Siyasi tarihimizdeki kara leke: 27 Mayıs darbesi

27 Mayıs 1960 tarihi Türkiye siyasi tarihine silinmesi imkânsız kara bir leke olarak geçti. Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş Başbakanı ve iki bakanı gerçek dışı suçlamalar ve sudan sebeplerle idam edildi. Her zaman darbecilerin, cuntacıların yanında saf tutan CHP elbette yine başroldeydi. Türkiye’de her darbede bizzat rolü olan NATO ve dış güçler de Menderes’i ipe götüren aktörlerin başında yer alıyordu.

ÖZLEM DOĞAN

Halk CHP’den Demokrat Parti’yle kurtuldu

Türkiye’nin en nezaketli ve zarif Başbakanı Adnan Menderes, zorba yasaklarıyla can alan ve halkı canından bezdiren CHP’den kurtulmak isteyen Türk milletinin adeta kurtarıcısı olmuştu. Şapka takmayı reddedenleri darağacına gönderen, ezanı 18 yıl zorla Türkçe okutan, camileri ahıra çeviren, tüm batı adetlerini zorla tatbik ettiren CHP’den halk nefret ediyordu. O kadar ki, 14 Mayıs 1950 seçimleriyle halk Türkiye’de CHP’nin 27 yıllık iktidarını sona erdirmiş, 10 yıllık Demokrat Parti döneminin başlaması için oy vermişti. Yüzde 57 ile 1954 seçimlerinde de Türkiye siyasi tarihinin en yüksek oy oranına kavuşan Demokrat Parti Türkiye’ye altın yıllarını yaşatmıştı. Ezan yeniden aslına çevrilmiş, halkın boynuna geçirilen zorba CHP ilmeği çıkartılmış, yeni atılımlar yapılmıştı. Fakat ‘Yeter söz milletindir’ diyerek ülkenin refah seviyesini artırmak için uğraşan Menderes ve arkadaşlarını durdurmak için kumpas planları yapılmaya başlanmıştı bile.

Yalan haberlerle kara propaganda

Türkiye’nin hızlı yükselişinden rahatsız olan dış mihraklar ve iktidarı kaybeden CHP için Adnan Menderes artık bir hedefti. Çeşitli entrikalar ve ayaklanmalarla, yalan haberlerle iktidar yıpratılmalı ve Demokrat Parti alaşağı edilip CHP yeniden iktidara geçmeliydi. Millî Birlik Komitesi, sonradan doğru olmadığı anlaşılan haberleri yayınlatmaya başladı. Adnan Menderes'in yurtdışına kaçarken beraberinde 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandığı iddia edildi ve bu tebliği matbaası olan herkesin basıp yayınlaması emri verildi. Bu iftirayı yayınlayan gazeteler, CHP basınının yalanda zirveyi zorladığı yeni bir habere daha yer verdi. Habere göre gözaltına alınan öğrenciler, kıyma makinalarından geçirilip tavuk yemi yapılmıştı. İşte Menderes, böylesine hain ve iftiracı bir güruhun hedefindeydi. Başbakanlık Teftiş Kurulu Eski Başkanı Tufan Karabay ve 27 Mayıs döneminde çiçeği burnunda bir gazeteci olan Gazeteci Yazar Gürbüz Azak 27 Mayıs 1960 darbesini ve o günlerde şahit oldukları hadiseleri Milat’a anlattı.

İktisadi sıkışıklığı CHP fırsat bildi

27 Mayıs darbesi döneminde üniversite öğrencisi olduğunu ifade eden Başbakanlık Teftiş Kurulu Eski Başkanı Tufan Karabay darbe sürecini şu sözlerle anlattı: 6-7 Eylül olayları büyük olumsuzluklara yol açtı. 1958’de Dolar yükseldi, iktisadi durum bozuldu. CHP durumu fırsat bildi. İsmet İnönü her tarafı dolanıp mitingler yapmaya başladı. Kayseri’de kafasına taş attılar, kafası yarıldı. Topkapı’da da İnönü’yü taşa tuttular. Şehirlerde, köylerde CHP’yi ve DP’yi tutanlar olarak halk ayrılmıştı.

