Erdoğan, Yunanistan BaşbakanıAntonis Samaras'ın Türkiye ziyareti öncesinde Yunan devlet televizyonu ERT'ye açıklamalarda bulundu.
10 yıllık başbakanlığı süresince Yunanistan'da iş başına gelmiş olan tüm liderlerle iyi ilişkiler içerisinde olmaya gayret gösterdiğini ifade eden Erdoğan, bundan sonraki sürece de art niyetle bakmadıklarını, çünkü iki ülke arasındaki komşuluk ruhunun cereyan ediyor olmasının çok önemli olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, iki ülke ilişkilerinde yanlışlar ve yanlış anlaşılmalar bulunduğunu ancak bunların karşılıklı olarak düzeltilmesi gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
''Bu yanlışları karşılıklı olarak düzeltmek durumundayız. Birlikte atacağımız ortak adımlarla, bence bu yanlış anlaşılmaları, ya da dezenformasyonları biz enformasyona çevirebiliriz. Bunda da geç kalmamalıyız. Çünkü buna ihtiyacımız var. Artık şu 21. asrın, bir barış asrı olması yolunda adımlar atmalıyız. Bunu başarabilirsek, inanıyorum ki, aramızdaki askeri, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel tüm bağlar çok daha farklı bir yere doğru akıp gidecektir.''
İki ülke halklarının yakınlaşmasında, azınlıkların önemli rolü bulunduğunu belirterek, İstanbul Rumlarını bu konuda ''birer köprü'' olarak gördüğünü ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Şu anda bunların (azınlıkların) büyük kısmı Yunanistan'da bulunuyor. Bunlar bizim için birer köprü. Ben zaman zaman söylüyorum, diyorum ki, dönebilirsiniz. Biz bu konuda rahatız. Biz bunu söylerken siyasi bir risk alıyoruz. Ama buna rağmen bunu söylüyoruz. Bizim kültürümüzde birçok ortak yanlar bulunuyor. Mutfakta, müzikte ortak yanlarımız var ve tabii ki, bunlar bizi birbirimize gerçekten ciddi manada çekiyor.''
Erdoğan, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin ön kabuller ve dedikodulardan arındırılarak, gerçek temel taşlar üzerinde inşa edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi. İlişkilerin basit şeyler üzerine odaklandırılmasının, iki ülke arasındaki dostluk ve işbirliğine zorluklar getireceğini belirten Erdoğan, ''Ama bunları bir kenara koyar da, bu temel taşlar üzerine dostluğumuzu inşa edersek o zaman zaten ilgililer ve yetkililer kafasını takmaz ve yoluna devam eder. Bunu başarmamız lazım''ifadelerini kullandı. Türkiye-Yunanistan ilişkileri açısından tarihi bir dönem Türkiye ile Yunanistan arasında oluşturulan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin (YDSİK) bu amaçla atılan tarihi bir adım olduğunu belirten Erdoğan, bunu, Türkiye-Yunanistan ilişkileri açısından tarihi bir dönem olarak düşündüğünü ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Yüksek Düzeyli Stratejik İş Konseyi, bu işbirliği noktasında attığımız bir adımdır. Ve bu adımı biz değerli dostum Yorgo (Papandreu) ile attık. Atina'da bu konuda yaptığımız toplantı çok güçlü bir toplantıydı. Şimdi onun devamını yapıyoruz. Biz buna stratejik işbirliği derken, olaya çok farklı bir boyut kazandırmak istiyoruz. Yani bundan sonra, böyle dedikodular üzerine kurulmuş bir siyaset Türkiye ile Yunanistan arasında olmasın. Öyle, sen dedin, ben dedim, olmasın. Böyle şeyleri öyle temeller üzerine inşa edelim ki, rahat olalım.''
Başbakan Erdoğan, Türkiye'de gerçekleştirilen YDSİK toplantılarında, Yunan Hükümeti ile ikili ilişkilerin bulunduğu noktayla ilgili değerlendirmelerde bulunularak, bundan böyle nasıl hareket edileceğinin ele alınacağını belirtti.
Toplantılarda zengin bir gündem olacağını, çalışmaların sabah saatlerinden akşam saatlerine kadar devam edeceğini ifade eden Erdoğan, görüşmelerde, turizm, enerji, telekomünikasyon gibi konuların yanısıra, NATO üyesi iki ülke olarak siyasi ilişkilerin de ele alınacağını söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ege'de Türkiye ve Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı sorunu için, "Umutla önyargısız bir şekilde konuya yaklaşarak kıta sahanlığı ve Ege ile ilgili konular için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bununla ilgili taraflar konulara iyi niyetle yaklaştığı sürece netice almamak için bir sebep yok" dedi. Başbakan Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras'ın Türkiye ziyareti öncesinde Yunan devlet televizyonu ERT'ye açıklamalarda bulundu.
