Sivrisinekler hakkında bilinmeyenler

Özellikle yaz aylarının baş belası rakipsizdir: sivrisinekler. İşte sivrisinekler hakkında bilinmeyenler...

Sivrisinekler; Sıtma, sarı humma, deng ateşi gibi Dünya'nın en ölümcül hastalıklarının taşıyıcısı olan ve doğada toplam 3500 farklı türü bulunan sivrisinekler, iflah olmaz kaşıntılar, kulağın dibindeki sinir bozucu vızıltılar ve vücutta rahatsız edici kızarıklıklar haricinde hiçbir işe yaramıyormuş gibi gözükmektedir. Öyle ki, hayvanlar arasında "şeytanilik" sıralaması yapacak olsak, sivrisinekler (elbette ki insanın var olmadığı veya sayılmadığı bir yarışmada) açık ara farkla birinci olurdu gibi gözükmektedir; çünkü insanlara bugüne kadar en fazla ölümü getirmiş olan hayvan sivrisinektir! Hatta birçoklarımız, gerek bıkkınlık, gerekse de bir sebep bulamamak nedeniyle "Sivrisinekleri tamamen yok etseydik ne olurdu ki; doğa içerisindeki tek gereksiz canlı!" şeklinde sitem etmişizdir. Peki gerçekten böyle mi? Dünya'nın insanlar için en ölümcül hayvanı olan sivrisineklerin doğaya ve ekosisteme hiçbir faydası yok mu?

Elbette var. Geride bıraktığımız 100 milyon yıldır gezegenimizde var olan bu canlının doğa içerisindeki yerini, ekosistem içerisindeki etkisini ve diğer canlılarla ilişkisini anlamak için, çok daha geniş bir açıdan bakmak gerekmektedir. Gelin bunu yapalım:

İlk olarak sivrisineklerin larvaları su içerisinde yaşar ve su ekosistemi için kritik öneme sahiptir. Kolay Böcek Cevapları Kitabı'ında Dr. Gilbert Waldbauer, sivrisinek larvalarının filtreleyerek beslenen canlılar olduğunu yazmaktadır. Yani bunlar, su içerisindeki tek hücreli algler gibi parçacıkları filtreleyip yerler. Birçok balık normalde algleri doğrudan tüketemez; ancak sivrisinek larvalarının algleri yiyip kendi vücutlarında balıkların tüketebileceği besinlere dönüştürüyor olması, su ekosistemi için hayatidir. Bu sayede, hem sulardaki aşırı yosunlanma önlenir, hem de bu alglerle beslenen sivrisinek larvaları su içerisindeki birçok balığın yiyeceği sivrisinek larvaları içerisinde adeta "paketlenmiş" olur.

Tabii ki iş larva evresinde bitmemektedir. Ufacık boyları ve kan dolu karınlarıyla sivrisinekleri hiçbir hayvanın yemediği izlenimine kapılıyor olabilirsiniz; yanılıyorsunuz! Sivrisinekleri tüketen canlılar arasında çok fazla sayıda kuş, yarasa ve örümcek bulunmaktadır. Özellikle birçok örümcek için sivrisinekler, ana besin kaynakları arasında yer almaktadır.

Biz onlardan nefret etsek ve doğa içerisindeki yerlerini algılamakta zorlansak da, sivrisinekler besin zincirinin en alt taraflarındaki canlılar için kritik bir besin kaynağıdır. 1983 yılında William Bradshaw tarafından yapılan bir araştırmaya göre sivrisineklerin biyokütlesi, diğer Diptera (çift kanatlılar) takımı içerisindeki hayvanlar ile neredeyse aynıdır. Bu durum, ekosistem içerisindeki denge rolüne de bir açıdan işaret etmektedir.

100 milyon yıl kadar önce evrimleşmiş olan sivrisinekler, o günden bugüne kadar binlerce farklı türe evrimleşmişlerdir. Bu sürecin büyük bir kısmında "kanla beslenen parazitik" bir yaşam sürdükleri için, birçok farklı canlı türüyle karşılıklı olarak evrimleşmek durumunda kalmışlardır. Bu da, onların evrimsel başarısı arkasındaki nedenlerden bir tanesidir. Böylesi bir hayvanı bir anda yok edivermek, birçok avcının elinden avını, birçok bitkinin elinden tozlaştırıcısını almak demektir.

Ancaku2026 Sivrisinekler kilit bir tür değildir. Ola ki sivrisinekleri bugün, sonsuza kadar yok edecek bir biyosilah geliştirebilseydik, muhtemelen sadece birkaç asır veya milenyum içerisinde ekosistemin tamamı yaralarını sararak normal şekilde yaşantılarını sürdürürdü. Şu anda elde var olan veriler ışığında, muhtemelen ekolojik denge geri döndürülemez yaralar almazdı. Hatta, bazı bilim insanlarına göre sivrisineksiz bir yaşam, ekosistem için belli başlı noktalarda faydalı bile olabilirdi! Illinois Eyalet Üniversitesi'nde çalışan böcek ekologu Steven Juliano, şöyle söylüyor:

"Sivrisinekleri yok etmenin herhangi bir zarar vereceğini söylemek çok zor. Muhtemelen sadece ikincil veya yanal zararlar meydana gelecektir."

