Soya bağlı anlayışa farklı bir bakış

Abdulkadir İkbal

Topraktan yaratılan Hz. Adem anne ve babasızdır. (a,s,) ve Havva ile olan birliktelikle başlayan insanlık daha işin başında iken Adem'in çocukları olan Habil ve Kabil arasında cereyan eden dehşetli olay, insanlığın gelecekteki inanç ve ekol üzerinde çeşitli fırkalara ayrılacağı ve insanoğlunun dünyadaki ilk imtihanı olarak tecelli etmiştir. Eşit şartlarda yarışa giren, aynı kaynaktan beslenen Habil ve Kabil niyet ve amellerinden dolayı ayrışım başlamıştır.

Kabil kardeşi olan Habil i katlederek ilk katil, Habil ise ilk maktul olarak anılmıştır. Kabil'in Peygamber oğlu olmasına rağmen bu cürümü işlemiş olması son derece manidardır. İnsanın en yakını olan kardeşinin kanını dökerek cinayet işleyip kardeşine zarar vermesi gösteriyor ki, Peygamber oğlunun da sapma gösterebileceği, insanoğlunun fıtratındaki gizli hasetten mütevellit büyük bir günahı işleme meyli ortaya çıkmıştır. Koca dünyada iki insanın ibret verici hali son derece enteresandır.

Hazreti Nuh'un (a.s.) Kenan isimli oğlu ve Hz. Nuh'un karısı da oğluna meylederek gönderilen İlahi mesajı kabul etmediklerinden diğer isyankarlarla birlikte tufanda helak olmuşlardır.

Hatta Hz.Nuh (a,s) evladını kurtarmak isterken Cenabı hakkın ikazını göz ardı edemeyiz. Cenabı hak oğlun, senin ehlin değildir diyerek Hz. Nuh'a ikazda bulunuyor. Hazret-i Lut'un (a.s.) karısı da isyankar olmuştur. Hz. İbrahim'in (a,s,) atası Azer: hem Nemrud'un veziri ve akrabası olduğundan, Hz. İbrahim (a.s.) putlara karşı çıkınca Azerin de Hz. İbrahim'e (a,s.) karşı çıktığı rivayet olunur.

Hz. İsa (a.s.) ise babasız olarak Hz. Meryemle dünyaya gelmiş aynı zamanda evlenmediğinden evlat sahibi olmamış, bundan dolayı da nesli devam etmemiştir. Onunda en yakını bulunan bir havari kendisine ihanette bulunmuştur. Hz Yakubun (a.s.) çocukları kendi kardeşleri olan Hazret-i Yusuf'un başına getirdikleri felaketler, bazı Peygamber çocuklarının bile ne kadar sapkın olabileceklerinin en açık örneklerindendir.

Yüce Peygamberimizin (a.s.m.) amcası oğlu ve damadı Hz. Ali (r,a) Peygamberimizin kızı Fatime ile evlenmiş ve oğulları Hz .Hasan ve Hüseyn'in acı akıbetleri ile ümmet hep ağlamıştır.Hatta Yüce Peygamberimiz (a.s.m.) kızı Fatime ye "Peygamber kızı olmakla kurtuluş olmaz, ancak amelinle kurtulacaksın diyerek sadece aynı sülaleden gelmenin bir kurtuluş vesilesi olmayacağını işaret etmiş, ümmete ve tüm insanlığa anlamlı bir mesaj vermiştir. Hatta halası Safiye ye de aynı ikazda bulunuyor. İnsanlar ancak niyet ve ameliyle haşir olacaktır.

Ebu Lehep ise Yüce Peygamberimiz' in amcası olduğundan nesep itibarıyla Hz. Ali'den daha önde olmakla birlikte, Peygambere olan düşmanlığı zirvededir. Hazreti Peygamber (a,s,) Benim neslim Ali'nin neslidir diyerek ehli beyti işaret etmiştir. Hazret-i Hasan (r,a.)ın karısı Yezidin vaatlerine kanarak, Hz. Hasan'a (r.a.) ihanet ederek zehirlemiştir.

Bu acı tabloyu yazarken yüreğime ateş basarak bir hakikati ortaya çıkarmanın gayreti içindeyim. u00c2cizane şu bildiklerimi yan yana getirdiğimde soy ağacında nice dikenlerin meydana gelebileceği son derece açıktır. Öyle ise, hangi soydan gelirse gelsin bazılarının yanlış yerde, bazılarının da hakta sebat ederek, hakka hizmet ettiklerini anlamamız isabetli olacaktır. Geçmiş Allahın yed-i kudretinde olduğu gibi gelecekte aynı tasarrufla devam edecektir. Bu durumda soy ağacının temizliği sadece soy sop ile tamamen bağlantılı değildir.

