İstanbul halkı, bir zamanlar susuzluğun ne demek olduğunu çok iyi anlamıştı. Musluklardan akmayan sularını, mahallelere gelen tankerlerden saatlerce sıraya bekleyerek alabiliyordu.
Bismillêhirrahmênirrahîm...
Aziz Peygamberimiz “Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönetiminiz altındakilerden sorumlusunuz” buyurur. Ne var ki biz insanlar denemeye uğratılmak üzere iradeli ve sorumlu bir varlık olarak yaratıldığımız için öncelikli olarak Rabbimize karşı sorumluyuz.
Sorumluluk nasıl gelişir?
Yaratanımızın varlığımıza kodladığı değerler yozlaştırılmadığı sürece seküler /laik eğitimle bile sorumluluk duygularımız geliştirilebilir. Ancak gerçek anlamda sorumluluk Allah’a ve âhiret hayatına imanla ve Allah’ın huzurunda sorgulanacağımıza; Cennet ile mükâfatlandırıp Cehennem ile cezalandırılacağımıza imanla pekişir. Sorumluluk konusuna neden değindik? Susuzluk tehlikesi sebebiyle konuyu ele alma, genelde hepimize ve özelde sorumlulara sorumluluklarını anlatma gereğini duyduk.
Yaşadığımız tecrübeler
1945 İstanbul Kasımpaşa doğumluyum. 1960 sonrasında evimize sakalarla su taşındığını hatırlarım. 1985’li yıllarda Emirgan’daki evimizi yaptırırken komşum merhum Cafer amca gelerek “oğlum aman evine su deposu yaptır” diyerek beni defalarca uyardı. Niçin bu kadar ısrar ettiğini Nurettin Sözen döneminde anlayabildim. Susuzluk nedeniyle bidonlarını alan ve su dağıtan tankerlerin yanında uzun kuyruklar oluşturan İstanbullular gibi biz de , saatlerce bekledikten sonra bidonlarımıza doldurabilir olduk. Ama su faturaları dolu dulu gelirdi.
Tehlike kapıya dayandı
Son zamanlarda özellikle İstanbul'da susuzluk tehlikesi kapıya dayandı. Susuzluk, Kovid 19’dan da yıkıcıdır. Suya dayalı hijyen yoksa maske ve mesafeyi koruma ile yüzeysel olarak bile mücadele edilemez. Görebildiğim kadarıyla Covid 19 konusunda duyarsız olan insanlarımız su konusunda da vurdum duymaz. Su israfı devam ediyor.
Su israfı haramdır
Her derecede sorumlularımız bizlere bilgi vermelidir. Gerekiyorsa ki gerekiyor su kısıtlamasına gidilmelidir. Birbirimizi su israfından sakındırmalıyız. İsraf her zaman ve her yerde haram ise de özellikle günümüzde gereksiz su harcamanın israf ve tehlikeye atılmak olarak büyük günahlardan olduğunda şüphe edilmemelidir. İlgililer Diyanet İşleri Başkanlığı ve İstanbul Müftülüğü ile irtibata geçmeli, hutbe okutulmalı, su israfı konusu, kul hakkı içeren günahlardan olduğu beyanıyla minarelerden duyurulmalıdır.
Sözen'in savunması!
Bir dönemin belediye başkanı Nurettin Sözen, İstanbul'daki susuzluk günlerinde kendisini savunurken “İstanbul’u Tanrı susuz kıldıysa yerel yönetim ne yapabilirdi?” diye sorarak kendisini aklamaya çalışmıştı.
Gerekli atılımlarla depolama ve su kaçaklarını giderme gibi önlemleri alan yönetimler için Nurettin Sözen’in sözlerinde hakikat payı vardır. Çünkü bulutları, rüzgarları görevlendiren ve yağmurları gönderen, böylece canlıların ve toprağın muhtaç olduğu suyu lütfeden Rabbimizdir. O, Kendisi dışında hiç bir gücün bize su getiremeyeceğini bildiriyor.
Biz müstahakız da
Biz insanlar Rabbimizi ve onun Kur’ânî buyruklarını dışlayarak yaptığımız zulümler ve işlediğimiz günahlar sebebiyle cezalandırılmaya müstahak oldu isek de Rabbimiz Sabûr’dur/Çok çok sabırlıdır. Bize dönüş yaparak hak ve halk insanı olma fırsatını vermektedir. Üstelik Onun rahmeti olan yağmurları yağdırtacak beli bükük yaşlılar, engelliler, masum çocuklar, çaresiz hayvanlar ve böcekler var. Kaldı ki Kur’ân’ın açıklamasına göre Allah’a ve onun kudreti, rahmeti ve bilgisine iman; adalet, merhamet ve yardımlaşma gibi hayırlar bereketli yağmurlara, inkâr, zulüm, sömürü ve sosyal adaletsizlik türü isyanlar da kuraklığa sebeptir.
iki aylık suyu kaldı
İnandırıcı görüntülü haberlere göre nüfusu 15 milyonu aşkın olan İstanbul’un iki aylık suyu kaldı. Medyada bilgilendirme var. Bazı sivil kişiler ve örgütler uyarılar yapıyorsa da seçilmiş ve atanmış yetkililerden henüz rahatlatıcı bir ilgi ve uyarı yok. İnanınız uykularım kaçıyor. Siyasi kadrolar bana güven vermiyor? Ankara da konuya el atmış görünmüyor, İBB yönetimi de Edirne Belediye başkanı gibi “felaket kapımızda” deyip feryat ederek uyarıda bulunmuyor.
Eyleme göre Rahmet!
Çöl yaşamında İsrail oğullarının acil gereksinimi olan suyu isteyen Hz. Musa’ya Rabimiz “asanı taşa vur” buyurdu. İçmek ve tedavi olmak için ihtiyaç duyulan su için de Hz. Eyyub’a “ayağıyla yere vurması” emredildi. (Bakara 2/60; Sâd 38/42)
Muhtaç olduğumuz su için biz de eyleme geçmeliyiz ama suyu tabiattan değil Rabbimizden bilmeli ve beklemeliyiz. Çünkü yağmur da sorumlu bir kuldur. Emredildiği şekilde azalır ve çoğalır. Rahmet veya azab olur.
Hz. Enes'ten rivayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in seçkin arkadaşlarından Hz. Enes şöyle anlatıyor:
Bir topluluk halinde Peygamberimizle beraberdik. Yağmur başlayınca Peygamberimiz vücudu ıslanıncaya kadar elbiselerini sıyırdı. Biz de sorduk:
–Ey Allah’ın elçisi niçin böyle yaptınız?
Şöyle buyurdu: "Henüz yağan ve yağmakta olan bu yağmurun Allah ile sözleşmesi yenidir. Bu sebeple onunla kucaklaşmak istedim. (Muhtasar S. Müslim Ho:448)
Yağmur azap olabilir!
Bulutlardan indirilirken varlık kazanan yağmurların doğasına da gerekli bilgiler kodlanmakta, görevlerine yönlendirilmektedir. Allah’ın rahmeti olarak bizler için yaratılan yağmurlar, yağmurlar kadar olsun Rabbini tanımayan insanlar için azaba da dönüşmektedir. Önlemlerimizi alarak, su israfından korunarak, faiz ve zina gibi günahlarımıza tövbe ederek, yoksullarımıza yardımlarımızı artırarak ve dualarımızla yağmurlar isteyerek Rabbimizin rahmet kapısını çalarsak susuzluk musıbetinden kurtulabiliriz.