Ege'deki kıta sahanlığı konusundaki çalışmaların uzun zamandır sürdüğünü ancak sonuç alınabilmesi için çalışmaların ön kabuller ve önyargılardan arındırılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: "Şu anda bu çalışmalar kararlı bir şekilde devam ediyor. Buna ara vermek söz konusu değil. Yani umudumuzu yitirmiş değiliz. Ama ben göreve geldiğimden beri devam eden bu görüşmeler ön kabuller ve ön yargılarla olursa hiçbir yere varamayız. Bu çalışmaları ön kabullerden arındrılımış bir şekilde sürdürmemiz lazım. Şu anda da ilgili arkadaşlarımız, özellikle Dışişleri teşkilatlarımızdaki kurulmuş olan mekanizmalar zamanlı bir şekilde sürekli olarak çalışmalarını sürdürüyor. Yani umudumuzu yitirmiyoruz. Umutla önyargısız bir şekilde konuya yaklaşarak kıta sahanlığı ve Ege ile ilgili konular için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bununla ilgili taraflar konulara iyi niyetle yaklaştığı sürece netice almamak için bir sebep yok." Kıbrıs sorunu Başbakan Erdoğan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki lider değişikliğinin Ada'daki sorunun çözümüyle ilgili yeni beklentiler oluşturup oluşturmadığına ilişkin bir soru üzerine, Türkiye'nin bu konuda herhangi bir önyargısı bulunmadığını belirtti.
Türkiye'nin, Yunanistan ile beraber Kıbrıs'ta sorumluluğu bulunan iki garantör ülke olduğunu ifade eden Erdoğan, Kıbrıs sorununun çözümünde önyargılardan arındırılmış bir süreç başlatılması ve Birleşmiş Milletler'in de bu işi ciddi bir şekilde yeniden ele alması durumunda, Türkiye'nin arzusunun Kuzey Kıbrıs'ın adil ve kalıcı bir çözümün tarafı olması olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan bu konuda, daha önce AB tarafından verilen sözler bulunduğunu ancak bunların hiçbirinin yerine getirilmediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu konuda gerek Papadopulos ve gerekse Hristofyas ile bazı görüşmeler yaptık. Bunlardan en önemlisi Papadopulos döneminde İsviçre'de Burgenştok'ta Kıbrıs'ın AB sürecine alınmasıdır. O zaman Dışişleri Bakanı olan Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile 3-4 gün çalıştık ve bu çalışmalar neticesinde Annan Planı yazıldı. Ancak, Annan Planı, Kuzey Kıbrıs'ta yüzde 65 oranıyla kabul edilirken, Güney Kıbrıs'ta yüzde 76 hayır oyu aldı. Ve böylece Annan Planı reddedilmiş oldu. Yani bize verilen sözlerde, KKTC'de böyle bir sonuç çıkacak olursa biz Kuzey Kıbrıs'ı AB'ye kabul ederiz şeklinde bir söz verildi. Bu olmadı. Ayrıca, serbest piyasa ve serbest dolaşım konusunda da sözler verildi. Ne bu oldu, ne de serbest dolaşım ve serbest piyasayla ilgili adımlar atıldı. AB Kuzey Kıbrıs lehine hiçbir adım atmadı. Şimdi artık, Sayın Samaras ile görüşüyoruz. Temenni ederim ki, bu çalışmalarımız bir şekilde sonuçlanır. Önyargı asla yok. Temenni ederim ki, Kıbrıs konusunda şu anda göreve gelen Sayın Anastasiadis, Yunanistan ile yapacakları olumlu görüşmelerle Kuzey Kıbrıs'dan olumlu bir yaklaşım bulacaklardır."
Erdoğan, Doğu Akdeniz'de ve özellikle münhasır ekonomik bölgeler (MEB) üzerinde Güney ve Kuzey Kıbrıs'ın eşit hakları bulunduğu ancak bazı çevrelerin bunu bozmaya çalıştığını belirtti.