Kur'ana ve hazret-i peygamberin (a.s.) sünneti seniyyesine ittiba eden her kim olursa olsun hizmet ve istikamet açısından manen Al-ı beytten sayılabilir. Hazreti Selman'a hitaben Peygamberimiz Selman da ehli beytimdendir diyerek bir ilkeyi ortaya koymuştur. Yüce Peygamberimiz Hz.Muhammed (a.s.m.) bir yerde size iki şey bırakıyorum; Kur'an ve Sünnet, bir yerde de Kur'an ve ehl-i beyti işaret eder, Ancak ehl-i beyt olmanın vazgeçilmez vasfı Kur'ana ve sünneti seniyyeye ittiba etmesidir.

Asrımızın allamesi ve Hz. Peygamberin bir şakirdi olan Bediüzzaman Said Nursi, neseple değil, yapılan hizmet itibarıyla manen ben de ehli beytten sayılabilirim diyerek hizmette bulunanları sadece soy ağacına bağlamamıştır. Arz etmeye çalıştığım bu tablo karşısında İslam' a hizmet eden herhangi birinin soy ağacına ihtiyacı var mı dır?

Aslında tüm insanların soyu, hazreti Adem'e (a.s.) dayanmaktadır. Bunun yanında bu darı imtihanda başarılı olmak için Cenab-ı Hakkın bir lütfü olarak yüz yirmi dört bin peygamber ve milyonlarca evliyanın Cenabı hakkın lütfü ile gönderilmiş olma nimeti tüm insanlığa ve aklıselime yetmez mi. Başka zenginlikler de olsa elbette güzeldir, ancak İslami istikamette olmak şartıyla.

Soy sopa dayalı bir anlayışın insanlığın başına ne gibi felaketler getirdiğini anlayabilmek için Şeytanın Allaha karşı olan isyanını anlamak gerek. Çünkü şeytan sünettullahı kabul etmemiştir. Şeytan şöyle der: Ben ateşten yaratıldım, ateş gökyüzüne doğru yükselir, Adem ise topraktandır, toprak ise ayak altında kalır. Şeytan kendi misyonunu devam ettirmekle kalmayıp, aynı zamanda istikamet üzere Allah'a (c.c.) tabi olanları da yoldan çıkarmayı da vazife telakki etmiştir.

Halbuki Adem sadece topraktan ibaret değildir. Cenabı Hakkın ona bir ruh ve insanlık vermesini idrak etmek gerekir. İnsan küçük bir kainat gibidir. Et ve kemikten ibaret bir mahlu00fbk olmayıp sonsuza uzanan duygu ve emelleri vardır. Hiçbir mahlu00fbk onun kadar harika yaratılmamıştır. Mercimek tanesi kadar küçücük olan kuvve-i hafızaya binlerce kitabın manaları sığar, bütün bir hayat boyunca elde ettiği ilimler o arşivde saklıdır. İlahi bir ayet olan insan üzerinde yazılan kitaplar kütüphaneleri doldursa da mana sı hala bitmemiş, hatta daha da genişlemiştir. Şeytanın o değerlere tabi olmaması başımıza gelen felaketlerin sebebi olmuştur.

Şeytanın felsefesiyle amel eden devletler, milletler, toplumlar, aşiretler insanlığa telafisi imkansız zararları vermişlerdir. Şeytan sadece Allaha karşı itaatsizlikle kalmamış, Cenabı Hakkın müsaadesiyle ahir zamana kadar bu misyonunu devam ettireceği ve bunu misyona bağlı olarak üstlendiği ilk müdahalesi Hz. Adem'i (a.,s.) ifsad ederek cennetten kovulmasına sebebiyet vermiştir. Ancak tövbe kapısı açık olduğu için Hz. Adem (a.s.) dünya hayatını insanlığa örnek bir tarzda istikamet üzere hareket etmiştir.

Şeytani anlayış başta Siyonizm'i doğurmak üzere, Romalılar en asil millet olarak kendilerini tarihte ifade ederler. Yunanlar da Helenin çocukları ve daha üstün olduklarını ileri sürer. İngilizi, Fransızı, Almanı, Çini, Türkü, Arabı vesaire her millet kendi üstünlüğünü ortaya koymaya çalışır. Bu hastalık asrımızda Hitler ve Mussoloni gibilerini üreterek dünyanın başına felaketi sarmış Sünnetullahı bir baskı aracı olarak kullanmışlardır. İnsanlık aklını başına alarak sünettullaha rücu etmekle bu büyük vahşetten kurtulabilir.

***

Habil ve Kabil arasında cereyan eden dehşetli olayda, Kabil'in Peygamber oğlu olmasına rağmen bu cürümü işlemiş olması son derece manidardır

Hz Yakubun (a.s.) çocuklarının kendi kardeşleri olan Hazret-i Yusuf'un başına getirdiği felaketler, Peygamber çocuklarının bile sapkın olabileceğinin örrneğidir.

Ebu Lehep ise Yüce Peygamberimizin amcası olduğundan nesep itibarıyla Hz. Ali'den daha önde olmakla birlikte, Peygambere olan düşmanlığı zirvededir.

Asrımızın allamesi olan Bediüzzaman Said Nursi, yapılan hizmet itibarıyla manen ben de ehli beytten sayılabilirim diyerek hizmette bulunanları sadece soy ağacına bağlamamıştır.