Aslan Değirmenci-Analiz
Mısır'da eski cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in devrildiği eylemlerin dördüncü yıl dönümünün arifesinde başkent Kahire'de düzenlenen yürüyüşte Şeyma es-Sabba isimli bir kadın, sokak ortasında öldürüldü. Görüntüler hepimizin yüreklerini yaktı. Bizim yüreğimiz yanarken o yüreğindeki sevdasından vuruldu. Yüreğinin derinliklerindeki devrim sevdası kan olup kaldırıma akarken, çevredekilerin çaresizlik çığlıkları kulaklarımızı adeta yırttı. Ama duymayanlar var. Halen Mısır ile diplomatik ilişki isteyen, hükümetin dış politikasını eleştirenler olduğu gibi... Gözleri kör, kulakları duymuyor, yürekleri taşu2026 Ya da üç maymunu oynuyorlar.
Şeyma es-Sabba'nın ölüme teslimiyetini çaresizlikle izlediğimiz anlar da bir haberde İsrail'den geliyordu. İsrail Dışişleri Bakanı Liberman, İslam karşıtı Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'nun İsrail'de satılması ve dağıtılması çağrısında bulunuyordu. Sisi'nin can dostu Liberman, derin bir provokasyona imza atıyor, çirkinlikte ve küstahlıkta sınır tanımadığını gözler önüne seriyordu. Sisi'yi destekleyen tüm İslam'a savaş açan çocuk katili Liberman ile de aynı çevreler diplomatik ilişki istiyor.
Aynı saatlerde Suriye'de de Esed uçakları Rusya üzerinden İsrail'den aldığı bombalarla ölüm saçıyordu. Önceki gün ise Mısır'da darbe yönetiminin mahkemesi, darbe karşıtı Müslüman Kardeşler üyesi183 sanık hakkında idam kararı verdi. Bu nasıl bir şer ittifakıysa içimizdeki aynı yapılar Esed ile de pazarlık masasına oturmamızı öneriyor. Bu şer ittifakı aynı zamanda Türkler ile Kürtlerin barışına sahip çıktığı bir zaman diliminde kurulan kardeşlik masasını dağıtmak istiyor. Ortadoğu'yu kan gölüne döndüren şer cephesi ile diyaloğu, medeniyet birliği için başlatılan sürece kan ve gözyaşını dayatıyor. İhvan ve Hamas'ı terör listelerine aldırmak, AK Parti'yi terörü destekleyen siyasi anlayış ilan etmek, tüm Müslümanları terörist göstermek yegane çabalarıu2026 Mısır'da Esma ve Şeyma'nın çığlığını, Gazze'de sahilde vurulan çocukların feryatlarını, Suriye'de ekmek sırasında bombayla tanışan Ayşe'nin yakarışını, Diyarbakır'da beyaz tülbentini fırlatan Berfin ananın zılgıtını "Hırsız var!" diye bağırarak etkisizleştirmek, duyulmasını engellemek istiyorlar. O sesi duyup, sesin "Yeter Artık" mesajını dünyaya ulaştırıp, vicdanları harekete geçirmeye çalışanları da kayıt dışı siyasetle etkisizleştirip küresel yok etme operasyonuna destek veriyorlar. Emperyalist katil hırsızların çaldığı hayatlara yenilerinin eklenmesi, gözyaşının ebedi devam etmesi, beklenen medeniyet buluşmasının imkansız hale gelmesi adına var güçleriyle strateji geliştiriyorlar. Her toplandıklarında yeni bir plan, her adımlarında yeni bir ihaneti devreye sokuyorlar. Her sözlerinde otorite tanıdıklarına bağlılıklarını bildirmeyi ihmal etmiyorlar.
Peki, içeri de ve dışarı da Müslümanlar ne yapıyor?
Suriye'de 9 bin 500 kadın, 3 bin 650 kız çocuğu katledilirken neredeydiler? Suriye toprakları 202 bin 256 cana mezar olurken ne yaptılar?
Mısır'da askeri darbe sonrası süreçte bin 500'den fazla kişi hayatını kaybettiğinde, 16 bin kişi gözaltına alındığında neden güçlü tek bir ses çıkaramadılar?
İsrail'in son saldırılarında 423'ü çocuk, bin 869 kişi ölürken, ölenlerin yüzde 75'i sivil iken kınamaktan öteye geçen kaç İslam ülkesi var?
Sadece bu mu hayır?
Çin, hava ve kara operasyonu ile 2 köyü haritadan sildi, Müslümanlar sadece izledi. 2 bine yakın insan hayatını kaybetti. Kapalı devre zulüm Doğu Türkistan'da devam ediyor, Müslümanlar harekete geçmiyor.
1 milyon 300 bin Rohingya Müslüman'ı, "eziyet gören dini azınlık" kabul ediliyor. Geçen yıl Budistler tarafından düzenlenen saldırılarda yüzlerce ev ve iş yerinin ateşe verilmesi sonucu 250 bin kişi bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Ölenlerin sayısı ise bilinmiyor. Soykırım devam ederken, köşeye çekilip beklemek neden?
Irak halen kan gölü, Afganlılar emperyalizmin aldığı 100 binlerce cana ağıt yakıyor. Bosna ve Çeçenistan'da yaşanan katliamları hatırladıkça gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Afrika ise sözün bittiği yer! Eski Türkiye'de yine bir emperyalist kurgu sonucu kaybettiğimiz 40 bin canın acısı da yüreğimizdeu2026 Ve bu acının, yaranın sarılması içinde Müslümanlar tam anlamıyla sorumluluk almış değil. İçlerinde kefeni giyip, her türlü riski göğüsleyenleri de yalnız bırakmış durumdalar!
Asıl soru şu; Batı Paris'te ölen 12 kişi için kirli bir plan çerçevesinde ayağa kalkmayı başarıyor da, yakın tarihte İslam coğrafyasında 500 bin'e yakın insan hayatını kaybederken Müslümanlar neden ayağa kalkmayı başaramıyor? Madem ayağa kalkmadılar, ayağa kalkmaya çalışanların ayağına çelme takanlara karşı bugün başlatılan mücadele de yer alarak onurlarını neden korumayı denemiyorlar? O şanlı gün gelmedi mi daha? İçeri de ve dışarı da Haçlı ittifakının kurguladığı oyunu bozmak için birlik olup direnişi mi seçeceğiz, yoksa köleliği tercih edip, kendimizle birlikte bize umut bağlayanları da mı diri diri toprağa gömeceğiz?
Vakit daraldı. Cevap vereceğiz ve kendimize geleceğiz. Başka çaremiz yok. Soruları; yeryüzüne kan, gözyaşı, sömürü ve zulüm getirenlere değil kendimize sorarak dirilişe geçmeliyiz. Zulme, sömürüye ve emperyalizme karşı birlik olup, mazlumların sesi olmalıyız. Küresel emperyalist ittifak ile kardeşliğimizi, geleceğimizi çalmaya çalışan hırsızların yeni kanlı kaos arayışlarını bir olup boşa çıkartmalıyız. Ya bugün ya hiç!