HABER: ÖZLEM DOĞAN
Gelişen ve değişen teknoloji hayatlarımızı derinden etkiledi. Artık sosyal medya olmadan adım atmıyoruz, attığımız adımları da paylaşmadan neredeyse tek bir anımız bile geçmiyor. Aşk, nefret, kavga, başarı, çaresizlik, edebiyat, siyaset, din, aile ilişklerine dair her şeyimiz hatta mahremimiz bile göz önünde. Akademisyen-Yazar Prof. Dr. Uğur Batı sanal dünya ve gerçek yaşam arasında sıkışıp kalmış günümüz insanını Milat Gazetesi’ne değerlendirdi.
Enerji vampiri insanlardan kaçın
‘Gelişmeye çalışırken motivasyonumuzu kırmaya çalışan enerji vampiri insanlara hayatımızda çok daha az vakit ayırmak gelişim için en ideal koşuldur’ diyen Uğur Batı, “Aşırı manipülatif ya da çocuğun düşmesine izin vermemek ve sürekli her düştüğünde onu kaldırmaya hazır olan, çocuğun kendi inisiyatifini kullanmasına izin veremeyen, ne kadar hata yaparsa yapsın hatalarını fark etmeden sırtını sıvazlayan aile modeli de yanlıştır. Bu aile modelleri çocuk gelişiminde baskın pedagojik problemlere sebep olur.” diye konuştu.
Arafta kaldık
21. yüzyılın yatay hiyerarşilerin dünyası olduğunu ifade eden Batı, “Anne ve babalarımız öğretmenlerini gördüklerinde kaldırım değiştirirlermiş. Biz ise öğretmenimizi gördüğümüzde saygı ile karışık bir korku duyardık. Net bir hiyerarşi vardı. Bunun iyi bir şey olduğunu iddia etmiyorum. Nesiller, jenerasyonlar kayıyor. Şu an Z’nin sonuna geldik, alfa jenerasyonunu tartışıyoruz. Bu yaş grubundaki insanlara net hiyerarşiler tanımlamak kolay değil. O kadar hibrit bir model geliştirdik ki hiyerarşi, saygı, otorite temsilini yani eskinin kazanımlarını çöpe attık. Bireysellik, özgür irade, kendini rahat ifade etme, yaratıcılık gibi yeni dünyanın kazanımlarını da elde edemedik, arafta kaldık. Eskinin kazanımlarını yok ettik, yeninin kazanımlarını da yerleştiremedik.” dedi.
Sosyal medya kimlikleri parçaladı
Sosyal medyada kimliklerimizin parçalandığına dikkat çeken Batı, “Bir teşhir dünyasında yaşıyoruz, politikası da olabildiğince görünür olmak. Simetri yetmiyor, asimetri arıyoruz. Bir kendi hayatımız bir de sosyal medya hayatımız var. İkinci yaşamın birinci yaşamımızın önüne geçtiği simülatif bir yaşam yaşıyoruz. Twitter’da herkes eleştirel ve kötü, Linkedln’de herkes CEO, Facebook’ta herkes aile, İnstagram’da herkes çok mutlu. Kendi kimliklerimiz parçalanıyor çünkü algoritma öyle gerektiriyor.” İfadelerini kullandı.
Sanal deyip geçmeyin!
Sosyal medya sanal alan olmadığını vurgulayan Batı, “Buradaki ilişkiler de oldukça gerçektir. Sosyal medya hem gerçektir hem de gerçek değildir. ‘Buradaki ilişkiler sanal’ diyenlere söylüyorum. Saatlerini verip yazıştığın ve hayatını takip ettiğin biri var ortada. Biri sosyal medyadan hakaret etse mahkemeye verebiliyorsun. Demek ki bu dünya oldukça gerçek. Sosyal medyayı hem eğlence hem de bilgi amaçlı kullanmak gerekiyor fakat bilgileri de filtrelemek lazım.” şeklinde konuştu.
Okullarda sevgi ve vicdan öğretilmeli
‘İlköğretimden itibaren okullarda müfredata sevgi dersi konulmalı’ diyen Batı sözlerini şöyle noktaladı: “Çocuklara bu derslerde iyilik, mutluluk güzellik, kötülük ve vicdan gibi kavramların öğretilmesi lazım. Zaman ve stres yönetimi, motivasyon gibi konuların da işlenmesi gerekiyor. Müfredatta yaratıcı yazarlık ve fantastik edebiyat dersleri de verilmeli. Çocukların risk alma ve karar verme becerilerinin desteklenmesi şart.”