Türkiye'deki tek-tipçi (Tevhid-i Tedrisatçı) eğitim sisteminde öğrencilere devletin istemediği hiçbir bilgi ve değer aktarılamaz. Dolayısıyla öğrenciler otonom bir kişilik elde edemedikleri için neyin doğru, neyin yanlış ve kimin dost, kimin düşman olduğunu ve olacağını ancak ve ancak devletin belirlediği kriterlerle anlarlar ve bu doğrultuda bir anlayışla hayatlarını sürdürürler
Bir toplumun kendi imamını, müezzinini, dedesini, hahamını, rahibini kendisinin yetiştirmesi gerekir. Kendisinin uygun gördüğü öğretinin disiplini, yöntemi ve değerleriyle yetiştirmesi gerekir. Biliyorsunuz bizde ruhban okuluyla ilgili tartışmalar yapılmaktadır. Bulduğumuz çözüm Millu00ee Eğitim'in uhdesinde ruhban eğitiminin verilmesidir. Modern dünyada bu, tek kelimeyle gülünç bir şeydir
Eğitimin birliğini öngören bu kanun, eğitimle ilgili tüm ipleri Millu00ee Eğitim'in uhdesine vermiştir. Bu anlayışa göre bir toplumun ihtiyaç hissettiği din adamını, meslek adamını, askerini, sanatçısını, bilim adamını, kültür adamını kısaca tüm alanlarda ihtiyaç duyduğu insan gücünü Millu00ee Eğitim yetiştirecektir. Bırakın demokratik modern dünyada, ortalama bir üçüncü dünya ülkesinde bile bu anlayış geçerli değildir. Bildiğiniz gibi askeru00ee eğitim de başlangıçta Tevhid-i Tedrisat kapsamında Millu00ee Eğitim'e bağlıydı. Fakat zaman içinde bunun böyle gidemeyeceği anlaşıldığı için askeru00ee eğitim Millu00ee Eğitim'den ayrılmıştır. Doğru olan yapılmıştır kanaatimce. Ama bunun sadece askeri eğitimle sınırlı tutulmaması gerekir. Bir toplumun kendi imamını, müezzinini, dedesini, hahamını, rahibini kendisinin yetiştirmesi gerekir. Kendisinin uygun gördüğü öğretinin disiplini, yöntemi ve değerleriyle yetiştirmesi gerekir. Biliyorsunuz bizde ruhban okuluyla ilgili tartışmalar yapılmaktadır. Bulduğumuz çözüm Millu00ee Eğitim'in uhdesinde ruhban eğitiminin verilmesidir. Modern dünyada bu, tek kelimeyle gülünç bir şeydir. Bir cemaat, rahip gibi bir din adamına ihtiyaç hissediyorsa, bunu kendisinin yetiştirmesi kadar doğal bir şey olamaz."
Demokrasi, özgürlük ve evrensel hukuk kaidelerine göre işlev gören bir ülkenin eğitimle hedeflediği ile otoriter, totaliter ve baskıcı bir anlayış ve tutumla varlığını devam ettirmeye çalışan bir ülkenin eğitimle hedeflediği kuşkusuz birbirinden farklıdır. İlki, eğitimle daha kaliteli, özgür ve çağın bilimsel gelişmelerine açık kaliteli bireyler yetiştirmeyi önceleyerek eğitimin müfredat, okul ortamı, finansmanı ve ders kitaplarına varıncaya kadar tüm unsurlarını daha esnek ve özgür modellerle çerçevelendirir. Diğeri ise sadece kendine itaatkar vatandaş yaratma yoluyla ilgilenir. Dolayısıyla eğitimde alternatif uygulamalara, esnek eğitim modellerine ve farklı dil, görüş ve inançlara göre düşünülmüş ders kitaplarına vs. şans tanımaz. Eğitimin finansmanından müfredatına, ders kitaplarından bireyin tutum ve davranışlarına varıncaya kadar tüm unsurlarını tek merkezden, emir-komuta biçiminde işleyen hiyerarşik bir yapılanmayla yönlendirmeyi tercih eder. Bu tarz eğitim-öğretim sistemlerinde doğal olarak kalite artışı gözlemlenmez. Birey ne içinde yaşadığı toplumun sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlarına katkıda bulunabilir ne de çağın hızla ilerleyen bilimsel gelişmelerine ayak uydurabilir.
Bilginin doğruluğuna devlet karar verir!
Türkiye'deki tek-tipçi (Tevhid-i Tedrisatçı) eğitim sisteminde öğrencilere devletin istemediği hiçbir bilgi ve değer aktarılamaz. Dolayısıyla öğrenciler otonom bir kişilik elde edemedikleri için neyin doğru, neyin yanlış ve kimin dost, kimin düşman olduğunu ve olacağını ancak ve ancak devletin belirlediği kriterlerle anlarlar ve bu doğrultuda bir anlayışla hayatlarını sürdürürler. Bu eğitim anlayışında bireylere aşılanan, kuşkusuz ordu ve askerliğe dair değerlerin yüceltilmesidir. Neticede ana akım, ordu-millet bütünlüğüdür. İç ve dış tehditler üzerinden oluşturulan bir kişilikle bireylere, vatanı için her şeyi göze alabilme, gerekirse bu uğurda ölüme bile gitme istek ve duygusu kazınır. Ders kitapları bu türden endoktrinasyon örnekleriyle doludur. Ders kitaplarında işlenen konulara bakıldığında farklı inanışa ve görüşe sahip olanlar iç tehdit, örneğin içimizde yaşayan Ermeniler ve diğer farklı ülkeler de dış tehdit olarak sunulur.
HÜRRİYET YAZARI İNCE'DEN İTİRAF!
BİR zamanların Hürriyet yazarı Özdemir İnce 1 Mart 2011 tarihli köşe yazısında Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu savunduktan sonra tam da bu noktada şu tespiti yapıyordu; "2011 yılında bu memlekette, okulların cemaat ve tarikatlara devredilmesini isteyen sivri akıllılar ile her etnisitenin kendi okulunu açıp yönetmesini isteyen aklı evveller var." Bu tespitiyle Özdemir İnce bir bakıma Tevhid-i Tedrisatçı eğitim anlayışının amaç ve hedeflerini ortaya koymaktaydı. Yazarın da ifade etmeye çalıştığı ve bir bakıma kaldırılmamasını tavsiye ettiği bu yasa, aslında eğitimde çeşitliliğin ve zenginliğin önünde hala ciddi bir engel olarak durmaktadır. Oysa sürekli gelişen ve değişen dünyamızda antidemokratik, farklılıklara kapalı, tek tipçi, üstelik hala üstten alta kumanda edilen hiyerarşik yapılanmasıyla ve standart müfredatıyla Türk eğitim sisteminin insanlığa sunacağı hiçbir katkı yoktur. Bu bakımdan 430 sayılı yasanın gelinen noktada artık kaldırılması gerekmektedir. Bu, her şeyden evvel bu ülkenin menfaatine olacak türden bir karar olacaktır.
(1) Ömer Çaha, "Sivil Toplum ve Özgürlükler Bağlamında Modern Dünyada Eğitim Sorunu", www.liberal.org.tr/incele.php?kategori=MTg=&id=Nzg1
(2) Özdemir İnce, "Millu00ee Eğitime Dair," Hürriyet Gazetesi, 01.03.2011, www.hurriyet.com.tr/yazarlar/17150124.asp
Yarın:
Laiklik ve
Eğitim