İnönü’nün profesörlerle gizli görüşmesi

27 Mayıs’tan önce 1960 kışında profesörlerle İnönü arasında bir görüşme oldu. Profesörlerin başında İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar bulunuyordu. İnönü’nün Onar’a ‘iktidara gelirsek seni Cumhurbaşkanı yapacağız, yeter ki bizi destekle’ sözü verdiği ortaya çıktı. Üniversite CHP’ye meyletmiş oldu. İsmet İnönü mecliste yaptığı bir konuşmada Adnan Menderes’i ve Demokrat Partilileri tehdit ederek “Artık sizi ben bile kurtaramam” dedi. Bu sözü büyük bir infiale sebep oldu. Bunun üzerine İnönü meclisten ihraç edildi, meclise girmesi bir müddet yasaklandı. Bu durum fırsat bilinerek Ankara Siyasal ve Hukuk öğrencileri oradaki akademisyenler tarafından ayağa kaldırıldı. Ertesi gün olaylar İstanbul’da başladı.

Üniversite öğrencilerini sokağa döktüler

Ben üniversite öğrencisiydim, evde ders çalışıyordum. Hava sıcak olduğu için pencereler açıktı. Biri dışarıda ‘Beyazıt’ta öğrencileri öldürüyorlar’ diye bağırmaya başladı. Hemen hazırlanıp Beyazıt’a gittim. Her taraf polis doluydu. Öğrenci hareketleri başlamıştı. Laleli’de Menderes Eczanesi’ni ve geçtikleri yerde ne kadar Demokrat Parti binası varsa taşlayıp, kırıp döküyorlardı. Unkapanı’na doğru yürüyorlardı. Ben de kalabalığın içindeydim. Galata Köprüsü açıldığı için Taksim’e yürüyemediler. Yeni Cami önünde durdular. En öndekiler ‘Arkadaşlar radyo evi elimize geçti, şimdi de vilayeti alacağız’ diye bağırıyorlardı. Her şey planlı programlıydı. Düzenlenen seminerlerde İsmet Giritli ve Tarık Zafer Tunaya kasıtlı olarak Fransız ihtilalini anlatıp öğrencilere bir ihtilal havası olursa siz de boş durmayın mesajı vermişlerdi.

Propagandayla insanların beynini yıkadılar

Türkiye 27 Mayıs’a doğru ilerlerken muazzam bir propaganda yayılmaya başladı. Öğrencileri toplayıp götürdüler, öldürüp kıyma makinalarında kıyma haline getirdiler haberleri yazılıyordu. Böyle bir şey olmadığı halde insanların beyinleri yıkanmıştı. Sadece Beyazıt’taki olaylardaki karışıklıkta kurşun sekmesiyle Turan Emeksiz’le tankın üzerinden düşen bir lise talebesi öldü. Darbeden sonra ‘çok şehit var, hepsini Anıtkabir’e götürüp oraya gömecekler’ dendi. Ben de gittim. Sadece üç cenaze geldi. Zaten onlardan birini de karmaşa esnasında kendileri vurmuştu.

27 Mayıs’ta da 15 Temmuz’da da aynı dış güçler

27 Mayıs dönemi tanıklarından Gazeteci Yazar Gürbüz Azak o günleri şöyle anlattı: “Devletine karşı büyük saygısı ve askerine karşı büyük sevgisi olan Menderes’in önüne silahlı kuvvetler çıkarak darbe yaptı. Halk itibar ettiği gücün böyle bir girişimini asla beklemiyordu. Yargılamaların sonucunu bekleyen millet çıkan sonuçtan ötürü çok daha fazla üzüldü ama ellerinden bir şey gelmedi. Bu haksız darbelere karşı yazıldı çizildi. En sonunda halk 15 Temmuz’da darbe kalkışmasına ‘yeter artık’ diyerek dik duruş sergiledi. Artık millet bu tür kalkışmalara müsaade etmez, konuşulmasına bile tahammül etmez. 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasının arkasında olduğu gibi 27 Mayıs 1960 darbesinin arkasında da dış egemen güçler vardı.