiz yoktur.”

101. “Sıcak bir dostumuz da yoktur.”

102. “Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de inananlardan olsak!”

103. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.

104. Rabbin ise şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.

105. Nuh kavmi de peygamberleri yalanladılar.

106. Kardeşleri Nuh onlara: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” demişti.

107. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”

108. “Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

109. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbine âittir.”

110. “Öyle ise Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

111. Şöyle cevap verdiler: “Sana hep düşük bayağı kimseler tâbi olmakta iken biz sana hiç iman eder miyiz?”

112. Nuh da dedi ki: “Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.”

113. “Onların hesabı ancak Rabbime âittir, düşünsenize!”

114. “Ve ben müminleri kovacak da değilim.”

115. “Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

116. Dediler ki: “Ey Nuh! Eğer bu işten vazgeçmezsen, iyi bil ki taşa tutulanlardan olacaksın.”

117. Dedi ki: “Ey Rabbim! Doğrusu kavmim beni yalanladı.”

118. “Benimle onların arasında sen hüküm ver! Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar!”

119. Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, dolu bir gemi içinde kurtardık.

120. Sonra da geride kalanları suda boğduk.

121. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.

122. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.

123. Âd kavmi de gönderilen peygamberleri yalanladı.

124. Hani kardeşleri Hud onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

125. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”

126. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

127. “Sizden buna karşılık hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbine âittir.”

128. “Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, eğlenir durur musunuz?”

129. “Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?”

130. “Yakaladığınız zaman zorbalar gibi mi yakalarsınız?”

131. “Allah’tan korkun ve bana itaat edin!”

132. “Bildiğiniz şeyleri size bol bol veren Allah’tan korkun.”

133. “Size davarlar, oğullar ihsan etti.”

134. “Bahçeler ve çeşmeler.”

135. “Doğrusu sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum.”

136. Dediler ki: “Sen bize öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir.”

137. “Bu, öncekilerin âdetinden başka bir şey değildir.”

138. “Biz azaba uğratılacak da değiliz.”

139. Böylece onu yalanladılar. Biz de kendilerini helâk ettik. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.

140. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.

141. Semud kavmi de peygamberleri yalanladılar.

142. Hani kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

143. ”Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”

144. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

145. “Sizden buna karşılık hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbine âittir.”

146. “Siz burada böyle güven içinde bırakılacak mısınız?”

147. “Bahçelerde, pınar başlarında.”

148. “Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında.”

149. “Dağlarda ustalıkla kâşâneler oyar mısınız?”

150. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

151. “Haddi aşan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin.”

152. Onlar ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar da ıslah etmezler.

153. Dediler ki: “Sen olsa olsa iyice büyülenmiş birisin.”

154. “Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru sözlü isen bize bir âyet (mucize) getir!”

155. Sâlih dedi ki: “İşte mucize bu dişi devedir. Su içme hakkı belirli bir gün onun, belirli bir gün de sizindir.”

156. “Sakın ona bir kötülük yapmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”

157. Onlar ise ayaklarını keserek onu öldürdüler, fakat pişman da oldular.

158. Bunun üzerine azap onları yakaladı. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.

159. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.

160. Lut kavmi de gönderilen peygamberleri yalanladı.

161. Hani kardeşleri Lut onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

162. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”

163. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

164. “Sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbine âittir.”

165. Âlemlerin (insanların) içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?

166. Ve Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır! Doğrusu siz sınırı aşmış bir kavimsiniz.

167. Şöyle dediler: “Ey Lut! Eğer söylediklerinden vazgeçmezsen, iyi bil ki sürülenlerden olacaksın!”

168. Dedi ki: “Doğrusu ben sizin bu yaptığınıza buğzedenlerdenim.”

169. “Rabbim! Beni ve âilemi, bunların yapageldikleri kötülüklerden kurtar!”

170. Bunun üzerine biz de onu ve bütün âilesini kurtardık.

171. Sadece bir kocakarı geride kalanlardan oldu.

172. Sonra diğerlerini hep helâk ettik.

173. Üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki! Ne kötü idi azapla korkutulanların yağmuru!

174. Şüphesiz ki bunda âyet (kudretimize bir nişane) vardır. Yine de onların çoğu iman etmezler.

175. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.

176. Eyke halkı da gönderilen peygamberleri yalanladı.

177. Hani Şuayb onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

178. “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”

179. “Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”

180. “Sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbine âittir.”

181. “Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın.”

182. “Doğru terazi ile tartın.”

183. “İnsanların hakkını kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın.”

184. “Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun.”

185. Dediler ki: “Olsa olsa sen büyülenmiş birisin.”

186. “Bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Biz seni ancak yalancılardan sayıyoruz.”

187. “Şayet doğru sözlülerden isen, o halde üzerimize gökten parçalar düşür.”

188. Şuayb: “Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir.” dedi.

189. Amma onu yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekte o gün, azabı büyük bir gün idi.

190. Doğrusu bunda öğüt ve ibret vardır, amma onların çoğu iman etmediler.

191. Rabbin şüphesiz ki Azîz’dir, engin merhamet sahibidir.

192. Muhakkak ki o (Kur’an), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.

193. Onu Ruh’ul-emin (Cebrail) indirmiştir.

194. Senin kalbine indirmiştir ki, uyarıcılardan olasın.

195. Apaçık Arap diliyle.

196. O daha öncekilerin kitaplarında da vardır.

197. İsrâiloğullarının bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?

198. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,

199. Bunu onlara o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.

200. İşte böylece onu o günahkârların kalplerine soktuk.

201. Onlar o acıklı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

202. Azap onlara öyle ansızın gelir ki, onlar hiç farkında olmazlar.

203. O zaman: “Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.

204. Onlar bizim azabımızı mı acele istiyorlar?

205. Gördün mü? Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak,

206. Sonra da kendilerine vaad olunan şey (başlarına) gelse.

207. Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiçbir fayda sağlamaz.

208. Biz hiçbir memleket halkını, uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.

209. Öğüt vermek üzere. Biz zâlim değiliz.

210. Onu şeytanlar indirmedi.

211. Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.

212. Şüphesiz ki onlar işitmekten uzak tutulmuşlardır.

213. O halde sakın Allah ile beraber başka bir ilâh edinip yalvarma. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.

214. Önce yakın akrabalarını uyar.

215. Sana uyan müminlere kanadını indir.

216. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.”

217. Mağlup edilmesi mümkün olmayan ve müminlere çok merhametli olan Allah’a tevekkül et!

218. O ki, (gece namaza) kalktığında seni görür.

219. Secde edenler arasında bulunduğunda O seni görür.

220. Çünkü O işitendir, bilendir.

221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?

222. Onlar her günahkâr yalancıya inerler.

223. Bunlar şeytanlara kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

224. Şâirlere de azgınlar uyarlar.

225. Görmez misin? Onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar.

226. Ve onlar gerçekte yapmadıklarını söylerler.

227. Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, Allah’ı çok çok zikredenler ve zulme uğratıldıktan sonra kendilerini müdafaa edenler müstesnâdır. Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını, hangi deliğe tıkılacaklarını yakında bileceklerdir.