Santa Katarina Federal Üniversitesi'nden tıbbi entomolog Carlos Brisola Marcondes de Juliano'ya katılıyor ve ekliyor:

"Fakat emin olduğumuz bir şey var: sivrisineksiz bir Dünya, insan türü için çok daha güvenli olacaktır. Anopheles cinsi sivrisineklerin yok edilmesi, insanlık için çok büyük öneme sahip olacaktır."

Yine de aceleci olmamak lazım. Sivrisineklerin yok edilmesinin en şiddetli etkisinin Arktik tundrasında yaşanacağı öngörülmektedir. Kanada'dan Rusya'ya kadar birçok ülkede görülen tundrada Aedes cinsi sivrisinekler öylesine sık bulunur ki, kimi zaman gökyüzünde koyu bulutlar oluşturacak kadar fazlalaşabilirler. Bu sıradışı fazlalıktaki sivrisineklerin yok edilmesi, bu coğrafi bölgelerde göç yolları bulunan kuşların %50 civarının önemli bir besin kaynağını yitirmesi anlamına gelecektir. Bu da, beklenmedik şekilde bazı kuş popülasyonlarını etkileyebilir ve zincirleme bir tepkiye neden olabilir. Fakat bu görüşe her bilim insanının katılmadığını da belirtelim. Örneğin vahşiyaşam biyologu Cathy Curby, söz konusu sivrisineklerin göçmen kuşlar için o kadar da fazla önemi olmadığını; sadece biz insanlara fazlasıyla çekildikleri için gözümüzde önem ve sayılarının arttığını düşündüğümüzü belirtiyor. Yani bir nevi algıda seçicilik yapıyor olabiliriz.

Uzun lafın kısası, sivrisinekleri yok etmek muhtemelen ekosistemi alt üst etmezdi, geri döndürülemez hasarlar açmazdı. Ancak tuhaf bir gerçek var: nefret, kin, öfke ve hırsla dolu insanlığın ekosistem için kilit öneme sahip canlıların (örneğin tuna balıklarının veya mercanların) soyunu tüketme konusundaki başarısı, nedense doğaya dikkate değer miktarda katkı sağlamayan ölümcül bir canlı üzerinde hiçbir işe yaramıyormuş gibi gözükmektedir. Belki de göz karartan nefretimizi doğal sistem için faydalı olan canlılardan, pek de faydası olmayan canlılara çevirmemiz hepimiz işin faydalı olacaktır. Entomolog Joe Canlon şöyle söylüyor:

"Sivrisineklerin doğada vazgeçilmez bir görevleri yoktur. Eğer ki onları yarın tamamen yok edecek olsaydık, ekosistemler şöyle bir aksardı ve hemen normale dönerdi. Tabii sivrisineklerin yerini onlardan çok daha iyi ya da çok daha kötü bir canlı alabilir; bunu da unutmamak gerekiyor."

2010 yılında konuyla ilgili Nature dergisinde yayınladığı bir makalesinde Dr. Janet Fang şöyle söylüyor:

"Doğada her bir canlının hayati bir rolü olduğuna dair romantik yaşam görüşü, sivrisineklerin durumunda tamamen geçersiz gözükmektedir. Ancak sivrisineksiz bir Dünya hayalimizi yıkan şey onları yok etmek konusunda isteksiz veya çekingen olmamız değil; sivrisinek-öldürücü metotlar konusunda ciddi eksiklerimiz olmasıdır."

Sivrisinekleri bu kadar yerden yere vurmuşken, konuya onların açısından bakmadan yazımızı bitirmemiz doğru olmaz. En nihayetinde sivrisinekler de, her canlı gibi hayatta kalma ve üreme mücadelesi vermektedir. Evren'deki hiçbir şey insan için var olmadığı için, insanlar sivrisineklerin de umrunda bile değildir. Dolayısıyla sivrisinek, insana ölümcül bir hastalık taşıdığı için üzülmez ya da böyle bir şeye neden olduğu için "zayıf bir canlı" olarak görülemez. Hatta tam tersine; insan türünün sayısını evrimsel açıdan dengede tutmak konusunda çok kritik bir rol oynadığı söylenebilir. Bu açılardan baktığımızda, sivrisinekler 100 milyon yıldır değişen şartlara başarıyla adapte oldukları ve binlerle ifade edilebilecek kadar fazla sayıda türe evrimleşebildikleri için, evrimsel açıdan son derece başarılı olduklarını söyleyebiliriz.

İnsan ve sivrisinek arasında süregelen savaşı kimin kazanacağını zaman gösterecek