Böyle bir durum karşısında, Türkiye'nin ister istemez farklı bir yaklaşım sergilediğini belirten Erdoğan, "Tabii temenni ederdik ki, gelişmeler bu şekilde olmasın. Aksine, Türkiye'nin ve Yunanistan'ın içinde bulunduğu bir çalışmayla doğalgaz ve petrol arama çalışmaları devam etsin. Ama böyle olmadı. Birileri bu işin içerisine lilmon sıkmaya gayret etti. Ve tabii durum böyle olunca, o zaman ister istemez Türkiye olaya farklı yaklaşmak durumunda kaldı" dedi.
Erdoğan, bu konuda ortak akıl çerçevesinde adımlar atılması durumunda, Türkiye'nin Yunanistan ile aynı masada buluşabileceğini ifade ederek, "O zaman bizler bu konuda Yunanistan ile aynı şekilde masada buluşur ve ne gibi adımlar atılması planlanırsa bu adımları orada gerçekleştiririz. Çünkü, münhasır ekonomik bölgelerde çıkacak olan bütün petroller ve doğalgazın Kıbrıs halkına eşit bir şekilde dağıtılması söz konusudur. Adil olan da budur" diye konuştu. Türkiye'nin AB perspektifi Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin AB perspektifi ile ilgili bir soruyu yanıtlayarak, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin AB dönem başkanlığında bu konuda çok ciddi olumsuz bir süreç yaşandığını söyledi.
İrlanda'nın AB dönem başkanlığını üstlenmesiyle farklı bir döneme girildiğini belirten Erdoğan, bu yeni dönemde Yunanistan'ın Türkiye'nin yanında olmasını temenni ettiğini söyledi.
Erdoğan, Türkiye'nin, AB'ye güç almaya değil, güç katmaya geldiğini belirterek, şunları söyledi:
"Türkiye'nin AB sürecinde 50 yıllık bir ihmal var. Şimdi bu yeni dönemde, temenni ederim ki, Yunanistan yine yanımızda olur. Türkiye AB;ye güç katmaya geliyor. Oradan güç almaya değil. Ve bu güç katması öyle zannediyorum ki, AB'yi sosyal, siyasi ve ekonomik bir birlik olarak çok daha güçlü bir hale getirecektir. Burada doğrusu, komşumuz Yunanistan ile beraber iyi niyetle daha farklı bir şekilde hareket etmemiz olumlu sonuçlar getirecektir. 6 ayda tüm fasılları açarız. Buna bizim altyapımız müsait ve bunları başarabiliriz. Bu konuda rahat olduğumuzu da özellike söylemek isterim." "Komşumuzun sıkıntısı bizim de sıkıntımızdır" Başbakan Erdoğan, Yunanistan'daki ekonomik krizle ilgili bir soru üzerine de, Türkiye'nin bu konuda Yunanistan'a yardımcı olma niyetinde bulunduğunu belirterek, "komşumuzun sıkıntısı bizim de sıkıntımızdır" dedi.
Türkiye ve Yunanistan arasında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantılarında bu konunun da ele alınacağını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunları söylememin nedeni, Yunanistan'ın istikrararına bu ekonomik ilişkileri geliştirmek suretiyle nasıl katkıda bulunabiliriz. Bakın nereden nereye getirdik. Şu anda Yunanistan ile aramızdaki ticaret hacmi 5 milyar dolara çıktı. 5 milyarın içerisinde Yunanistan bize 3,5 milyar dolar ihracat yapıyor, biz ise 1,5 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Aradaki 2 milyar dolar kimin lehine? Yunanistan'ın lehine. Ve biz bu süreç içerisinde bunu teşvik ettik. Daha fazla olsun diye. Şimdi Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nde bu konuda daha fazla neler yapabileceğimizi konuşacağız. 2013'te belki daha fazla olacak. Bu irademiz de mevcut. Bunu biz Yunanistan'la bereber başarmayı düşünüyoruz."
Erdoğan, bu konuda Yunanistan'da yapılması planlanan özelleştirmelerin ülkenin kalkınması açısından büyük önem taşıdığını belirterek, Yunan halkının özelleştirmelerden rahatsız olmaması gerektiğini söyledi.
Özelleştirme uygulamalarını daha önce Türkiye'nin de yaptığını ve yapmaya da devam ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
"Biz bunu yaparken, Yunanistan'ın girişimcilerine özelleştirmelerimize katılın diye davet çıkardık. Özelletirmeler nerede olursa olsun, bir ülkenin kalkınması için, kendi ayakları üzerinde dikilmesi için çok önemli bir kaynaktır. Yani, bu tür yerlerin devletin elinde kalması bir ülkeyi ayağa kaldırmaz. Çünkü özel sektör bu tür kurumları çok daha başarılı çalıştırıyor."